Öz Yılmaz


Yeni anayasa ile insanoğlunu vatandaş olarak ilgilendiren bu iki hususiyeti birbirinden ayrı tutunuz ve birinin ötekini etkilemesine müsaade etmeyiniz. Yeni Anayasa ile tercih ve temayüller üzerinde kısıtlayıcı hükümler koymayınız ve tercih ve temayüllerin herhangi birine maddî veya manevî kamusal imtiyaz tanımayınız; buna mukabil, tercih ve temayülleri sadece hak ve hürriyetler sıfatıyla herhangi tecavüze karşı koruyunuz. Yeni anayasa ile insanoğlunun cemiyetin bir ferdi olarak savunma, eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçlarının Cumhuriyet tarafından teminine karşılık vatandaşlık görev ve sorumluluklarını idrak etmelerini sağlayınız. 

Unutmayınız ki, yeni anayasayı esas itibarıyla şimdiki nesil için değil, istikbaldeki nesiller için kaleme alacaksınız. Yeni anayasa ile şimdiki neslin tercih ve temayüllerine mahsus hüküm ve imtiyazları istikbaldeki nesillere miras bırakırsanız, onlara büyük haksızlık etmiş olursunuz. Yeni anayasa metnini kısa tutunuz; değişebilecek veya ileride varlığı geçerli olmayacak kurumlar veya hususlar hakkında hükümler koymayınız; buna mukabil, değişimi sağlayacak tarzda esneklik sağlayınız. 

Anayasayı kimler yazabilir? 

Anayasa gibi bir metni ancak ve yalnız hukuk eğitimini almış olanların yazabileceklerini düşünebilirsiniz. Naçizane hatırlatırım ki anayasa aslında bir hukukun değil, siyasî felsefe ile ahlak felsefesinin sentezinden oluşan bir hukuk felsefesinin ifadesidir. Yeni anayasanın hazırlanmasına veya kaleme alınmasına iştirak eden bir kişinin bu felsefeyi inşa etmek için hukuk eğitimi almış olmasından ziyade, öncelikle, derin ve geniş bir hayat tecrübesine sahip olması şarttır. İnşa edeceği hukuk felsefesine ince ayar yapabilmesi içinse, o kişinin, siyaset ve ahlak felsefelerine hâkim olması gerekir. Bilhassa ve özellikle, Konfüçyüs, Eflatun, Aristoteles, Thomas Hobbes, John Locke, John Stuart Mill, Charles-Louis Montesquieu, Jean-Jacques Rousseau, Thomas Jefferson, James Madison, John Rawls ve diğer birçok düşünürün siyasî ve ahlak felsefelerine mahsus fikirlerini çok iyi anlamış olması ve bu fikirleri yeni anayasanın hazırlanmasında dikkate alması elzemdir. Ve nihayet, yeni anayasanın hazırlanmasında esas alınacak hukuk felsefesini, Türkiye'ye özgün kılabilmek için de son iki yüz yıllık yakın tarihimizi çok ciddi özümsemesi şartsız bir mecburiyettir. 

Anayasa, vatandaş ile cumhuriyet arasındaki yegâne sözleşmedir 

Türkiye'nin idare şekli ve anayasanın mahiyeti hakkında aşağıdaki teklif metni, bu sözleşmenin esaslarını en güzel tarzda ifade etmektedir. Bu teklif metninde, 1924 Anayasası'na atfen, 'Kanun-u Esasi' ifadesini kullanmayı tercih ettim. 

"Türkiye'nin idare şekli, çoğunluğun iradesini tercih eden, fakat cemiyette mevcut diğer iradeleri de dikkate alacak tarzda toplumun umumi iradesini kanunların tanzim, telaffuz ve tatbikinde esas kabul eden Cumhuriyet'tir. Kanun-u Esasi, bir taraftan Cumhuriyet'in adalet ve iç güvenlik, ve savunma, eğitim ve sağlık nimet ve imkânlrından yararlanan, diğer taraftan da bu nimet ve imkânlara hak kazanmak için gereken maddî ve manevî sorumlulukları yüklenen vatandaşların, Cumhuriyet'le olan toplumsal sözleşmesini temsil eder. Cumhuriyet kanunlarıyla hak ve görevleri tanımlanmış olan vatandaşlar, Kanun-u Esasi olarak tanımlanmış olan bu toplumsal sözleşmenin dışında, herhangi bir şahıs veya kurumun hükmüne tabi tutulamazlar." 

Cumhuriyet idaresi, esas itibarıyla halk iradesine dayanır. Cumhuriyetle tezahür eden siyasî irade ve halk iradesi birdir ve aynı olmalıdır. Halk iradesinin Grek lisanındaki karşılığı ise 'demokrasi'dir. Bu dünyada birçok devlet yönetim usulleri denenmiştir; kimse demokrasinin mükemmel olduğunu söyleyemez. Aslında denmiştir ki, bütün diğer denenmiş yönetim usulleri hariç, en kötü idare tarzı demokrasidir. En iyi idare şekli nedir? O idare şeklidir ki bize kendimizi idare etmeyi öğretendir. Yani demokrasidir. Demokrasinin kötü yanlarının tedavisi için en iyi derman daha fazla demokrasidir. Demokrasi halkın ne istediğini bildiğini farz eden bir idare şeklidir. Demokrasinin çarkı yavaştır; lakin halkın sesini dinler ve onun akil hükmünü yerine getirir. 

Vatandaş olmak zor bir zanaattır 

1. Klasik çağın Atina kentinde, öğrencilerin mezuniyet töreninde ifade ettikleri ant, vatandaşı çok güzel bir tarzda tarif etmektedir: "Adil liderlere itaat edeceğim; mevcut kanunlara, ve gelecekte tanzim edilecek kanunlara, riayet edeceğim; Eğer bir şahıs kanunları çiğnerse, yalnız başıma da olsam, veya beni destekliyenlerle beraber, o şahsa karşı çıkacağım." 


2. Solon'a sormuşlar: "Hangi şehirde yaşamak isterdin?" "O şehir," demiş, "O şehir ki orada, kötülük yapanları, yalnızca kötülük yapılanlar değil, kötülük yapılmayanlar da cezalandırmak gayretini göstersinler." İşte mükemmel ve meziyetli bir vatandaşın diğer bir tarifi.


3. Hemen tüm kanunlar, şu veya bu, bir tavizin sonucudur. Aslında bu taviz, vatandaşın hoşgörüsünün bir tezahürüdür. Demektir ki, vatandaşın meziyetlerinden bir tanesi de hoşgörüdür.


4. Tek mükâfatımız vicdanımızın sesidir ve tarih yaptıklarımızın nihai hakemidir. Sevdiğimiz bu memleketi ileriye götürmek için Tanrı'nın yardımını ve kutsamasını dileyelim, fakat bu dünyada Tanrı'nın işini de vatandaş olarak bizim yapmamız gerektiğinin bilincinde olalım.


5. Vatandaş herkesin, yanlış veya doğru kendi fikrinin sahibi olmaya hakkı vardır; fakat hiçbir kimsenin gerçeklerinde yanlış olmaya hakkı yoktur.


6. Siyasî iradenin belirlenmesine iştirak ederken vatandaşın istekli olması gereksinimine karşılık, iştirak etmeyi teşvik etmek gerekir. Aksi takdirde, meziyet sahibi bir vatandaşın siyasî meselelere karşı duyarsızlığının bedeli, karaktersiz bir şahıs tarafından idare edilmesi olur.

Anayasayı yazarken dikkate alınacak hususlar nelerdir?


1. Anayasa aslında kanunların tanzimi için gereken yegâne ve en güvenilir bir kılavuz niteliğini taşıyacak tarzda yazılmalıdır.


2. Anayasa, sosyal, iktisadî ve siyasî her meseleye çözüm getiren bir tılsımlı değnek gibi düşünülmemelidir. Anayasa, sosyal, iktisadî ve siyasî meselelerin çözümü için gereken müzakere ortamını mümkün kılabilen ve toplumsal mutabakatı sağlayabilen bir kılavuz olarak telakki edilmelidir.


3. Anayasa, kişinin kendi yaşamına mahsus kıyafet ve inanç gibi tercihlerini, ve kişinin sağlık, eğitim ve savunma gibi toplumsal ihtiyaçlarını birbirinden ayrı ve tamamen bağımsız mülahaza edecek tarzda hazırlanmalıdır.


4. Bir düşünürün dediği gibi, ölülerin ne tercihleri ne de ihtiyaçları, dolayısıyla hiçbir hakları ve görevleri yoktur. Dolayısıyla, anayasa, şimdiki nesli düşünerek değil, gelecek nesilleri düşünerek, onların tercih ve ihtiyaçlarını tasavvur edecek tarzda hazırlanmalıdır.


5. Cumhuriyetin en önemli görevi, fertlerin haklarını ve özel yaşamlarına mahsus tercihlerini ihlal ve iğfal edenlere engel olmaktır. Lakin, anayasa yalnızca vatandaşın hak ve hürriyetlerini tarif etmez; karşılığında, vatandaşın görev ve sorumluluklarını da tarif eder. Ve uygulamaya konulduğunda, anayasa vatandaş ile cumhuriyet arasındaki yegâne sözleşme niteliğini taşır.


6. Siyasî iradenin partilere teslim edilmesi yerine, halkın kendisince sahiplenmesi gerekir. İyi bir devlet yönetiminin, ancak, kişisel menfaatlerini aşmış, yüksek meziyetli şahsiyetleri seçmekle mümkün olabileceğini düşünebilirsiniz. Lakin, sosyal, kültürel ve iktisadi bakımlardan farklı ögeleri olan bir cemiyette, mutlaka çatışan menfaatler her zaman mevcut olacaktır. Bir ögenin menfaatinin başka ögelerin menfaatlerinin önüne geçmesine engel olmanın yolu, yasama, yürütme ve yargı organlarına siyasî partilerin merkezden aday göstermeleri yerine, halkın yerel düzeyde kendi adaylarını eleme usulüyle seçmesidir.


7. Yasama, yürütme ve yargıda şüphesiz kuvvetler ayrımı gerekir; ve yasama için demokratik, yürütme için otokratik, yargı içinse aristokratik bir üslup gerekir. Nasıl insanoğlunun tabiatında şahsî gücünü ve nüfuzunu artırma hırsı varsa, yasama, yürütme ve yargı kurumlarında da kendi güç ve nüfuzlarını artırma temayülü her zaman olacaktır. Anayasa, bir kurumun diğer kurumlar üzerinde hâkimiyetine engel olacak tarzda tanzim edilmelidir. Edward Gibbon demiştir ki; "Yasama kuvveti yürütme kuvveti tarafından güdümlendiğinde, hür bir anayasanın esasları kaybolur." William Blackstone demiştir ki; "Kanunların tanzim, telaffuz ve tatbik yetkisi aynı şahsa veya kuruma verilirse, toplumsal veya kişisel hür yaşamdan söz edilemez."


8. Yasama, yürütme ve yargı kurumlarının en zayıf olmaya meyilli olanı yargıdır. Yargının, diğer iki kurum tarafından arka plana itilmesine engel olmanın yolu, yargıya aristokratik bir karakter kazandırmakla; yani, hâkimlerin yüksek meziyetli şahsiyetler olarak ömür boyu görevlendirilmelerini sağlamakla mümkün kılınabilir. Anayasa, yargı kuvvetinin yorumuyla uygulamada işlevlik kazanır.


9. Anayasa için kullanılan yazı dili, sözcük nüanslarını ayırt edebilecek ve bir fikrin ifadesinde herhangi belirsizliği önleyecek tarzda olmalıdır. Herkes için farklı anlamlar taşıyabilecek demokrasi ve laiklik gibi sözcükleri telaffuz etmek yerine, anayasanın özünü teşkil edecek felsefeyi ifade etmek gerekir.

10. Anayasanın bir girişi (eski tabirle dibacesi) olmalıdır. Giriş, anayasanın ruhunu, maddeler ise anayasanın bedenini temsil eder. Aşağıdaki örnekteki gibi giriş bölümünde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tarihsel bir özgeçmişi yapılmalı ve anayasanın esas itibarıyla istikbaldeki nesiller için yazıldığı ifade edilmelidir. 

11. Son olarak, anayasa mümkün olduğunca kısa olmalıdır; gelecekte iktisadî veya siyasî şartların değişmesinden etkilenebilecek hususlar işlenmemelidir; buna mukabil, değişimi sağlayacak tarzda esnek olmalıdır. Anayasa yaşayan bir varlık gibi, zamanla değişmek zorundadır; lakin, insanın ruhunun tezahürü olan gözlerindeki bakış ömür boyu değişmediği gibi, anayasanın ruhu da baki kalmalıdır. Anayasa öyle yazılmış olmalı ki, gelecekteki değişikliklerin kapsamı ve miktarı mümkün olduğunca az olmalıdır. 

--------------------------------------------------------------------------------

Öz Yılmaz - Anayasa Komisyonu, çalışmalarına başladığı günden bu yana Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yeni anayasa ile ilgili tekliflerini alıyor ve değerlendiriyor. Bu hususta çalışma yapan çok sayıda sivil toplum kuruluşu olduğu gibi bireysel olarak görüşlerini aktaran kimseler de mevcut. Onlardan biri olan Doç. Dr. Öz Yılmaz, ABD'de sismografi alanında eğitim görüp uzun yıllar da orada çalışmıştır. Yılmaz, açtığı www.halkiradesi.org isimli web adresinde yeni anayasa için yazdığı taslak metni insanlara sunuyor.

ZAMAN