“Ermeni soykırımı” iddialarını “inkâr edilemez bir gerçeklik” olarak dayatmaya dönük baskılar, birkaç yabancı ülke yerel mahkeme kararına yansımış olsa da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Avrupa Adalet Divanı (AAD) ve Fransa Anayasa Komisyonu gibi belirleyici uluslararası yargı organlarını etkilememiştir.
AİHM ile Fransa Anayasa Komisyonu, “Ermeni soykırımı yoktur” demenin yasayla yasaklanmasını ve bunu diyenlerin cezalandırılmasını “düşünce özgürlüğü ihlali” saymıştır. AAD, “Ermeni soykırımın tanıyan” parlamento kararlarının “siyasi nitelik taşıdığına, hukuki alanda hiçbir geçerliliği bulunmadığına” hükmetmiştir. UAD da, “yabancı ülkelerdeki yerel mahkemelerin başka ülkeleri yargılamalarının uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğine” dikkat çekmiştir.
“Soykırım” tartışmalarında uluslararası yargı organlarınca Türkiye’nin pozisyonuna yakın kararların verilmesi tesadüf değildir. Uluslararası yargı organlarının bu kararları bizi, tarihi ve hukuki gerçeklerin “soykırım” iddialarını doğrulamamasına götürmektedir.

AİHM’nin Perinçek kararı
AİHM 17 Aralık 2013 günlü Perinçek-İsviçre kararında, Doğu Perinçek’in “Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilere uygulanan politikanın soykırım olarak yorumlanamayacağı”söylemleri nedeniyle İsviçre Mahkemeleri’nde mahkûm edilmesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin” ifade özgürlüğünü” düzenleyen 10. maddesinin ihlali olduğunu hükme bağlamıştır. Bu hükmün açık anlamı, artık “1915 Ermeni tehcirinin soykırım olmadığını söylemenin mahkûmiyet nedeni olmayacağı, olamayacağıdır.”
AİHM’ne göre, “Ermeni soykırımı yoktur” denilmesi ifade özgürlüğü kapsamındadır. Cezalandırılamaz.
AİHM kararı, hiç kuşkusuz, “Ermeni soykırımının inkâr edilemeyecek bir tarihsel gerçeklik olduğu” yolundaki dayatmalara karşı ifade özgürlüğünü koruyan bir kalkandır. Serbest tartışmanın önünü açmaktadır. Ancak, sadece ifade özgürlüğüyle sınırlı bir bağlamında yorumlanmamalıdır. Anlamı ve önemi bunun ötesindedir:

Kararın dayandığı gerekçeler

AİHM’ne göre;

- “Ermeni soykırımı” lobisinin yaratmaya çalıştığı “1915 olaylarının soykırım olarak kabulü konusunda dünya genelinde bir görüş birliği olduğu” yolundaki algı doğru değildir. “Soykırım” iddialarının “mutlak kabulü” anlamına gelecek böylesi bir uzlaşma yoktur. “Ermeni soykırımını” günümüzde 190 devletten sadece 20’si tanımaktadır.
- 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilmemesi “Ermenilere karşınefreti körüklemez”, “Ermenileriaşağılamaz”.  Bu nedenle, “soykırım yoktur” demek “tartışma hakkının kötüye kullanımıolmaz.” Cezalandırılması da “Ermenilerin korunması anlamına gelmez.”
- 1915 olaylarını “soykırım” olup olmadığının “tartışılması kamu yararınadır”. Bu tartışmanın yasa marifetiyle önlenmesi, bu yararı sınırlandıracağı için, herhangi bir ülkenin takdirinde değildir.
- “Soykırım” son derece net tanımlanmış ve kanıtlanma koşuları açıkça belirlenmiş bir suçtur. Uluslararası yargı içtihatları da bunu doğrulamaktadır. BM İnsan Hakları Komitesi’nin 34. Genel Yorumu, “tarihi meselelerle ilgili fikir açıklamalarını cezalandıran hukuk normlarını, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile uyumlu olmadığına” dikkat çekmiştir. Anılan Sözleşme, geçmişteki olaylarla ilgili beyanların, hatalı ya da doğru olsa dahi yasaklanamayacağını belirtmiştir.
- 1915 Ermeni olayları tarihsel olarak da hukuki olarak da Yahudilere karşı işlenen Holokost suçlarından farklıdır. Osmanlı Ermenileri ile Alman Yahudileri özdeşleştirilemez. Nazi döneminde Almanya’da Yahudilere soykırım yapıldığına ilişkin kesin, yetkili uluslararası bir mahkeme tarafından da kabul edilen kanıtlar vardır. Yahudi soykırımı bu nedenle tartışılmaz bir tarihi gerçektir. “Ermeni soykırımı” iddiaları ise tartışmaya açıktır. Bir mahkeme kararı da yoktur. Yahudi soykırımı gibi değerlendirilemez.

Fransa Anayasa Komisyonu

Fransa Anayasa Komisyonu, 27 Şubat 2012’de Temsilciler Meclisi ve Senato’da kabul edilen “Ermeni soykırımı” iddialarının reddini suç sayan utanç yasasını iptal etmiştir. Anayasa Konseyi’nin kararında, “iptal edilen yasanın “ifade ve iletişim özgürlüğüne aykırı olduğu” belirtilirken, kökü 1789 Fransız İnsan Hakları Bildirgesi’ne uzanan ve BM İnsan Hakları Bildirgesi’nin 18. ve 19. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde “düşünce ve anlatım özgürlüğünün”güvence altına alındığı vurgulanmıştır.

İddianın yasaya dönüştürülmesi
Fransa Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nda utanç yasasını hükümet adına savunan bazı bakanların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin ikinci paragrafı uyarınca” ifade özgürlüğüne yasayla kısıntı getirilebileceği” yolundaki iddiaları da Anayasa Konseyi kararının gerekçesinde boşa çıkarılmıştır.
Fransa’da “Ermeni Soykırımı” iddialarının yasaya dönüştürülmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin ikinci paragrafında sıralanan ifade özgürlüğü kısıtlama koşullarının hiçbiriyle örtüşmemektedir. Ötesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, “Perinçek-İsviçre” kararıyla da doğrulandığı gibi, ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasaları “olabildiğince dar” yorumlamaktadır. Fransa Anayasa Konseyi kararında ayrıca, “parlamentonun kendi tanımladığı bir suçun inkârı nedeniyle ceza talebinin de anayasayla uyuşmadığı” belirtmiştir. “Bir parlamentonun kendi tanımladığı suçla ilgili kendisini mahkeme yerine koyamayacağına” hükmedilmiştir.


Milliyet