AjansHaber, Türkiye’de adalet sisteminin temel sorunlarını, son yıllarda görülen büyük davalar ışığında, alanında yetkin hukukçularla masaya yatırdı.

Türkiye’nin son 10 yılına Ergenekon, Balyoz,  Oda TV Davası’nın da aralarında bulunduğu birçok dava damgasını vurdu.

Son 10 yıla damga vuran bu büyük davalar kamuoyunu deyim yerindeyse ikiye böldü.  Toplum davaların gerekçelerini savunanları ‘cumhuriyet düşmanı' ve 'karşıdevrimci’ ilan edilirken,  hukukun ihlal edildiğine yönelik en ufak eleştiri getirenlere ise ‘darbeci’  sıfatı yakıştırıldı.  Bu sürece sağlıklı bir akademik bakış getirmek isteyen sağduyulu kesim ise hükümet taraftarı olarak ‘yandaş’ ya da iktidarı devirmek isteyen kesime ithafen  ‘Ergenekoncu’ olarak yaftalandı.

‘Paralel yapı’ soruşturmasının başlamasıyla tersine dönen süreç ise Türkiye’ye yeni bir kapı araladı. Türk yargı sistemi içindeki ‘hukuk dışı’ olduğu iddia edilen unsurlar deşifre oldu,  yıllardır cezaevinde haksız olarak yatan mağdurlar ve davayı savunan iktidar aynı dili konuşarak ‘hukuk devleti’  safında birleşti.

Peki,  yıllardır yaşanan bu süreci izleyen hukukçular gelişmeleri nasıl değerlendirdi?

AjansHaber, son 10 yıla damgasını vuran hukuk ihlallerini, Türk adalet sistemindeki temel sorunları, HSYK ve yüksek yargı organlarındaki ‘büyük mücadeleyi’, Türk hukuk sistemiyle Batı demokrasilerindeki hukuk anlayışı arasındaki farkları, bu davaları yakından izleyen ve eleştirilerini sık sık dile getiren hukukçulara sordu. 

5 gün sürecek yazı dizisinde Prof. Dr. Ersan Şen, Avukat Kezban Hatemi ve Prof. Dr. Hüseyin Hatemi merak edilen kritik soruları AjansHaber için yanıtladı.



Önemli davaların avukatı Kezban Hatemi, sorularımızı şöyle yanıtladı:


“TOPLUM HUKUK DEVLETİ İHTİYACININ HAKKA TEKABÜL ETTİĞİ GERÇEĞİNE YABANCILAŞTIRILDI”

-Türk adalet sisteminin temel sorunu nedir?

Türk Adalet sisteminin sorunu diğer güçlerin ve toplumun ortak sorunudur. Toplum, Hukuk Devleti içinde yaşama ihtiyacının bir hakka tekabül ettiği gerçeğine yabancılaştırılmıştır. Bundan kurtulmamız gerekir. Daha sonra da yalınız yargıda değil yasama ve yürütmede de hukuk devleti bilincinde olan ahlaklı kişilere emanet tevdi edecek düzeni kurmamız gerekir.

“HUKUK İLKELERİ NORMATİF KURALLARDIR”

Son 10 yıldaki siyasi gelişmeler ve büyük davalar (Ergenekon, Balyoz, Şike) hukuk ilkeleri ile ne kadar bağdaşmaktadır?

Hukuk ilkeleri normatif kurallardır. Oysa bu siyasi gelişmeler ve davalar toplumbilim kanunları gereğince ortaya çıkan olgulardır. Temel davranış ilkelerine uyulabilse idi esasen bu çapta olaylar ortaya çıkmaz ve çıkan olaylar da Hukuk Devletine uygun bir yargılama ile çözüme bağlanırdı.

“ESASEN HSYK GİBİ BİR KURUM OLMAMASI DAHA UYGUNDUR”

- HYSK (2010), Yargıtay, Danıştay vb. yüksek yargı organlarına yapılan yasal müdahaleleri nasıl yorumluyorsunuz?

Yasal müdahaleler Hukuk Devleti düzenini ortadan kaldırmak için değil, tam olmasa bile elde olan kadarı ile Hukuk Devletini korumak için yapılmıştır. HSYK esasen bir yüksek yargı organı değildir. Hâkim bağımsızlığı ve teminatı bilinci güçlendirilmelidir. Yürütmede de bilgi ve ahlak şartları arandığı takdirde esasen HSYK gibi bir kurum olmaması daha uygundur. Anayasaya uygun olmak şartı ile yargı organları da kanunlara riayetle yükümlüdür. Yasama organı başına buyruk ve sorunsuz hale getirilmiş kurumların dayatmalarına göre karar verecek bir organ değildir. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay gibi yargı organlarının hâkimlerinin hukuk bilgisi olan ve kural olarak hâkimlik mesleğinden yetişen kimselerden atanması gerekir. Biz iyi bir Anayasa Mahkemesi kuramadık. Böyle olunca da ABD’de olduğu gibi Anayasa Mahkemesine yer verilmemesi, somut norm denetiminin Yargıtay ve  Danıştay tarafından Anayasaya aykırılık defi ile incelenmesi ve gerçekleştirilmesi belki de daha iyi olacaktır. Kısaca söylemek gerekirse bir yasal müdahale gereklidir. Fakat bunun %100 iyi olmasını sağlayacak şartlar maalesef mevcut değildir.

“YENİ ANAYASA ŞARTLARI HENÜZ SAĞLANMADI”

-Batı demokrasilerindeki hukuksal düzen ile Türkiye arasında ‘uçurum’ olduğu yorumuna katılıyor musunuz? Böyle ise ne gibi düzenlemeler yapmak gerekir?

Batı demokrasilerindeki hukuk düzeni ile Türkiye arasında uçurum denebilecek bir farklılık yoktur. Ancak olağanüstü durumlarda ve darbe sonrası yönetimlerinde uçurum görünümü doğmaktadır. Olanla olması gereken arasındaki uçurumu kapatmak için önce iyi bir Anayasa yapmak gerekir. Bunun şartları henüz sağlanabilmiş değildir.

“HÂKİMLERİN ATANMASININ HSYK YERİNE ADALET BAKANLIĞI DENETİMİNDE OLMASI YARAR DOĞURUR”

-Türkiye'de yargı ve yürütme arasındaki ilişki ne durumda? Nasıl olmalıdır?

Yukarıda söylediğimiz gibi yürütmede ve yargıda ilgi ve ahlak şartlarına riayet edildiği takdirde hâkim bağımsızlığı ve teminatı sağlanabilir ve HSYK yerine Hâkimlerin atanmasının Adalet Bakanlığı denetiminde olması sakınca değil yarar doğurur. Darbelere yol açan olumsuz şartlar düzelmedikçe olağanüstü hallerde bütün yüksek yargı hâkimlerinin de Bakanlar Kurulundan da değil mesela Genel Kurmay Başkanından brifing almaları garabetlerine rastlayabiliriz. Şu halde şekli bakımdan hâkimlerin Adalet Bakanlığına bağlı olmaları ve görevlerini görürlerken hâkim bağımsızlığı, tarafsızlığı, dürüst davranma ilkelerine saygı göstermeleri özlenen düzenlemedir. Hâkim bağımsızlığı HSYK’nın sorumsuzluğu ve başına buyruk davranabilmesi anlamında değildir. Böyle davranması uygun görülebiliyorsa mesele yoktur. Ancak Hukuk Devletinin sağlanması özlemini taşıyanlar için belirtmek gerekir ki bu çıkar yol değildir.

YARIN: PROF. DR. HÜSEYİN HATEMİ / TÜRKİYE NEDEN HUKUK DEVLETİ OLAMIYOR?

http://www.ajanshaber.com/turkiye-neden-hukuk-devleti-olamiyor-turk-hukuk-sisteminin-eksikleri-neler-haberi/158300