Dokuz yıldır madencilik yapan, 13 Mayıs'ta Soma'da 301 kişinin ölümüyle sonuçlanan faciadan sağ kurtulup, arkadaşlarını kurtarmak için çalışmalara katılan yüzlerce işçiden biri Ahmet Mutluer. 30 yaşında, evli ve iki çocuğu var.


Soma'da konuşmaya başladığımızda, söyleşiye bu cümlelerle başlıyor. Ve devam ediyor:
"Ben bu ilaçları zaten kullanmasaydım, ayakta durmakta zorlanıyordum. İlk başta çok zor durumlar geçirdim, gece rüyalarımda uyuyamadım. Olayın acısı, şoku aileme de yansıdı."
Mutluer konuşmamız boyunca o gün arkadaşlarını kurtarmak için neler yaptıklarını anlatıyor uzun uzun. Madenin hangi bölümüne gittiklerini, nerede kaç kişi bulduklarını, bir ara dumana dayanamayıp nasıl dermansız bir halde dışarı çıkmak zorunda kaldıklarını.

Yüzü kapkara halde madenden çıkışı o günlerin en çok görünen fotoğraflarından biriydi belki de. Nasıl bir inatla kurtarma çalışmalarından ayrılmak istemediği de.

Mutluer en son bir madene girmek için işe başvurduğunda, gerekli belgelerden biri olarak eczaneden bir yıllık ilaç dökümlerinin istendiğini anlatıyor.
Ancak bu ilaçların olası yan etkileriyle ilgili herhangi bir doktora veya hekime gönderilmediğini, ilaç listesi üzerinden bir karar verildiğini söylüyor.

'Psikolojik destek aldıkları için işe girememekten korkuyorlar'

Soma'da konuştuğum kadın, erkek onlarca insan arasında bir psikiyatristin verdiği ilacı kullanan tek kişi Mutluer değil.
Madenle, faciayla bir bağı olan pek çok kişinin travmayı atlatabilmek için başvurduğu ve doktorların kişinin durumuna göre tavsiye ettiği bir yöntem bu.

Kiminle konuşsam, 13 Mayıs sonrası hayatının nasıl değiştiğini anlatmak için bu örneği veriyor: "İlaçlarla ayakta kalabiliyorum."
Soma'da geride kalanlara psikolojik destek için bir merkez açan Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) Proje Koordinatörü psikolog Çiğdem Yumbul da
"Buraya geleni işe almıyorlar, oraya gitmeyin diye laflar dolaşıyor. Bazı kişiler gelmekten çekiniyorlar çünkü psikolojik destek aldıkları için işe girememekten korkuyorlar" diyor.

Bu durumu Maden-İş'in Soma şubesi başkanı Recep Satır'a soruyorum. Satır, "Soma'da işsiz çok, iş yok biliyorsunuz. Daha önceden üç-dört firma çalışırken sürekli adam arıyorlardı. Madende işçi aranıyor diye. Soma'da ciddi bir işsizlik var. Firmalar da beli ağrıyan, psikolojik rahatsızlığı olan, bunun gibi insanları araştırıyor şimdi. Sorunlu insan almak istemiyorlar" diyor.

Peki sendika bunun için ne yapıyor? Satır'a şirketlerle ilaç geçmişinin sorulmasıyla ilgili bir görüşme yapıp yapmadıklarını sorduğumda şu yanıtı veriyor:
"Arkadaşlarımız bize geliyor ve söylüyor şurada alınmamış, burada alınmamış. Tam da müdahil olamıyoruz. Çünkü ayrı firmalar. Bu kazanın olduğu firmaya 150 işçi alındı. Görüşürüz ama şirketler, 'Yeni çıkan yasalarla maaşlar asgari ücretin iki katına çıktı, bunun ciddi bir maliyeti oldu bize' diyorlar."
Satır bu maliyeti ve şirketlerin reaksiyonunu, aynı zamanda kendi görüşlerini şöyle ifade ediyor:

"Şirketlerin 'Bir işçinin 13 Mayıs'tan önceki maliyeti 2 bin 500 - 3 bin TL iken, 4 bin 500 - 5 bin TL oldu; biz bunu yapmak zorundayız' diye açıklamaları oluyor. Psikolojisi bozuk olanları ben de yeraltına sokamam. Neden derseniz, madencilik zor bir meslek, orada yapacağı bir hata arkadaşlarını tehlikeye atıyor."
Bu konuda görüşlerini almak üzere bir maden şirketine de ulaşmaya çalıştıysam da, Soma'da kaldığım sürece görüşmemiz mümkün olmadı.

Prof. Aker: 'Antidepresan kullanımı madene girilmesini engellemez'
Peki antidepresan veya uyku ilaçları kullanan işçiler madene inmemeli mi? Bu ilaçları kullanmaları, ilaçların yan etkileri kendilerinin veya çalışma arkadaşlarının güvenliğini tehlikeye atacak bir duruma yol açabilir mi?

APHB kurucu üyelerinden psikiyatri profesörü Tamer Aker, Soma'da yaşananı bir afet olarak nitelendiriyor ve sadece madencileri ve kayıpları olan aileleri değil, Soma'nın tamamını etkileyen bir durum olduğunu söylüyor.

Afetlerden sonra hem ruhsal hem bedensel sorunların artışının da Dünya Sağlık Örgütü'nün öngörüleri arasında olduğunu vurguluyor.
Aker "Bir kişinin antidepresan kullanımı onun herhangi bir işte çalışmasını, madene girmesini engellemez elbette. Böyle bir karar alınacaksa da, ağır işte, dikkat gerektiren bir işte çalışamaz kararı alınacaksa da, bunu sağlık kurulları almak durumundadır. Bir sağlık kurulu kararı olmadan böyle bir karara varmak etik değildir, doğru da değildir" diyor.

Bunun ardından başka bir riske dikkat çekiyor ve "Tam da tersine, tedavi görmediği için depresyonun yarattığı yoğunlaşma güçlüğü, dikkatsizlik gibi nedenler bir iş kazasına yol açabilir" diyor.

'Acılar tekrar deşiliyor'

Peki ne yapılmalı? Aker bu sorumu şöyle yanıtlıyor:
"Ruh sağlığı uzmanı, psikolog bulundurarak bu kişilere yerinde destek vermek gerekir. Maden işvereni olsam bu ihtiyacı yerinde ve yakından karşılamak için bunu tercih ederim, iş verimini arttırmak için. Diğeri zaten iş verimini azaltıyor, bunu zararını henüz görmüyorlar."

Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Peykan Gençoğlu Gökalp da, ilaç kullanımının olası etkileriyle ilgili genelleme yapılamayacağını ve her kişinin tek tek değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

"Psikiyatride kullanılan ilaçların hepsi birbirinin aynı değildir. Bu nedenle uzaktan uzağa bir görüş bildirmek mümkün değildir, 'Bu ilaçları kullananlarda hiçbir sakınca olmaz' da denemez, ya da 'Sakınca vardır, katiyen giremezler' de denemez."
Bütün bu değerlendirmelerin ardından APHB'nin Soma'da yer alan ve 14 Mayıs sabahı bir başka Soma'ya uyanan binlerce kişi için çalışan psikososyal destek merkezinden psikolog Çiğdem Yumbul'un söylediklerine kulak vermek gerek belki de.

Yumbul bugünün Soması'nı şöyle anlatıyor:
"Arama kurtarmaya katılanların ve yaralı çıkanların durumu biraz daha farklı. Çünkü işten çıkarılmalar oldu. O korkunçtu. Onların ailelerini de katın, işten çıkarmalardan etkilenen 10 bin kişiden bahsediyoruz. Travma semptomları, işsizlik, dava süreçlerinin başlıyor olması, facianın yıldönümünün yaklaşması nedeniyle, bu tür ikincil etkilerle acılar tekrar deşiliyor."


BBC