TCK’nın 21. maddesi suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır diyor. Kast olmadan suç oluşmaz. Suçun manevi unsuru dediğimiz ceza hukuku kuralı suçun oluşması için olmazsa olmazdır, işin elif besidir.


Kast suçun nevine ve oluş biçimine göre değişik şekillerde ortaya çıkar. 

Resmi belgede sahtecilik suçlarında Yargıtay  “zarar verme”  kastı, kastın özel şeklini aramaktadır.  Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre zarar verme kastının oluşması için bir zararın oluşması gerekmez , fiil anında zarar verme kastının bulunması yeterlidir.

Yargıtay kararları ve mahkemeler

Yargıtay’ın resmi belgede sahtecilik suçlarına ilişkin bu yerleşik kararları birçok mahkeme kararına yansımamakta, mahkemeler adeta yeni suç nevileri ihdas etmektedirler. Böylece adil olmayan kararlar, hak ihlalleri oluşmaktadır.

Nasıl?

Adil olmayan bu mahkeme kararları daha çok çeklerle ilgili, bazen de bononlarla ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. 
Firmalar, limitet ve anonim şirketlerde normal zamanlarda çek veya bonolar yetkili olmayan muhasebe, finans müdürleri veya çalışanları tarafından düzenlenip imzalanmaktadır. Çoğu zaman çek veya senetleri alanlar bu durumun farkındadırlar.

Bir başka olgu çek veya senetler yetkili olmayan şirket ortakları tarafından imzalanmaktadır.

Diğer bir örnekte kişi kendi özel durumundan ötürü ticareti bir yakını üzerine; annesi, kardeşi üzerine kurduğu bir firma üzerinden yapmaktadır ve bütün çekleri, senetleri kendisi imzalamaktadır.

Bu örnekler çoğaltılabilir.  Normal zamanlarda bu çekler ödendiği için bir sorun çıkmamaktadır.  Kriz dönemlerinde veya özel nedenlerle firma mali krize girdiğinde ise çek veya senetler ödenememekte, resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından suç duyuruları yapılmakta ve sonuçta C. Savcıları bu suçlardan davalar açmaktadırlar.

Cumhuriyet Savcıları az da olsa soruşturma sonucunda suçun oluşmadığını tespit ederek kovuşturmaya yer olmadığına karar veriyorlar ancak çoğu kez davalar açılmaktadır.

Kovuşturma 

Kovuşturma esnasında bazı ağır ceza veya asliye ceza mahkemeleri soruşma sırasında alınan ifadelerden, sunulan delillerden suçun oluşmadığını görüyor ve beraat kararları veriyorlar. Tespitlerimize göre bu şekilde karar veren mahkemeler azınlıkta kalmaktadır. Mahkemelerde davalar yıllarca sürebiliyor, sonunda mahkumiyet kararları veriliyor ve dosyalar Yargıtay’a gidiyor. Yargıtay şartları gereği her dosyayı aynı titizlikle inceleyemediği için yerleşik kararları ile çelişerek adil olmayan bu kararları onaylayabiliyor. Oysa Yargıtay’ın bu konulardaki kararları çok açık ve net.

T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ

E. 2012/20241
K. 2013/14349
T. 3.10.2013

• RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK ( Katılanın Yeniden Beyanına Başvurularak Suça Konu Çekin Şirkete Ait Olmadığını Bilip Bilmediğinin ve Daha Önce de Sanık Tarafından Aynı Şirkete Ait Çeklerin Kendisine Verilip Verilmediğinin ve Çek Karnesini Veren Bankadan Bu Yolla Keşide Edilen Çeklerin Daha Öncesinde Ödenip Ödenmediğinin Sorulması Gerektiği )

Yargıtay çeki keşide eden şirketin aynı şekilde düzenlediği çekler olup olmadığını, varsa bu şekilde verilen çeklerden ödenenler olup olmadığının çek karnesini veren bankadan sorulması gerektiğini söylüyor.

Önceden verilmiş rıza

T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ

E. 2014/10188
K. 2014/12046
T. 18.6.2014

• BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU ( Önceden Verilen Rıza Bulunması Halinde Suç Kastından Söz Edilemeyeceği - Sanığın Şirketin Gayrıresmi Ortağı Olduğunu İleri Sürdüğü/Şirket Yetkilisi Tarafından Verildiği İddia Edilen Yetki Belgesinin Sunulduğu/Daha Önce Birçok Çeke Aynı İmzanın Atıldığını ve Açılan Davalardan Beraat Kararı Aldığı Savunmasının Bulunduğu - Şirket Yetkilisinin Dinleneceği/Daha Önceki Çeklerin Bankadan Sorulacağı/Gerekirse Çeklerin Verildiği Kişilerin Tanık Olarak Dinleneceği)

Karar özetinden anlaşılacağı gibi çeklerde şirket yetkilisi olmayan şirket ortağının imzası mevcuttur. Mahkeme imza sahtedir diye cezaya hükmediyor, Yargıtay olayda kast yoktur, suç oluşmamıştır diye kararı bozuyor.
Tabii adil olmayan mahkeme kararları sadece bu davalarla sınırlı değildir, keşke öyle olsa,  burada üzerinde durulan konu Türkiye'nin kötü yargılamada dünyada 2. sırada olmasına verilecek örneklerden sadece birisidir. 
Türkiye adaleti arıyor, aramaya devam edecektir.

Av. Rahmi OFLUOĞLU