TEBLİĞ EDİLMİŞ TEBLİĞ MAZBATASINA DAYANARAK İŞLEM
YAPACAK KAMU GÖREVLİLERİ, PTT MEMURUNUN YERİNE
GETİRDİĞİ TEBLİGAT İŞLEMİNİ USULSÜZLÜKTEN İPTAL EDEBİLİR Mİ?, USULSÜZ TEBLİĞATIN SORUMLUSU KİMDİR?
Muhatabın adreste bulunmama sebebi belirtilmemişse, beyanda bulunanlar veya imtina sebebiyle yerine posta memuru imzalamamışsa, adrese gelinmesi, tebligatın yediemine bırakılması 2 nolu formülün muhatabın kapısına asılması ve komşuya haber verilmesi zincirinde kopukluk varsa veya tebligat kanunu 12, 13, 14, 16, 17, 18, 20, 21. md. merasimine uygun şerhle tebligat düzenlenmemişse icra müdürü veya tebligatı uygulayan diğer kamu görevlileri Posta memurunun bu işlemini iptal edebilir mi?
Usulsüz tebligat işleminde mesul tutulacak memur, asli görevi olarak tebligat yasasını uygulayan PTT memuru mu?
PTT memurunun disiplin ve idare amiri olmayan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre Posta memuru’nun yaptığı tebligat işlemini denetlemeyen, disiplin cezası uygulamayan, kendi yanlış işlem ve kararını iptal edemediği gibi, başka bakanlığın memurunun yaptığı tebligatı iptal yetkisi de olmayan, icra müdürü veya tebligata dayanarak işlem yapan diğer kamu görevlileri midir?.
1
a- Yüce Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin “Usulsüz Tebligata Dayanarak Satış Yapan İcra Müdürünün Tazminata Mahkum Edilmesi Gerektiğine” Dair Kararı:
ÖZET: Dava konusu icra takibinin yapıldığı Samandağ İcra Müdürlüğünün 1997/2335 sayılı dosyası içinde mevcut ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın "muhatabın dağıtım saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle Yalı Mahallesi muhtarına bırakıldığı, 2 nolu kağıt yapıştırılıp, komşusu bulunmadığından haber bırakılamadığından" şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir. Muhatabın adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden yapılan tebligat, Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırıdır. İcra Dosyasında mevcut tebligat bu açıklamalar ışığında incelendiğinde, davacının adreste bulunmama nedeninin tevsik edilmediği, dolayısıyla tebligatın Tebligat Yasası 21. maddeye aykırı olduğu görülmektedir. İcra Müdürü tebligatın Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini denetlemekle yükümlüdür. Tebligatın usulsüz olduğu yukarıda yapılan açıklamalar ışığında anlaşıldığı gibi Samandağ İcra hukuk mahkemesinin 1999/122 Esas dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile de sabit olmuştur. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek İİK’ nın 5. maddesine göre sorumluluğun kapsamı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken davanın reddedilmiş olması ve kısa kararda dava ispatlanamadığından reddedilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda hem husumetten ve hem de esastan ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Dava: Davacı Fevziye A. vekili Avukat MD tarafından, davalı Adalet Bakanlığı aleyhine 17.4.2000 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın husumet ve esastan reddine dair verilen 30.4.2002 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, ... gereği görüşüldü:
Karar: Dava, tazminat istemine ilişkindir. Davacı uzun yıllar yurtdışında yaşamasına rağmen dava dışı .... Otomotiv Ltd. Şti. tarafından Samandağ İcra Müdürlüğünde aleyhine yapılan icra takibi sırasında çıkarılan ödeme emrine ilişkin tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği gözetilmeksizin icra takibinin kesinleştirilerek İzmir Karşıyaka Şemikler Mahallesi 16 nolu parsel üzerindeki apartman dairesinin satışı nedeniyle uğradığı zararın İcra İflas kanunun 5. maddesi gereğince tahsilini istemiş, davalı İcra Müdürünün tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını inceleme sorumluluğu bulunmadığından davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu icra takibinin yapıldığı Samandağ İcra Müdürlüğünün 1997/2335 sayılı dosyası içinde mevcut ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın "muhatabın dağıtım saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle Yalı Mahallesi muhtarına bırakıldığı, 2 nolu kağıt yapıştırılıp, komşusu bulunmadığından haber bırakılamadığından" şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir.
Tebligat Yasasının 21. maddesi ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; muhatabın adreste bulunmaması halinde, muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Anılan düzenleme ile PTT memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını tahkik etme görevi yüklenmiştir. Adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden yapılan tebligat Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırıdır. İcra Dosyasında mevcut tebligat bu açıklamalar ışığında incelendiğinde davacının adreste bulunmama nedeninin tevsik edilmediği, dolayısıyla tebligatın Tebligat Yasası 21. maddeye aykırı olduğu görülmektedir. İcra Müdürü tebligatın Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini denetlemekle yükümlüdür. Tebligatın usulsüz olduğu yukarıda yapılan açıklamalar ışığında anlaşıldığı gibi Samandağ İcra hukuk mahkemesinin 1999/122 Esas dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile de sabit olmuştur. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek İİK’nın 5. maddesine göre sorumluluğun kapsamı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken davanın reddedilmiş olması ve kısa kararda dava ispatlanamadığından reddedilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda hem husumetten ve hem de esastan ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve .... 16.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi....” (Yargıtay. 4. Hukuk Dairesi E: 2002/8860, K: 2003/344 sayı ve 6.01.2003 tarihli kararı) şeklinde içtihatta bulunmuştur.
b- Diğer taraftan, İcra Mahkemeleri’nin kararlarını, Yüksek Mahkeme olarak inceleme Dairesi olan Yargıtay 12. Hukuk Dairesi “İcra Müdürü, Tebligatın Usulsüzlüğüne kendiliğinde karar veremez” yolunda kararlılıkla sürdürdüğü İçtihatlarında;
Özet: Tebligatın usulsüzlüğü hakkında icra memurunun karar verme yetkisi bulunmayıp, bu konuda ilgilinin Tetkik Merciine başvurması gerekir.
“...Borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılmış ve ödeme emri 25.03.1980 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu 04.04.1980 tarihinde icra memurluğuna başvurarak tebliğatın usulsüz olduğunu, 04.04.1980 tarihinde hakkındaki takibe muttali olduğunu beyan etmiş, icra memuru tebliğatın usulsüzlüğünü kabul ederek tebliğatın geçersiz sayılmasına ve alacaklı vekilinin dilediği takdirde borçluya yeniden ödeme emri tebliğine karar vermiş, alacaklı vekilinin haciz talebinin reddedilmesi üzerine, alacaklı icra memuru muamalesine mercide şikayette bulunmuş ve merci şikayeti reddetmiştir. Bu karar, alacaklı tarafından temyiz edilmiştir.
Özetlenen şu duruma göre borçlunun, icra muamalesine karşı öğrendiğini iddia ettiği 04.04.1980 tarihinden itibaren İİK’nın 16. maddesi gereğince “tebliğatın usulsuzlüğüne” dair şikayetini, 7 gün içersinde icra tetkik merciine bildirmesi ve 04.04.1980 tarihinden itibaren 5 gün içersinde esasa ait itirazlarını itiraz türüne göre merciye ve icra memurluğuna bildirmesi gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi hükümlerine göre bu şekilde yapılacak şikayetin incelenmesi tetkik merciine aittir.
İcra memurunun tebliğatın usulsüzlüğüne dair iddia hakkında karar verme yetkisi yoktur. Diğer taraftan icra memurunun “tebliğatın usulsüzlüğüne” dair karar verip “yeniden ödeme emri çıkarılmsına” dair karar vermesi yasaya aykırı olduğundan, takibin kesinleştiğine ilişkin alacaklı şikayetinin bu nedenle kabulü gerekirken redddilmesi esas yönden yanlıştır.
Diğer taraftan, borçlu “04.04.1980 tarihinde hakkındaki takibe muttali olduğunu” bildirdiğene göre, bu tarihten itibaren 5 gün içerisinde itirazını uslü veçhile yaptığı takdirde 7201 sayılı Tebligat kanunun 32. mddesi gereğince bu itirazın mevcudiyeti muvacehesinde borçluya yeniden ödeme emri çıkarılmasına lüzum yoktur. İcra memurunun yasanın bu hükmüne rağmen “yeniden ödeme emri çıkarılmasına” karar vermesi de yanlış olduğundan, şikayetin bu şekilde değerlendirilmesi icap eder. Borçlu, imzanın esasına ilişkin bir itiraz yapmayıp, “bonoları imza edenlerin kooperatifi temsil ve ilzama yetkili olmadıklarından dolayı borçlu olmadığı”nı bildirdiğine göre, bu itirazın İİK’nın 168. maddesinin 4. bendi ile ilgili bir yönü olmayıp, 5. bendi ile ilgili olduğundan mercie yapılması gerekirdi. İcraya yapılan bu tür itiraz geçersiz olup, bu yönden de takibin kesinleştiği göz önünde tutulmadan şikayetin reddine karar verilmesi de kabul şekline göre yasaya aykırıdır..” (Y. 12 HD. 08.07.1980 gün E: 4315, K: 5997 sayılı kararı)
Özet: İİK 16. Md. göre, memur işlemleri olması sebebiyle Tebligat Kanunu’na aykırı bulunan tebliğata ilişkin şikayetlerin de mercice halledilmesi gerekir.
“..İİK. 134. md. ihalenin feshine ilişkin taleplerin şikayet yolu ile halledilmesi gerekeceğini açıkladığı gibi, bu yasanın 16. maddesi de memur işlemleri olması sebebiyle Tebligat kanununa aykırı bulunan tebliğata ilişkin şikayetlerin de mercice halledilmesi gerekeceğini açıklamış ve ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takiplere ilişkin olarak gönderilen icra emirlerine karşı itirazların da mercice yapılmasını yine bu yasanın diğer hükümleri belirtmiştir. Borçlu bu üç yönden mercie bidayette 30.01.1976 tarihinde müracatta bulunarak şikayette bulunmuş ve ancak alacaklı olarak takiple alakasız olan M.’yi dilekçesinde göstermiştir. Merci esas takip dosyasını celbederek alacaklı olarak gösterilen M.’nin bu takiple ilgisi bulunmadığından dolayı şikayeti husumet yönünden reddetmiştir. Borçlu ilgilileri göstererek yeni bir dilekçe vererek isteklerini mercie arzetmiştir...” (Y. 12. HD. 24.05.1976 tar. E: 4346, K: 6550)
Özet: Usulsüz tebligat halinde, “tebliğ tarihinin düzeltilmesine” icra müdürü değil, Tetkik Merci karar verebilir.
“...İcra memurunun yetkisi dışında, tebliğ tarihini düzeltilmesinin mümkün bulunmadığı, böyle bir tasarrafun hukuki sonuç doğurmayacağı, “tebliğ tarihinin beyan edilen tarih olarak düzeltilmesine” dair, mercice verilmiş ve kesinleşmiş bir karar olmadığı nazara alınmadan, İİK. 67. maddesinde yazılı mecburitte dayalı süresinde yapılmayan itirazın kabul olunması isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görülmekle, mercii kararının İİK. 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca bozulmasına, 16.10.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi...” (Y. 12. HD. 16.10.1984 tarih E: 7518, K. 10498 sayılı kararı)
Özet: İcra Müdürü’nün (yardımcısının) “ödeme emrinin borluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olduğunu” kendiliğinden gözeterek, alacaklının haciz talebini reddedemez.
“...Tebligat K. nun 21. Md. göre yapılan tebligatın yasaya uygun olup olmadığının takdir ve tesbiti memura ait değildir. Bu hususta şikayet vaki olduğu takdirde, tebligatın usulüne uygun olup olmadığı hakkında ve tebliğ tarihinin düzeltilmesi gerekip gerekmediğine, Tebligat K. nun 32. maddesi de nazara alınarak mercice karar verilir.
Memurun görevi dışında yaptığı muamalenin iptaline karar vermek suretiyle, şikayetin kabul gerekirken, tebligatın muhatabı tarafından tebliğata yönelik bir şikayet varmışcasına, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görüldüğünden mercii kararının İİK. 366. ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca bozulmasına, 10.12.1982 gününde oybirliğiyle karar verildi....” (Y. 12. HD. 10.12.1982 tarih E: 8519, K. 9294)
“.....7201 sayılı Tebligat K’nun 32. maddesi hükümlerine göre –tebliğatın usulsüzlüğüne dair yapılacak şikayetin tetkiki mercie aittir. İcra memurunun tebliğatın usulsüzlüğüne dair iddia ve hakkında karar verme yetkisi yoktur. Diğer taraftan icra memuru tebliğatın usulsüzlüğüne dair karar verip yeniden ödeme emri çıkarmasına dair karar vermesi yasaya aykırı olduğundan, takibin kesinleştiğine ilişkin alacaklı şikayetinin bu nedenle kabulü gerekirken reddedilmesi esas yönünden yanlıştır...” (Y. 12. HD. 08.07.1980 tarih E:4315, K: 5997 sayılı kararı)
Yargıtay 4. Hukuk dairesi’nin kararından da görüleceği gibi, Tebliğatı kendisi yapmadığı halde, usulsüz tebligatlardan dolayı Yargılanan ve son zamanlarda Tazminatlara mahkum edilen ve taşınmaz satışı gibi bir dosyada bazen l00’lere varan, çoğunlukla usulsüz veya 35. maddeye göre “adrese asılarak”, Tebligat Yasası’nın 21. Md. cümlesinde “Muhtar, İhtiyar Heyeti, Zabıta veya Emniyete bırakılarak” yapılan tebligatlarla, çoğunlukla muhatabın ulaşamadığı bu tür haber vermelere dayanılarak, borçlunun ödeme ve Yasal itiraz şikayet haklarını kullanamadan, taşınmazının satışını yapan, haciz uygulayan, karar veren Kamu Görevlileri zor durumda kalmaktadırlar.
Hukukun temel kuralı herkesin yaptığı iş, eylem, verdiği karardan bizzat kendisinin sorumlu tutulmasıdır.
Bir İdari birimin, Bakanlığın, Kamu Görevlisinin yaptığı iş, verdiği karar veya yaptığı tasarruf Yargı denetimine açıksa ve yakınma bağımsız Mahkeme’lere götürülebiliniyorsa, hukuka uygunluğu Mahkeme tarafından incelenip karar altına alınması gerekir. Ya da İdare’nin daimi gözetim ve denetimi altında o iş yapılıyorsa, 657 Sayılı Yasa, İç Disiplin, Tüzük, Yönetmelik hükümlerine göre disiplin amiri, Müdürü veya denetim görevi verilmiş Memurlar tarafından bir merasim içinde yapılan tebliğatın da hukuka uygunluğu denetlenip, incelenmesi ve uygulama için dairesine tebligat parçasının iade edilmesi, Kanun ve Tüzüğe uygun tebligat yapılmamış ise, Merciine iade edilmeden öncelikle eksikliğin ikmali yoluna gidilmesi İdare Hukuku ve Kamu düzeninin gereğidir.
Bizzat Tebligat Kanun ve Tüzüğünü uygulayan PTT Memurları, Amir, Denetleyici ve Disiplin Amirleri yerine ve bu incelemelerden geçtikten sonra parçası iade edilmiş olduğu kabul edilen Tebliğatın, asli görevi olmayan İcra Müdürü veya diğer Kamu görevlileri tarafından “tebligat kanunu ve tüzüğüne uygun değildir, iptal kararı verdim” diyerek yapılan tebliğatı yok sayması, aslında önü alınmaz hak kayıpları ve sorumluluklar doğuracaktır.
Ödeme emri tebliğatının iptal edilerek haciz kararı verilmemesi, borçlunun bu arada alacaklılarından mallarını kaçırması ve daha sonra Yargı kararıyla aslında bu tebligatın “usulüne uygun olduğu” şeklinde bir karar verilmesi ve bu arada kaçırılan, devredilen borçlunun mallarına bir daha ulaşılamamasında doğan sorumluğa çoğunlukla rehin ve haciz yoluyla takiplerde büyük meblağlara varan alacakları teminen, borçlu taşınmazlarının satış ilanının İİK 127. madesine göre borçlular ve iştirak alacaklıları, hissedarlara yapılan “tebligatlardan birinin usulsüz olması” ve bu sebeple satışın İcra Müdürü tarafında re’sen durdurulması, ancak sonradan Yargı kararıyla, “tebligatın usulüne uygun olduğu” şeklinde bir karar çıkması halinde, geçikecek günler faizi, munzam zarar, gazete ilan ve masraflarından dolayı “mesuliyet haline” çözüm bulunması gerekir.
7201 Sayılı Tebligat Yasası’nın 1. maddesi, tebliğatın yapılmasını Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü’ne vermiştir. 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası’na tabi PTT’nin tebligat (posta) görevlileri tarafında tebligatlar yapılmaktadır.
Posta Tebligat İşlemleri Rehberi de tebligatların teslim alınmasını, adresleri itibarıyla dağıtımını ve Tebligat Memuruna zimmetlenmesini, tebliğatın yapılma şeklini, geri alınmasını, incelenmesi ve Merciine iadesini düzenlemiştir. Kamu kurumu olan ve Yasa’dan görev ve yetkisini alan PTT Devlet Memurları tarafından Tebligat Yasası ve Nizamnamesi uygulanarak tebligat işlemleri yapılmaktadır.
Tebligatın, Tebligat Kanunu ve Tüzüğüne göre düzenlenip düzenlenmediğini, tabii olarak bu iş için ücret alan PTT Kurumunun amir, Müdür ve denetleyicileri tarafında yapılması, usulsüz tebligatlardan da zincirleme olarak kendilerinin sorumlu olması gerekir.
Sorumluluğu olmayan bir iş ve eylemin verimli, kaliteli ve emsalleriyle yarışabilir olması da mümkün değildir. Sorumluluk aynı zamanda görevin bilinçli ve etkin yapılması, meslek içi eğitim kursları açılarak görevlilerin eğitilmesi, belli aralıklarla kendini yetiştirme ve yenileme sınavlakrında başarılı olmayanlara yaptırımlar uygulanması ve göreve kabul edilirken işinin ehli bireylerin Kamu’ya alınmasının da yol ve yöntemidir. Çağdaşlık, dava ve takip ekonomisi, verimlilik, serbest yarışma ve ilerleme bu şekilde sağlanabilir.
PTT Memuru ve denetleyenlerinin yaptığı yanlış tebligatta kendileri yerine, başka daire ve kurumun görevlilerinin sorumlu tutulması, adalet dengesine ve İdare Hukuku’na da uygun olmadığı gibi, aksi durumda şu andaki gibi %80’lere varan usulüne uygun yapılmayan tebligatların sürekli iptali halinde, Kamu idaresi, Yargı ve Ekonomik hayat çok zarar görecektir.
Enver Karmış
Kaynak : http://www.hukukmedeniyeti.org/haber/4278/icra-memuru-tebligatin-usulsuzlugunu-resen-gozeteb/