Hatta öyle ki, kimi zamanlar, 70 puan almak dahi yeterli olmamakta, 70’in üzerinde puan alanlardan, ilanda belirtilen kadro sayısının bir katı fazlası mülakaata çağırılmaktadır.

2014 yılında, Adalet Bakanlığı’nca yapılan ilanda,  Adli Hakim ve Savcılık için yapılacak sınav ile ilgili olarak, avukatlar için 400,  diğerleri için ise 900 olmak üzere toplam 1.300 kişilik kadro alımı yapılacağı açıklanmış, sınava 11.449 kişi müracaat etmiş,  10.869 kişi Adli Hakim- Savcı olabilmek için sınava girmiştir.

Daha önceki yıllarda, kadro sayısı, bunun neredeyse 1/3 ü oranındadır. Mevcut kadro eksikliğini tamamlayabilmek amacı ile, bu rakam 2014’te, yukarıda ifade edildiği gibi 3 katına çıkarılmış, 2015 ise Adalet Bakanı tarafından yapılan açıklamada, 3.500 kişilik kadro alımı yapılacağı bildirilmiştir.

Hukuk fakültesinden mezun olanların tabi oldukları yazılı sınav, avukatlıktan hakimlik savcılığa geçiş yapmak isteyenlerin tabi oldukları yazılı sınavdan çok daha zorlu  geçmektedir ki bunu bilmeyeniniz de yoktur.

Hukuk fakültesi öğrencileri, doğal olarak, okuldan mezun olabilmek adına geçer not alabilmek çabası ile mevcut derslerine odaklandıklarından, hukuk fakültesinden mezun olur olmaz hakimlik savcılık sınavına giren ve yazılı sınavı kazanabilen aday sayısı, parmakla gösterilecek kadar azdır.
Uygulamada genellikle, bu konuda idealist olanlar, sınav için açılan kurslara katılmakta, bir yıl eve kapanarak sınava hazırlanmaktadırlar. Yazılı sınavda başarılı olanlar da genelde böylesi bir hazırlık içine giren adaylardan çıkmaktadır.

Fakülteden mezun olabilmek için onlarca zorlu ders ile mücadele eden hukuk fakültesi öğrencileri, okulu bitirmiş olmanın verdiği rehavetle, çoğu zaman hiç ara vermeden hakimlik – savcılık sınavına hazırlanmak yerine, okulu bitirmiş olmanın tadına varmayı tercih etmekte, hem sınava hazırlanabilmek için gereken sürenin darlığı, hem de bu rehavetin etkisiyle çoğu zaman ilk yıl sınavı kazanmak, adaylar için hayalden öte geçememektedir.

Geçmiş yıllara ait istatistiklere baktığımızda, sınavın ne kadar zorlu olduğunu anlamak hiç de zor değildir. 500 kişilik kadro açıklandığı geçmiş yıllarda, sınava giren sayısı 7.000 kişi iken, bunların içinden 70 baraj puanını alabilen 500 kişi, çoğu zaman çıkmamıştır bile…
Böylesine zorlu bir yazılı sınavdan başarılı olup, mülakata çağırılmaya hak kazanmış olmak, doğal olarak her aday için gurur verici olup, takdire şayandır. Ancak malesef ki adayın, mülakat kurulunu geçememesi halinde, koskoca bir yıl için harcamış olduğu emekten kendisine kalacak tek şey, sınava hazırlanırken tazelemiş olduğunuz hukuki bilgisi olmaktadır.
Peki nedir bu mülakatın mantığı? Ne amaçla getirilmiştir? Mülakatta neler sorulur? Bu konuları teker teker irdeleyelim…
Mülâkat Kurulu; Adalet Bakanlığı Müsteşarı veya görevlendireceği Müsteşar Yardımcısı başkanlığında, Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve Personel Genel Müdürleri ile Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulunun her sınav için kendi üyeleri arasından belirleyeceği iki üye olmak üzere toplam yedi üyeden oluşmaktadır.
Yazılı sınavda yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan almak kaydıyla en yüksek puan alandan başlamak üzere, sınav ilanında belirtilen kadro sayısının bir katı fazlası mülakata çağrılır. Ancak başarı oranı, ilân edilen kadronun bir katı fazlasının altında olursa, sadece başarılı olanlar mülâkata çağrılır. Bu şekilde çağrılan en düşük puana sahip adayla aynı puanı alanlar da mülâkata alınır.
Yönetmeliğe göre mülakat, ilgilinin;

a) Muhakeme gücünün,
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneğinin,
c) Genel ve fiziki görünümünün, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğunun ve liyakatinin,
d) Yetenek ve kültürünün,
e) Çağdaş bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığının, puan vermek suretiyle değerlendirilmesi yöntemidir.

Yukarıdaki bentlerde yazılı özellikler herbiri yirmişer puan üzerinden değerlendirilerek yapılır. Mülâkat Kurulunun herbir üyesi tarafından verilen puanlar ayrı ayrı tutanağa geçirilir. Başarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş olması şarttır.

Mülâkat sonucu en yüksek puan alandan başlamak üzere sıraya konularak mülâkat başarı listesi hazırlanır. Listede adı yer alanlar, mülakatı başarı ile geçerek hakimlik ve savcılık stajına başlamaya hak kazanırlar.

Gelelim geçmiş yıllarda mülakatlarda sorulan ilginç sorulara…
*Cannes film festivalinde ödül alan  Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir zamanlar Anadolu” isimli filminin konusu nedir?
*Tokat ilimizin yetiştirdiği  önemli şahsiyetler kimlerdir?
*TIR kelimesinin açılımı nedir?
*Difüzyon nedir?
*İsveç hangi yılda Avrupa Birliği’ne girmiştir?
*Van’daki Nemrut Dağı’nın oluşumu nasıldır? ve daha niceleri…

Kimileri, soruya doğru cevap verip vermemenin önemli olmadığını, soru karşısındaki tepkinize bakıldığından dahi bahsetmektedirler.
Uygulamada, bir kısım hukukçulara, günlük hayattan sorular sorulduğunu ve mülakatın sohbet havasında geçtiğini, bir kısmına ise, “kim 500 milyar ister” yarışmasının final sorusundan dahi daha “kazık” tabir edilebilecek sorular sorulduğunu gözlemlemekteyiz.

Peki hangi adaya hangi sorunun sorulacağı belli değilken ve mülakata giren adaylara sorulan sorular arasında, zorluk bakımından uçurum bulunurken, mülakat sınavının hakkaniyete uygun yapıldığından bahsetmek ne derece mümkün olacaktır?

Binlerce adayın geçer not almayı dahi başaramadığı bir sınavdan, 70 ve üzeri not alan bir hukukçunun,  muhakeme yeteneğinin, yetenek ve kültürünün bulunmadığını düşünüp, bunları mülakat sınavında yeniden test etmeye çalışmanın ne gibi bir mantığı olabilir?

Hepsi bir yana, hakim-savcı adayının genel ve fiziki görünümüne bakılmasının manası nedir? Hakim olabilmek için kızlarda güzel, erkeklerde yakışıklı olmak mı gerekmektedir? Eğer hakim – Savcı olmak için presentabl olmak gerekiyorsa, kimse kusura bakmasın ama, istisnalar hariç, buna karar veren mülakat kurulunun beğeni zevkinin pek olmadığını dahi rahatlıkla söylemek mümkün. (Mesleğe başlamadan önce presentabl olup da o kadar iş yükü altında ezilip dağılmaları da olası tabi..)

Şaka bir yana, sözlü mülakat kurumu, hakim savcı seçiminde kurula tamamen keyfi davranma, dilediği kişiyi kabul edip, dilediğini kabul etmeme hak ve yetkisi vermektedir. Yazılı sınavı başarılı geçen bir adayın, geçer not alamadığında buna itiraz etme ve inceleme yaptırmayı talep etme hakkı bulunmakta ise de, mülakat sonucu verilen red cevabına herhangi bir itiraz mercii de malesef mevcut değildir.

Hal böyle olunca da, siz ağzınızla kuş tutsanız da, sınavda 100 üzerinden 100 alsanız da, mülakatta hiç bir somut gerekçe gösterilmeden elenme ihtimaliniz her zaman mevcuttur.

Duruşuyla, karakteri ile, hayata bakışıyla, hakimlik- savcılık yapmaya öylesine uygun meslektaşlarımız vardır ki, yazılı sınavı kazanmış olmalarına rağmen mülakatta elenmişlerdir.

Hal böyle olunca da, bize, geleceği kuruldaki üyelerin iki dudağının arasında olan adaylara, bu zorlu süreçte, şans dilemekten başka diyecek söz kalmamaktadır…


Hukuki Tavsiyeler