Fatih Altaylı

MANKEN Aslı Baş'ın ölüm hikâyesini biliyorsunuz büyük ihtimalle.
Zengin bir turizmcinin sevgilisiyken, turizmcinin villasının balkonundan düşüp ölmüş, olay kayıtlara kaza diye geçmiş ve dosya kapanmıştı.
Ancak olayla ilgilenen savcının değişmesinden sonra olay birdenbire cinayete dönüştü.
Peki bu dönüşün hikâyesini biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız anlatayım da öğrenin.
Aslı Baş'ın villanın balkonundan düşerek ölmesinden sonra olayla ilgilenen savcı, "Kaza sonucu ölüm" diye kapattı.
Ancak Aslı Baş'ın ailesi kaza olasılığına ve anlatılanlara inanmadı.
Çünkü kızlarının alkolik olmadığını, hele hele uyuşturucu kullanmadığını biliyorlardı. İntihara meyilli bir kişiliği de yoktu.
Bu yüzden savcılığın ilk kararına itibar etmediler.
Aslı Baş'ın babası bir bilirkişi oluşturdu. Olayı inceletti ve bu bilirkişi ölümün kaza sonucu olmadığı, Aslı Baş'ın önce öldürülüp sonra balkondan atıldığına hükmetti.
Çünkü Aslı Baş'ın kafasında balkondan düşme sonucu oluşmayacak bir travmanın izi vardı. Balkondan düşme sonucu oluşabilecek izlerin hiçbiri yoktu. Kollarında ve bacaklarında balkondan atılmayla oluşması mümkün olmayacak izler vardı.
Baba bu raporu yeni atanan başka bir savcıya götürdü. Olayı anlattı ve raporu sundu.
Savcı inceledi. Şüphelendi. Olayı soruşturan polisleri çağırıp onlardan bilgi aldı.
Ve "gizli" bir soruşturma ekibi kurdu.
Kimseye haber vermeden, baskı kurulmasına imkân tanınmayacak bir şekilde olayı yeniden ele aldı. Bir bilirkişi heyeti kurdu.
İncelemeyi sıfırdan yaptırdı.
Elde ettiği bulgular, Aslı Baş'ın babasının verdiği bulgularla örtüşünce davayı yeniden açtı.
Böylelikle kapanmış bir dosya yeniden açılmış, bir cinayet aydınlanmış oldu.
Elbette Aslı Baş geri gelmeyecek.
Ama bir savcı, acılı bir ana babanın yüreğine su serpecek.
Adaleti tecelli ettirmiş olacak.