Rahmi OFLUOĞLU

 Kocasakal’ın Milli Merkez Kurultaylarında Cindoruk gibi sağın kavi kişileri ile yan yana durması, MHP toplantılarına konuşmacı olarak katılması, “Türbanlı bir antiemperyalist bayan kardeşimi çağdaş fakat millici olmayan bayana tercih ederim” gibi söylemleri ile çağdaşlar arasında çoğunlukta olan muasır medeniyet yanlılarına ters düşmesi ve sonuç olarak gelecek Türkiye tasarımları ile uyumsuzluğu nedeniyle CHP’den beklentisi gerçekleşememiştir. 


Bilindiği gibi Kocasakal 2014 İstanbul Barosu seçimlerinden önce, Haziran ayında Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubunda yaptığı konuşmada CHP’den adaylık teklifi beklentisini açıklamış ve Ağustos ayına kadar baro başkanlığına adaylığı konusundaki kararı için süre istemiş, CHP’den böyle bir teklif gelmeyince de İstanbul Barosu Başkanlığına yeniden aday olmuştur.

Feyzioğlu Kocasakal ile aynı fotoğraflarda yer almamasına rağmen Türkiye siyasetini doğru okuyamaması, siyasette etkili olmanın öncelikle örgütlülük ve kadro işi olduğunu görememesi, bireyci ve popülist yaklaşımları, baro politikalarında ulusalcılarla aynı karelerde yer alması nedenleri ile siyasi beklentileri realize olmamış, Feyzioğlu da Kocasakal gibi siyasette kabul görmemiştir.

Barolardaki ulusalcı yapı ile Türkiye toplumunun yapısı ve dinamikleri aynı değildir. Bu nedenlerle her iki başkan da barolardaki başarılarını topluma yansıtamamaktadırlar. 

Bugün Türkiye’de kendisini ulusalcı diye  tanımlayan ve daha çok Vatan Partisi(İşçi Partisi) etrafında toplananlar ile CHP, Atatürk ve takipçileri arasında ciddi farklılıklar vardır. Mustafa Kemal Atatürk muasır medeniyet derken batı medeniyetini kast etmiş, batıyı örnek almıştır. Bu yüzden Medeni Kanunumuz İsviçre’den, Ceza Kanunumuz ağırlıkta Almanya’dan alınmıştır. Türkiye’de çok partili sisteme Atatürk’ün CHP’si ile geçilmiş, 1961 özgürlükçü anayasası gene CHP öncülüğünde yapılmış, işçi hakları, sendikal haklar CHP ile gelmiştir. CHP bütün eleştirilere rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olmasının yanı sıra Türkiye’de çağdaşlığın öncüsü tek partidir. CHP’nin bugüne kadar soldan aşılması gerekirdi, aşılamamıştır, bu da solu sorunudur. Kendini ulusalcı diye tanımlayan, batı karşıtı yapılar bu nedenlerle Atatürkçü veya Kemalist olamazlar. Ayrıca Türkiye bugün gerçek bir işgal altında değildir.

Bu nedenlerle ulusalcılarla CHP ve çağdaşlık arasında bir doku uyuşmazlığı söz konusudur. Bu yapı Türkiye toplumu tarafından benimsenmemiş, marjinal bir yapıdır. Bu söylediklerimizi 7 Haziran seçimleri bir kez daha kanıtlayacaktır.

Kendini ulusalcı diye tanımlayanlar ve onlarla aynı fotoğraflarda veya aynı karelerde yer alanlar bütün bu nedenlerle bugün olduğu gibi yarının Türkiye’sinde de kendilerine yer bulamayacaklardır.

Ayrıca her iki başkanı da baroların geleceğinde büyük zorluklar beklemektedir.  Gelecek İstanbul Barosu seçimlerinde Kocasakal’ın İstanbul Barosu başkanlığına aday olacağı düşünülemez. Kocasakal ya Türkiye Barolar Birliği başkanlığına aday olacak ya da baro politikasının dışına çıkacaktır. Kocasakal’ın

Türkiye Barolar Birliği başkanlığına aday olması halinde ise her iki başkanın seçilmesi kritiğe girecektir. Böylece siyasetten soyutlanan başkanlar barolardan da soyutlanacaktır.

Önümüzdeki dönemin bir başka özelliği de hükümetin Avukatlık Yasasında yapmayı planladığı değişikliklerdir.
Özetlersek önümüzdeki dönem başkanlar Feyzioğlu ve Kocasakal için önemli olduğu kadar barolar ve avukatlar için de önemli olacaktır.