Rahmi OFLUOĞLU

AKP seçim bildirgesinde yargıya ilişkin neler var?  Seçim bildirgesinde yargıya yaklaşımda evrensel kriterler gözetilmekte, güvenirlik, öngörülebilirlik, denetlenebilirlik, şeffaflık gibi evrensel kavramlara yer verilmektedir.

Bildirgede, ekonomik hayatın gelişmesi, yerli ve yabancı sermayenin korkusuzca yatırım yapabilmesi; güvenilir, öngörülebilir bir hukuk sistemi ve bu hukuk sisteminin sürdürülebilirliği ile bağlantılı olduğu tespit edilmektedir.

Bildirgede, yargı sisteminde uluslar arası hukukun ve AB standartlarının önemi vurgulanmaktadır.

Seçim bildirgesi bu evrensel yaklaşımın yanı sıra yargıda mevcut sorunları ele almakta ve çözüm önerilerinde bulunmaktadır.

Şimdi bu yazdıklarımız üzerine yükselen protestoları duyar gibiyim.. Diyorsunuz ki;

-Nerede sizin bahsettiğiniz bu AKP?

-Güvenlik Yasası, Sulh Ceza hakimlikleri, onların eseri değil mi?  Arama, dinleme ve tutuklama için “makul şüpheyi” yeterli sayan CMK değişikliklerini onlar getirmedi mi?

-Hukuk dışı operasyonlarla hukuka güveni yok eden onlar değil mi?

Daha da sayabilirsiniz… Bütün suç şu 17-25 Aralık ve Gezi’de..

Şimdi biz bunları bir yana bırakalım, bir an için “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözünü unutalım ve bildirgede yazılı olanlar üzerinden yazımıza devam edelim.

Tehlikeli bulduğumuz öneriler

AKP’nin seçim bildirgesinde Yargıtay yetkilerinin daraltılacağı, üyelerinin seçiminde TBMM’nin ağırlıkta olacağı belirtilmektedir.

Bildirgenin bu bölümü şöyle:

Temyiz mahkemelerinin, alt derece mahkemeleri üzerindeki hukukilik denetiminin ötesine taşan yetkilerini azaltacağız ve temyizi, hukuki denetim ile sınırlandıracağız.

Yargı üst yönetimi ile temyiz mahkemelerinin oluşumunda TBMM’nin rolünü güçlendireceğiz, böylece yargının toplumsal meşruiyetini artıracağız.

 

Yargıtay’ın temyiz yetkisinin hukuki denetimle sınırlanması 1. derece mahkemelerinin bugün ki hali göz önünde bulundurulduğunda vahim sonuçlar doğuracak, zaten adil yargılamada kötü durumda olan Türkiye’yi daha da kötü duruma sokacaktır.

Bildirgede “Adli ve idari yargıda istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesini sağlayacağız.”  denilmektedir.

Yargıtay’ın temyiz yetkisi kısıtlanırken İstinaf mahkemelerinin devreye sokulması bu sakıncaları gidermeyecektir. Sonuçta İstinaf mahkemelerine atanacak hakim ve savcılar 1. derece mahkemelerinden alınacaktır..

Yargıtay’ın oluşumunda TBMM’nin rolünün artırılması

Bu yaklaşım meclisin üstünlüğü ve hakimiyet anlayışından kaynaklanmaktadır.  Seçilmişler, yani TBMM’si Yargıtay üzerinde etkili olursa yargının toplumsal meşruiyetinin artacağı düşüncesi kuvvetler ayrığına aykırı, otoriter bir düşüncedir.

Bireysel başvuru

Bireysel başvuru hak ihlallerine karşı bireyin temel haklarını korumak amacıyla getirilen bir düzenlemeydi. Bireysel başvuru ile Türkiye’de hak ihlallerinin ve sonuç olarak da AİHM’e başvuruların azalması beklenmekteydi. Öyle görünüyor ki bireysel başvurular AKP hükümetini rahatsız etmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin işlevselliğine zarar veriyor gerekçesi ile bu kurum ya kaldırılacak ya da bu hakkın kullanılması zorlaştırılacak, dejenere edilecektir.

Bildirgede Bireysel Başvuru için şöyle denilmektedir:

Bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesine getirdiği aşırı iş yükünün, mahkemenin işlevselliğine zarar verme ihtimali karşısında bu uygulamayı gözden geçireceğiz.

AKP’nin Seçim Beyannamesi kuvvetler ayrılığı ile çelişen, otoriterliğe kayan bir anlayışa sahiptir. Bu anlayış “Türkiye’ye özgü başkanlık sistemi”  hedefi ile örtüşmektedir.