Hukuk fakülteleri sayısındaki abartılı artışın sakıncalarına,  eğitim ve öğretim düzeylerindeki farklılıkların yarattığı sorunlara, mezunlarının bir elemeden geçmeden doğrudan avukat olabilmelerinin yanlışlığına, bu uygulamanın hukuk fakültelerini “avukat okulu” durumuna getirdiğine  yıllardır dikkat çekiyorum.(*)   Ancak olumsuzluklar sürüyor ve bunlar karşısında  bir şeyler söylemeden de durulmuyor.

Tanık olduğum son olumsuz örnek bazı hukuk fakültelerinin  öğrencilerine avukatlık bürolarında yaptırdığı zorunlu staj. Bu uygulama,  fakültelerimizin kendilerini  zorunlu staj uygulaması yaptıran ve  doğrudan mesleki eğitim veren fakülteler ile eş gördüklerinin kanıtıdır. Bu anlayış,  hukuk fakültelerini “hukukçu” yetiştiren değil, fakültenin öğrencisi olmakla  zaten bir anlamda avukatlığa hak kazandığını kabul eden öğrencileri avukatlığa daha da hızla yönlendirip getirilerinden nemalanma anlayışıdır ve içine girdiğimiz fasit dairenin ürünüdür. Avukat olabilmenin kolaylığı sürdükçe öğrenci sayısı artmakta, öğrenci/mezun sayısı arttıkça  avukatlığa giriş koşullarının düzenlenmesinden korkulmakta, sonuçta  savunma mesleği nicelik ve nitelik sorunları içinde boğulmaktadır.

Savunmanın ve genel olarak yargı erkinin sorunları hukuk eğitiminin uygulamaya yönelik kısmının arttırılması ile çözülemez. Fakültelerin her yönüyle yetersiz olan teorik alt yapılarının güçlendirilmesi  ve  güçlü bir alt yapının olanakları ile “hukukçu” yetiştirilmesi  gerekmektedir.  Hukuk fakültelerini eksiklerini gidermeye zorlayacak olan ise “akreditasyon” uygulamasının kurumlaştırılmasıdır. Türkiye Barolar Birliği tarafından sonuçları 18.7.2017 tarihinde  açıklanan hukuk eğitim ve öğretiminde standartların belirlenmesi çalışması ile fakültelerimizin  sıralaması belirlenmiştir. (https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/turkiye-nin-en-iyi-hukuk-fakulteleri-belli-oldu-77841)

 Türkiye Barolar Birliğinin “TÜRKİYENİN EN İYİ HUKUK FAKÜLTELERİ BELLİ OLDU” şeklinde  açıkladığı bu  liste “malumun ilanı” olarak kalmış,  ikinci aşamaya geçilmek istenmediği için yönlendirici/caydırıcı olamamıştır. İkinci aşama, Türkiye Barolar Birliği ve baroların standartlar  listesinde belirli bir sıranın altında kalan hukuk fakültelerinin mezunlarını avukatlık stajına kabul etmeyeceklerini açıklaması ile gerçekleşebilecekti.

Hukuk fakültelerinden  “hukukçu”  olarak mezun olanlardan avukat olmak isteyenler ise  barolar ya da   Adalet Akademisi eliyle mesleki eğitim almalıdır. Üye sayısı fazla olan barolarımız staj için başvuran binlerce kişinin yarattığı yük altında ezilmekte, diğer barolarımızda ise  az olan stajyer sayısı staj eğitimi için gerçek bir altyapı oluşturmayı imkansız hale getirmektedir. Bu nedenle hukuk fakülteleri ile işbirliği içinde olacak bölgesel staj eğitim merkezleri kurulmasına ihtiyaç vardır.

Dünyada çok uzun yıllardır sürdürülen uygulama bu şekildedir, örneğin İtalya'da Scuola Superiore dell'Avvocatura  bu işlevi yerine getirmektedir.  Fransa'da avukatlık stajına  başlayabilmek için  baro bünyesindeki avukatlık okulunda eğitim almak gerekmektedir. Bu eğitimi almak isteyenlerin ise önce baro ve hukuk fakültesi işbirliği ile oluşturulan enstitüye kaydolup bir sene devam ederek  staj başlangıç sınavını (IEJ) başarmaları gerekmektedir.

Avrupa Birliğinin geliştirdiği kurallar hukuk öğretiminde, mesleğe kabulde ve mesleğin icrasında ortak kuralların uygulamaya konulmasını gerektirmektedir. Ulusal sınırların ötesinde hukuk hizmeti verebilme yeteneğine sahip hukukçu gereksinimi ancak böyle karşılanabilecektir.  24 Eylül 2018

(*)

http://www.yeniyaklasimlar.org/m.aspx?id=10612

https://www.academia.edu/10016330/T%C3%BCrkiyede_Hukuk_E%C4%9Fitimi_ve_Sorunlar%C4%B1

http://www.gurselertufan.av.tr/?s=84