AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Brüksel’e yapacakları AB çıkarması öncesi Milliyet’in sorularını yanıtladı. AB’yi süreçle ilgili samimi olmaya çağıran Çavuşoğlu, “Türkiye sözünde duruyor. AB’den de aynı şekilde Türkiye’ye karşı verdikleri tüm sözleri yerine getirmesini arzu ediyoruz. Artık Türkiye oyalanmamalı. Türkiye AB içinde kimsenin rolünü almaya çalışan bir ülke değil. Türkiye bölgesinde de rol kesmeye çalışan bir ülke değil. Bu önyargılardan kurtulmak lazım. Ucu açık bir sürecin kimseye bir faydası yok. Bunları AB ziyaretinde söyleyeceğiz. Yani her şeyi bir takvime bağlayalım. Türkiye’nin yapması gerekenleri de üyelik takvimini de AB’nin yükümlülüklerini de hepsini bir takvime bağlayalım. Ucu açık bir müzakere onların da hevesini kırar Türkiye’de de heves kırabilir. Herkes programa uysun ve bu işi bitirelim” dedi.
Çavuşoğlu bakan olmasının ardından ilk röportajını Milliyet’e memleketi Antalya’da verdi. Çavuşoğlu röportajda, Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:

AB ile ilişkilerde durağanlık var mı?
- Aslında tam tersi AB ile ilişkilerde 2013 yılı çok olumlu bir yıl oldu. Pozitif gündemin tam anlamıyla yansıdığı bir yıl oldu. Her şeyden önce AB’nin ilerleme raporu daha önceki ilerleme raporlarına göre daha pozitif ve daha objektif oldu. Başta demokrasi paketi olmak üzere yapılan reformlar olumlu yer buldu. Hatta şöyle bir günah çıkarma da oldu. Bugüne kadar fasılların açılamamasının sebebinin bu konuda AB ülkeleri arasındaki bir uzlaşma olmamasından kaynaklandığını söylediler. Günah çıkarma oldu. Objektif olunca Türkiye’de de daha çok dikkate alındı. Objektif ve yapıcı olmak lazım. Madem bir sürece beraber gidiyoruz, ortağız. Bu süreçte birbirimize samimi olmamız lazım. Bizim beklentimiz bu. 3.5 yıldan sonra ilk defa bir fasıl açılıyor, bu da olumlu bir adım oldu. Vize serbestisi anlaşması imzalandı.

‘AB HSYK konusunda uyardı’

HSYK değişikliğine yönelik eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- 17 Aralık süreci ve HSYK ile ilgili yapılan yasa değişikliği taslağı bazı tartışmaları da gündeme getirdi. Burada AB’nin ‘yargının bağımsızlığı’ gibi uyarıları oldu. Biz de kendilerine bunun AB’nin değerlerini ihlal eden bir durum olmadığını, AB ülkelerindeki yasa ve uygulamaları da örnek göstererek kendilerine anlattık. Neden yapılması gerektiğini söyledik. Şu anki yargının durumu ile Türkiye’deki gelişmelerin sebeplerini kendilerine anlattık. Burada bazen farklı düşünceler olabiliyor. Bu süreç tartışmalar da yaratmış olabilir. Netice itibariyle AB ile olan genel ilişkilerimizi etkilememesi gerekiyor. Sayın Başbakanımızın ziyareti, AB’ye verdiğimiz önemi teyit eden bir ziyaret olacak. Eksik, yanlış ve tek taraflı elde edilen bilgilerle acele edilmeden, ön yargılı olmadan tutum sergilenerek açıklama yapılmasın dedik biz her zaman. Bu süreçte AB’nin tereddüdü varsa biz de bu yasayı niye çıkardığımız başta olmak üzere bu yasanın AB siyasi kriterlerine ne kadar uygun olduğunu diğer ülkelerdeki örnekleriyle anlatmak bizim yükümlüğümüz, bizim şu anda yaptığımız o. HSYK ile ilgili sürecin AB nezhinde çok ciddi bir kriz yaratmama umudundayız, arzusundayız ve görüşündeyiz.

‘ÇİFTE STANDART OLMAMALI’

Brüksel ziyaretinde ne mesajı verilecek, Başbakan Erdoğan ‘bizi oyalamayın’ diyordu...
- Türkiye AB’ye üye olmak istiyor ve AB’nin ortak değerlerine inanıyor. Bu konuda taahütlerine de bağlıdır. Ama AB’den aynı şekilde Türkiye’ye karşı imzalanan sözleşmede verilen tüm sözlerin yerine getirmesini arzu ediyor. Bu konuda Türkiye’nin oyalanmaması gerektiğini açık net bir şekilde söylüyoruz. Ama esas önemli olan biz AB’ye üye olmak istiyoruz, eşit ve onurlu üye olmak istiyoruz. Bu konuda yükümlülüklerimizi yerine getirmeye hazırız, getiriyoruz. Ama aynı tutumu AB’li dostlarımızdan bekliyoruz. Aynı konularda başka aday ülkelerden istenmeyip Türkiye’den bir şey isteniyorsa bu çifte standarta giriyor. Yani üyelik gerek siyasi kriterler bakımından gerek ekonomik kriterler bakımından tüm aday ülkelere aynı şekilde uygulanması gerekiyor. Onun dışına çıkıldığı zaman ister istemez çifte standart tartışması ortaya çıkıyor. Bundan onlar da kaçınmalı biz de kaçınmalıyız.

 Ucu açık bir sürecin kimseye faydası yok

Size göre AB, Türkiye’yi niye oyalıyor?
- Değişik sebepleri var. Türkiye’nin üye olmasını istemeyen ülkeler var. Bu ülkeler aslında Almanya ve Fransa. Fransa’nın tutumunda bir değişiklik oldu. Almanya’nın tutumunda bir değişiklik olacak mı bilmiyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı geliyor Türkiye’ye. Şubat başında da Başbakanımız Almanya’ya gidiyor. Bu süreçte özellikle karşı çıkan ülkelerini bundan vazgeçmesini istiyoruz. Türkiye, AB içinde kimsenin rolünü almaya çalışan bir ülke değil. Türkiye bölgesinde de rol kesmeye çalışan bir ülke değil. Türkiye AB’ye yük olacak değil aksine yükünü alacak bir ülke. Bu yüzden bu önyargılardan kurtulmak lazım. Biraz da iç siyasetin etkisi var. Avrupa’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığının artmasının da olumsuz etkisi var. Tüm bunlarda Türkiye’ye ve Türk halkına yapılan bir haksızlık. 

‘HEVES KIRILABİLİR’

Slovenya Cumhurbaşkanı ‘ben doğduğumda siz adaydınız’ dedi. Ne zamana kadar Türkiye sabredecek?
- Balkanlarda, Sırbistan’da bir esprisi var. ‘Sırbistan AB’ye ne zaman üye olacak? Türkiye’nin dönem başkanlığında’ Aslında bu Türkiye’nin hak etmediği anlamına gelmiyor. Onlar da çok iyi biliyor. Burada AB’nin aslında Türkiye’ye çıkardığı zorluğu hicvetmek için kullanılan bir tabir. Resmin geneline baktığımız zaman AB ülkelerinin büyük ekseriyeti bizim üyeliğimizi istiyorlar. Biz AB’ye şunu söyledik; ‘Masadan kalkan hiçbir zaman olmadık. Masadan kalkan olmak istemiyoruz.’ Başbakanımız da söylüyor ‘Türkiye’yi de gerçekten istemiyorsanız bu süreci tamamen kapatmak istiyorsanız onu da söyleyin. Ama bizden böyle bir şey beklemeyin’ diyor. Aslında bu Türkiye’nin AB değerlerini ne kadar önemsediğinin de bir göstergesi. O yüzden şu zamana kadar sabrederiz, şöyle yaparız gibi bir şey, tam tersi aslında Türkiye’nin ne zaman üye olacağını ucu açıklıktan çıkarıp tam bir takvime bağlamamız lazım.  Ucu açık bir sürecin kimseye bir faydası yok. Bunları AB ziyaretinde söyleyeceğiz. Yani her şeyi bir takvime bağlayalım. Türkiye’nin yapması gerekenleri de üyelik takvimini de AB’nin yükümlülüklerini de hepsini bir takvime bağlayalım. Ucu açık bir müzakere onların da hevesini kırar, Türkiye’de de heves kırabilir. Herkes programa uysun ve bu işi bitirelim.

‘AB DESTEĞİ AZALDI’

Anketlerde AB’ye halkın desteği ne durumda?
- Bu AB’nin tutumuna AB’deki krizlere göre ya da bizdeki gelişmelere göre değişiyor. Ama ilk başlangıçta 2003 yılındaki yüzde 80’lere varan toplumdaki desteğin çok altında olduğumuzu kabul etmemiz lazım. Türk insanının AB’ye karşı olumsuz bakışını değiştirmemiz lazım. Ama her şeye rağmen vatandaşlarımız ‘bizi almazlar’ diyor. Girmek istiyoruz diyen yüksek ama almaz diyen daha da yüksek. Bu aslında biraz da umut yitirme oluyor. Ama AB değerlerine inanıyor musunuz deyince bu çok daha fazla çıkıyor.

Basın özgürlüğü ve cezaevindeki gazetecilere yönelik de açıklamalar geliyor AB’den...
- Son günlerde geldi mi? Mustafa Balbay hapishanede idi. Ama bizim Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı sağlamamız Balbay ve diğer arkadaşların hapisten çıkmasını etkiledi. 3 ve 4. yargı paketi gibi bir çok reformlar Nedim gibi bir çok gazetecinin de çıkmasını sağladı. Maalesef yargının yanlış uygulamalardan dolayı eleştirilen Ak Parti. Fakat aynı yargı ile ilgili düzenleme yapıldığı zaman eleştirilen yine Ak Parti. Bu aslında Ak Parti iktidarına yapılan bir haksızlıktır. Bu sorunların düzelmesi için attığımız adımlar ortadadır.

‘CHP SÜREKLİ TÜRKİYE’Yİ KÖTÜLÜYOR’

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun AB’ye yönelik mektubunu nasıl değerlendirdiniz?
- Yurtdışında sürekli Türkiye’yi şikâyet ediyor. Bu Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülük. Bunlar iktidarı kötüleyeceğiz diye aslında Türkiye’yi kötülüyorlar. Siz bizi küçük düşüreceğiz diye Türkiye’nin imajını bozarsanız, Türkiye’nin ne zaman imajının düzeleceğinin garantisini bana verebilir misiniz? Olumsuz imajı değiştirmek o kadar kolay bir şey değil. Ama Kılıçdaroğlu’nun umurunda değil. Ülke yansın bitsin, küçük bir şey olsun, belki biz yönetebiliriz diyorlar. CHP artık Türkiye’yi şikâyet etme ve kötüleme gayretinden vazgeçmelidir.

‘ABD BİZİM MODEL ORTAĞIMIZ’

ABD elçisi ile sık sık görüşüyorsunuz, zaman zaman farklı görüşler oluyor...
- ABD elçisi dostumuz, görüşüyoruz. ABD bizim en önemli müttefikimiz, model ortağımız. Değişik konularda görüşlerimizde farklılıklar olabilir. Bu ilişkilerimizin kötü olduğu anlamına gelmemeli. İki tarafta buna saygı duymayı zaten öğrendi. Cuma günkü ziyareti nezaket ve kutlama ziyaretiydi. AB desteklerini güçlü şekilde vurguladılar.

Çin’ye yapılacak füze savunma sistemi anlaşmasına ABD’den tepkiler geldi. Ne aşamada proje?
- ABD’den ve Avrupa’dan farklı görüşler geliyor. Ama bu konuda NATO üyesi olup da NATO üyesi olmayan ülkelerden de bu tür şeyleri alan ülkeler de var. Onların kaygılarını anlamamakla beraber onların bizi anlamasını rica ediyoruz.
Bizim için mesele sadece para meselesi değil yani alacağımız şeyin kalitesi de güvenlikte çok önemli. Ama esas itibariyle bağımsız her ülke kendi aldığı sistem ne olursa olsun bunun kendi kontrolünde olmasını yani hakimiyet ister. İkincisi, biz son zamanlarda genellikle ortak üretim için istiyoruz. Türkiye’de üretimi ve ihracatı artırmak için sadece savunma sanayi değil bir çok alanda ortak üretimi tercih ediyoruz.
Aslında biz füze alımında 5-6 objektif kriterimiz var. Bu kriterlere en yakın kim olursa, uyarsa o ülke ile çalışmak durumundayız. Çin firmaları öne çıkmıştır ama henüz verilmiş final karar yoktur, hâlâ daha görüşmeler devam ediyor. Bu girişimlerimiz ne NATO’ya ne ABD’ye ne de AB’ye karşıdır. Tamamen kendi menfaatlerimiz çerçevesinde ortaya koyduğumuz kriterlerin hepsinin birlikte değerlendirilmesinin sonucudur.