Sen ki, her gün hak talepleri yanı başında haykırılırken dönüp bir kez bakmadın,
İnsanlar şiirler yazdı yokluğuna dair bu sözler bana mı söyleniyor diye hiç üstüne alınmadın,
Sıraları birlikte doldurduğun, her gün yüzyüze baktığın meslektaşların, yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı, “adliyeler eylem yeri değildir” diyerek vaziyeti idare ettin. Sahi, emri sen vermiştin zaten değil mi?
Memleketin adalet meselesini seninle birlikte omuzlamaya çalışan arkadaşın vicdanına seslenirken, sen muktedirin alınganlığından dem vurdun.
Ne hukuku tanıdın, ne temel insan haklarını, bir genelge, bir yönetmelik en kıymetli hazinendi senin.
Binlerce insan faili meçhul cinayetlerle öldürüldü. Ne bir soruşturma yürüttün hakkıyla, ne de sigaya çektin kimseyi. Bir kez olsun hatırlatmadın varlığını. Oysa mağdurlar, mazlumlar, sana katilleri gösteriyor, cümle varlık karşında birer delil olarak duruyordu. Ne var ki sen cesetlerin bulunduğu yerde aradın failleri yıllarca.
Müebbet cezası verdiğin katilin, kahraman gibi karşılanmasına hayret ettin ama bu kadar insan mahkemelerde neden yalan söylüyor diye hiç merak etmedin, adliyeler ötekini süründürme mekânı oldu, insanlar çok şükür adliyeye düşmedik demeye başladı, neden böyle diye düşünmedin.
Geçmişte yaşananların çok azı senin suçun olsa da bugün kabahatin büyüğü sana ait. Çünkü zorunlu olarak bir parçası haline getirildiğin bu işleyişe karşı bir tek eylemde bulunmadın, bırak ses çıkarmayı statükonun en büyük destekçisi oldun.
Korkma! Hapse girmek, sorguya çekilmek, yargılanmak en kötü işi değildir insanın, müşkül budur ki, yıllarca hizmet ettiğini düşündüğün cümle halk karşına dikilecek ve ilk taşı atmak için kavga edecek. Biliyorum o vakit anlayacaksın vaziyeti, ancak ne mümkün artık fayda etmez...
*Son HSYK kararnamesi ile Diyarbakır'a sürgün gönderilen Demokrat Yargı Eşbaşkanı
http://www.birgun.net/haber-detay/hakim-ve-savcilara-seslenis-115711.html