Komünist Kadınlar'ın çağrısıyla Samsun'da 8 Mart haftasında gericiliğe karşı kadınları Aydınlanma saflarına çağıran bir etkinlik düzenlendi.

Toplantıya 8 Mart 1979’da türban zorunluluğuna karşı sokağa çıkan İranlı kadınları anlatan bir belgeselle başlandı. Sunumda, 1979 İranı ile 2016 Türkiyesi'ndeki kadınların toplumsal yaşamda maruz kaldığı dinselleşme ve karşısında verdikleri mücadele üzerinde duruldu. 

Toplantıda Komünist Kadınlar adına yapılan konuşmada şu ifadeler yer aldı; 

Bu yıl “Gericiler kaybedecek, kadınlar kazanacak” iddiasını yükseltiyoruz. Evet bir iddia ve aslında bir koşullama. Kadınların kazanması için, gericilerin kaybetmesi gerekiyor. 

Geriye dönüp 15 yıla bakarsanız, şiddetin, cinsel istismarın, kadın katliamının yükseldiği ülkenin fonunda dinselleşmeyi görürsünüz. Yani aslında,  kadını hedef alan her şey, kadın düşmanlığı parantezine alacağımız her şey; AKP’nin toplumda yarattığı dinselleşmenin tabandaki yansımasının bir göstergesi olarak okunmaya açık.

Türkiye’de kapkaranlık, çok büyük bir gericilik sorunu tarif ediyoruz öyle değil mi? Peki gericilikle emek sömürüsü arasındaki ilişkiye işaret etmeyecek miyiz? Derinleşen eşitsizliğe, şiddetlenen yoksullaşmaya, milyarların havada uçuştuğu yolsuzluklara;  mutlak bir gericileşmenin eşlik etmesi gerektiği bir kural değil mi? Yoksullaştırırsanız gericileştirmek zorundasınız; böylesi bir eşitsizliği, sefaleti ancak karanlıkta gizleyebilirsiniz. Kapitalizm derin bir eşitsizlik yaratır, dinci gericilik onun jandarmasıdır ve bu koalisyonun gürbüz evladı da erkek egemen ideolojidir.

Ve bu yüzden de kadın sorunu topyekün bir siyasi mücadele konusudur aslında. Bu yüzden de kolay çözümü yoktur. Kolay çözümlerin yanına yanaşılmadığı, sınavın hep zor olduğu, hocanın hep zor sorduğu Türkiye’de; şeriata yuvarlanan bir ülkenin kurtuluşuyla, kadının kurtuluşunun aynı düzlemde olduğunu söylemek durumundayız.

Bazı şeyleri, olanca basitliğiyle teslim etmemiz gerekiyor. Tavizsizce, yüksek sesle hiç korkmadan söyleyeceğimiz şeyler var kadının kurtuluşu için; Laik bir ülke istiyoruz; Emekçi sınıfların kaderi için kavga ediyoruz; Patronları kovalayacağız ve evet bunun için dinselleşmenin tüm toplumsal uzantılarıyla kavga edecek, onu yerinden edeceğiz. Özür dileyen, “yanlış anlamayın” diyen cümleler kurmayacağız" ifadeleri kullanıldı.

ÇOK SAYIDA GENÇ KADIN 'BOYUN EĞMEYECEĞİZ' DEDİ
Toplantının serbest kürsü bölümünde farklı mesleklerden ve yaşlardan kadınlar söz aldılar. Bir öğretmen, okulunda ilkokul öğrencilerine dönük Kuran kursu dayatmasıyla nasıl mücadele ettiklerini anlatarak bazı çocukları bu dayatmadan kurtarmayı başardıkları örneğini verdi. Çocukların aileler tarafından akıllarına sokulan hurafeleri eğitim sürecinde ortadan kaldırmak için sarfedilen çabanın önemine değinildi. 

Söz alan bir hemşire ve bir emekli sağlık çalışanı, gericilikle mücadelenin sınıf sömürüsüyle olan bağına dikkat çekerek erkek ve kadın birlikte mücadele etmenin önemine işaret ettiler. Kürsüye gelen çok sayıda genç kadın, AKP Türkiye'sinde günlük yaşamda hissettikleri güvensizliği dile getirdiler ve buna boyun eğmeyeceklerini vurguladılar. 

"Çocuklarımızdan sorumluyuz, onları gericiliğe ve karanlığa bırakmamalıyız" mesajının verildiği toplantıda birlikte mücadelenin kadınlar için ertelenmez bir gereksinim olduğu üzerinde duruldu. Amasya ve Ünye'den de kadınların katıldığı toplantı, Sosyalizm Okulu öğrencilerinin şiir ve müzik dinletisiyle sonlandı.


Kaynak: Haber.sol.org.tr