Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Pazartesi akşamı herkesi şaşırtan bir kararla, Suriye’de bulunan Rus güçlerine “geri çekilme” emrini verdi. Putin, Suriye’deki hedeflerine ulaştıklarını ve barış müzakerelerinin daha ciddi bir havada geçmesi için bu kararı aldığını açıkladı.

Kararın duyurulmasının ardından, başta Batı dünyası olmak üzere herkes nedenlerine ilişkin spekülasyonlar yapmaya başladı. ABD medyasında olağan “Rusya batağa saplandı” tezini öne sürenler zafer kazandıklarını düşünürken, ABD’li yetkililer konu hakkında sağlam bilgilerinin olmadığını, çekilme açıklamasını araştıracaklarını duyurdular.

Gerçekten de, Rusya’nın yakın zamana kadar Suriye’deki askeri gücünü geri çekeceğine ilişkin pek emare bulunmuyordu. Bununla birlikte, Moskova’nın hedeflediği şey “topyekûn savaş” da değildi. Bu noktayı akılda tutarak, çekilme tartışmalarında ihtiyatı elden bırakmadan, bazı senaryoları sıralayabiliriz:

1) Rusya yenildi, hedeflerine ulaşmaktan uzak kaldı, ekonomik olarak sürdürülemez bir savaşa girdi: Sondan başlamak gerekirse, verilere göre Rusya, Suriye’deki operasyonları boyunca savunma bütçesinin yalnızca 50’de 1’ini harcadı. Ülkenin savunma ihracat şirketi Rosoboronexport’un 2015 yılındaki silah ihracatı, Suriye’deki harcamaların 15 katıydı; 2016’da da benzer bir eğilim olacağı tahmin ediliyordu.

Rusya’nın hedefleri ise, yukarıda değinildiği gibi, topyekûn savaşı kapsamıyordu. Eurasia Daily Monitor’da yayımlanan bir makalede, Rus ordusunun Suriye’de asimetrik savaş yürüttüğünü, yüksek teknoloji merkezli savaş metotları ile geleneksel yolları birleştirmeye çalıştığı anlatılıyordu. Bu asimetrik hedefler doğrultusunda, ordu şunları yapmaya çalıştı: a) Hava saldırıları ile cihatçıların altyapısını, militan gücünü ve ikmal hatlarını bozmak; b) Suriye ordusunun savaş kabiliyetini yükseltmek, silah sistemlerini geliştirmek, enformasyon savaşında güçlendirmek ve gerginliği yükseltme hakimiyetini sağlamak; c) Türkiye’nin tutarsız konumunu kullanarak, NATO müttefikleri içerisinde bölünmeler yaratmak.

Moskova’nın bu üç hedefine de büyük oranda ulaştığı söylenebilir.

2) Putin ile Esad arasında çatlak oluştu, Putin Esad’a ders vermek istedi: Bu, Batı basınında öteden beri dile getirilen bir iddia. “Esad ha düştü ha düşecek” tezinden farklı olmasa da, Rusya’nın son haftalarda bu ateşe bazı odunlar attığı sır değil. Bunlar arasında ilk kez Esad’ı kamuoyu önünde “azarlamak”, Suriye’nin sınırlı bir şekilde bölünmesine, yani federasyona yeşil ışık yakmak, İsrail ile iyi ilişkileri koruması nedeniyle İran ve Hizbullah’a yönelik bazı tutumlar geliştirmek sayılabilir.

Bütün bunlara rağmen, Rusya’nın Esad’ı bir kalemde “sattığını” düşünmek için hem erken, hem de “Esad değilse kim?” sorusunun yanıtı kimse için yok. Putin, müttefikine bazı gözdağları veriyor olabilir, ancak sonuç “Esad bitti” değil henüz.

3) Rusya, ABD ile anlaşmalı olarak geri çekiliyor. Karşılığında ise “bir şey” aldı: Bunun, görünenin arkasındakini göstermesi bakımından, en akla yakın tez olduğu söylenebilir. Ancak en karmaşık olanı da bu.

Teze göre, ABD ile Rusya anlaştı. Bu anlaşmanın emareleri, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, “Palmira’ya biz yürüyeceğiz, Rakka’yı ABD’ye bıraktık” sözlerinde seziliyordu. Fakat soru hâlâ ortada: Ne konuda anlaştılar?

Akla yatan görüşlerden bir tanesi, Al Monitor’dan Laura Rozen’e konuşan eski bir Rus diplomata ait. Birincisi Rusya ile ABD, siyasi geçiş ve Cenevre sürecine ilişkin bir dizi konuda anlaşmış olabilir. İkincisi ise, Rusya, Suudi Arabistan’la anlaşmış olabilir. Diplomata göre, bölgedeki Esad karşıtı ülkeler bunu bir zayıflık olarak görüp saldırıları artırırlarsa, “kuşlar geri gelebilir.” Çünkü çekilme kısmi ve Rus altyapısı hâlâ Suriye’de.

“Anlaşma”nın Nusra Cephesi’nin ezilmesini kapsadığı yönünde iddialar mevcut. Türkiye’nin alelacele Ankara’da silahlı çeteleri toplayarak bir “ortak ordu” kurma çabasına girişmesi bunun işareti sayılabilir. Bir de, İdlib’de Nusra’nın “ılımlılara” karşı bir kez daha ön alma çabasına girip bir “cihatçılar arası savaş” başlatmaya çalışması da cabası.

Diğer bir olasılıksa, ABD ile Rusya’nın Erdoğan’ın geleceğine ilişkin bir anlaşmaya varmış olması. Düşük olmayan bu ihtimal gerçekse, sonuçları çok yakında görülecek demektir.

* Boyun Eğme dergisinin 24. sayısında yayımlanmıştır.

 


Kaynak: Haber.sol.org.tr