Geçtiğimiz günlerde ODTÜ ve İTÜ’de yaşanan mescit-cami provokasyonları, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde de (MSGSÜ) dönem sonunda yankı bulmuştu. MSGSÜ Bomonti Kampüsü’nde “inanç özgürlüğü” bahanesiyle, mescit için imza toplayan gericilerin yaptıkları çalışma, öğrenciler arasında destek bulamamasına rağmen hızlı bir biçimde üniversiteye mescit açılmasıyla sonuçlandı. 

Üniversite içinde tarikatların ve diğer gerici grupların yıllardır açtırmaya çalıştığı mescit, üniversitede mescide ihtiyaç duyulmadığı, mescit için yer olmadığı ve civarda pek çok mescit olduğu gerekçesiyle akademik kurul tarafından reddediliyordu. Bu sene gericilerin başlattığı imza kampanyasıyla tekrar gündeme getirilen mescit talebi, akademik kurula sunulmadan hükümetin dayatmasıyla ve rektörlüğün tepeden inme kararıyla onaylandı. Dönem sonunda onaylanan karar, ikinci dönemin ilk günü olan 8 Şubat’ta Bomonti Kampüsü’nde uygulamaya koyuldu. 

'MESELE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİLDİR'
Üniversite yönetiminin aldığı hukuksuz karar üniversite öğrencilerinin ve akademisyenlerinin de tepkisine neden oldu.

soL’un sorularını yanıtlayan öğrenciler ve akademisyenler, alınan hukuksuz kararın gerici iktidarın ülkeyi dinselleştirme politikasının bir parçası olduğunu vurguladı.

Fotoğraf Bölümü’nden akademisyen Yalım Keser, karara karşı çıkarak "İstanbul'un göbeğindeki bir üniversitede insanların ibadet edecek yer olmadığını iddia etmesi kadar saçma bir şey olamaz. Mesele bir inanç özgürlüğü meselesi değildir. Buna en iyi örnek ODTÜ'deki mescit tartışmalarında darp edilen asistanın, yıllardır ibadetini gerçekleştirdiği mescidin siyasi içerikli olarak kullanılmasına itiraz ettiği için karanlık tipler tarafından dövülmüş ollmasıdır" dedi.

Keser, "Mescide ibadete gelmiş insana saldırmalarından da anlaşılacağı üzere mesele ibadet falan değildir. Benzeri bir grup MSGSÜ'de okulun öğrencilerine 'Herkesin kanınızı akıtacağız' diye tehditler savurmuş; bilimin, sanatın, özgür düşüncenin kalesi olması gereken üniversiteden ne anladıklarını göstermişlerdir. Aynı güruh, yarın öbür gün okulun Güzel Sanatlar fakültesine 'put imalathanesi' olarak bakmaya başlayıp öğrencisini hocasını katl-i vacip kabul ettiğinde de meseleye inanç özgürlüğü olarak mı bakacağız?" ifadelerini kullandı.

Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yar. Doç. Cihan Cinemre de kararın akademik kurul toplanmadan alındığını, anti-demokratik olduğunu vurguladı ve bu gibi adımların ibadet özgürlüğü kisvesi altında tüm üniversitelerde atıldığını vurguladı.

'BU BİLİME, AYDINLIĞA OLAN DÜŞMANLIKTIR'
soL’a konuşan MSGSÜ Şehir Bölge Planlama Bölümü öğrencilerinden İrem Çelebi, "Üniversitede mescit AKP'nin düşüncesini uygulama biçimidir. İktidarın kendi askerini yetiştirmek için yaptığı uygulamaları kısaca hatırlayalım: 4+4+4 eğitim sistemi, liselerin imam hatiplere dönüştürülmesi, okullara açılan mescitler... En geniş anlamıyla toplumun her alanının dinselleştirilmesi. Bu laiklik karşıtlığıdır. Bilime, aydınlanmaya düşmanlıktır" diyerek karara tepki gösterdi. 

Mimarlık Bölümü öğrencisi Fırat Ürgen de kararın gericiliğin çıkarına olduğunu vurgulayarak "Bir eğitim yerinde din örgütlenmesinin yapıldığı mescit tipi mekanların açılmasına karşıyım. Üniversitede mescit gibi bir yerin karşılığı bugünün Türkiyesinde gerici örgütlenmelerdir, DAİŞ, IŞİD gibi gerici çeteleri beslemektir" ifadelerini kullandı.

MSGSÜ öğrencilerinden Musa Yiğit ise, "Ortadoğu’yu karanlığa gark etmiş, İslam coğrafyasında kan ve nefretten beslenen zihniyeti, çizgisinden ödün vermeksizin her dönemde Aydınlanmacı kimliğiyle varolmuş okulumda, bu duruşa kasteden zihniyeti ve etkilerini istemiyorum" diyerek karara olan tepkisini dile getirdi.

Kaynak: Haber.sol.org.tr