Komünistler, 1921 yılında Anadolu'daki emperyalizme karşı savaşa destek vermek için çıktıkları yolda katledilen, Türkiye Komünist Partisi'nin kurucuları ve önderleri olan Mustafa Suphi ve Yoldaşları, İstanbul ve Ankara'da gerçekleştirlen iki etkinlikle anıldı.

Komünist Parti tarafından "Gericiliğe asla boyun eğmeyeceğiz" sloganıyla gerçekleştirilen Ankara ve İstanbul'da yapılan etkilikler şu şekilde:

ONBEŞLER ANKARA'DA ANILDI
Mustafa Suphi ve yoldaşları Ankara'da kitlesel bir etkinlikle anıldı. Ankara Yeni Sahne'de "Gericiliğe asla boyun eğmeyeceğiz" sloganıyla düzenlenen etkinlik saygı duruşu ve ardından Enternasyonal Marşı'nın okunmasıyla başladı.

SOSYALİZMİN SAÇTIĞI IŞIKLA...
Etkinlikte ilk konuşma Komünist Parti Ankara İl Komitesi adına yapıldı. "Mustafa Suphi ve yoldaşları işgal altında bir coğrafyada sosyalizmin saçtığı ışıkla yola koyuldu" denilen konuşamada, bu mirasın gericiliğe saygıyı değil gericilikle mücadeleyi öğrettiği dile getirdi.

Ankara İl Komitesi adına yapılan konuşma şöyle devam etti:

"Krizin Türkiyesi daha fazla gericilikle malüldür. Türkiye ilericiliği hep tartışma konusu oldu. Türkiye'de ilerici bir birikim vardır. Bu birikimin işçi sınıfının aşına ihtiyacı vardır. Dinselleşmeyle çarpışacak olanın sınıf kinine de ihtiyacı vardır. Türkiye'de gericilik sorununu tarif eden komünistlerden başkası var mı? CHP'nin çarşafa taktığı rozet... HDP'nin Medine Vesikası, TÜSİAD'la görüşmesi birdir ve aynı şeydir. Bugün ilericiliğin sahibi komünistlerdir. Komünistler laiklik için mücadele edecek. Sokakta, işyerlerinde dinselleşmeyle olan kavganın taşıyıcısı olacağız. Cuma namazı iznine koşanın bize bıraktığı işleri reddeceğiz örneğin, bu işlerin kadınlara kalacağını görmüyor muyuz? Bu ülkenin komünist partisi yönünü şaşıranları utandırmayı görev bilerek, gericiyle, zenginle mücadele edecek"

Ankara İl Komitesi adına yapılan konuşmanın ardından TKP'nin kuruluşu, Mustafa Suphiler ve TKP'nin 95 yılı aşkın mücadele tarihine ilişkin bir sinevizyon gösterimi yapıldı.

'SUPHİLER EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK İÇİN YOLA ÇIKTI'
Gösterimin ardından Komünist Parti Merkez Komite üyesi Erhan Nalçacı sözü aldı. "95 yıl önce 15 yoldaşımız katledildi, bizim ilk Merkez Komitemizdi" diyen Nalçacı, Mustafa Suphiler eşitlik ve özgürlük için yola çıktı. Eşitlik ve özgürlük ideali çok eski bir mücadelenin adı. Geriye doğru gittiğimiz zaman çok sayıda mücadeleyle karşılaşırız. İnsanın aklına ilk olarak Spartaküs gelir ama o kadar çok mücadele vardır ki, her biri eşitlik ve özgürlük mücadelesine bir tuğla koymuştur. Gericiliği anlamak için feodalizme bakmamız gerekir. Her şeyden önce toprak mülkiyetidir, soya dayalı bir aristokrasinin düzenidir ve bu saçma düzen dinci gericilikle ayakta tutulmuştur" dedi.

Dinin sömürülen işçiye, öldükten sonra "mutlu bir dünya" vaaz ettiğini belirten Nalçacı, daha sonra burjuvaziyle birlikte aydınlanmanın ortaya çıktığını dile getirdi. Fransız Devrimi'ne değinen Nalçacı, devrimin bayrağında eşitlik, özgürlük ve kardeşlik yazdığını, programlarında aydınlanmanın, laikliğin olduğunu dile getirdi.

"Ne zaman burjuvazi gericileşti?" Bunu hep sorarız..." diyen Nalçacı şöyle devam etti:

Burjuva devrimi çok hızlı bir şekilde çürüdü, her burjuva iktidarı bir çürüme sürecidir. Jakobenleri iktidardan kim indirdi sanıyorsunuz? Jakobenleri burjuvazi iktidardan indirdi ve 'ey salaklar siz bunun bir burjuva devrimi olduğunu anlamadınız mı, eşitlik ve özgürlük ilkesi de nedir?' dediler. Bu tarihten sonra dinsel kurumlarla uzlaşı, emekçi sınıflara karşı saldırı örgütlendi. 1848 işçi sınıfın tüm gövdesiyle sokağa çıktığın bir devrimdir. Bu yetmiştir arkadaşlar, bu güç burjuvaziyi çok korkutmuş ve gericiliğini ağırlaştırmıştır.

'MUSTAFA SUPHİ İNANILMAZ BİR BOLŞEVİKTİ'
Ekim Devrimi emperyalizme bir kama gibi saplanmıştır ve hala dünyadaki en önemli tarihsel olay Ekim Devrimi'dir, şüphesiz. Mustafa Suphi 1915'te Rusya'ya vardı ve bu aydın insan Bolşeviklerin elinin değmesiyle bir komünist oldu. Dikkat edin burada Ekim Devrimi yok. Bolşeviklerin dünyayı değiştirme idaresi vardı. Mustafa Suphi 1915'ten 1921'e kadar inanılmaz bir Bolşevik, inanılmaz bir örgütçüydü. Biz tarihi indirgiyoruz, bu doğru değil. TKP kurulurken aynı zamanda Osmanlı'da sosyalist, marksist öncüller vardı. Şefik Hüsnü'nün önderliğinde İstanbul'da bir oluşum vardı. Bakü'de bambaşka bir şey oldu, Bakü'de partimiz Leninizmle doğdu, bir enternasyonalist parti olarak doğdu, Komitern'le doğdu.

95 YIL SONRA BURADAYIZ İŞTE!
Partimiz emperyalist paylaşım savaşının eşitsiz gelişimi arttırdığını, sosyalizm çağının açıldığını söyledi. Partimiz o yüzden, sosyalizm mücadelesi için Ankara'ya gelmek istedi. Ve sosyalist devrimin zamanı geldi mi, gelmedi bunları hiç düşünmeden geldiler. Burjuvazi sınıf kiniyle yaşıyordu ve o yüzden öldürdüler yoldaşlarımızı ama sevgili yoldaşlar buradayız işte. 95 yıl sonra buradayız. Bunu herkes böylece bilsin. Burjuva devrimi 95 yıl boyunca inanılmaz bir hızla çürüdü.

Dünyada ve Türkiye'de burjuvazi inanılmaz bir kriz içinde. IŞİD kapitalizmin bir hatası değil, kapitalizmin ta kendisidir. Erdoğan bir hata değil kapitalizmin ürünüdür, gericilik hata değil kapitalizmin ürünüdür. Bu düzeni değiştirecek olan partimizdir, Türkiye Komünist Partisi'dir, Komünist Parti'dir. Onbeşlere sözümüz sosyalist devrimdir"

Nalçacı'nın konuşmasının ardından Dikmen NHKM sanatçısı Turgut Tunçbilek sahneye çıktı.

İSTANBUL 15'LERİ ANIYOR
İstanbul Nirvana Davet salonunda yapılan Komünistler Mustafa Suphi ve Yoldaşları'nı anıyor etkiliğinin açılış konuşmasını Komunist Gençlik'ten Sevgi Saklamaz yaptı.


Komünist Parti'nin ülkenin dört büyük kentinde "Gericiliğe Asla Boyun Eğmeyeceğiz" başlığıyla yapacağı buluşmaların İstanbul toplantısına hoş geldiniz diyen Sevgi Saklamaz, şöyle konuştu:

"95 yaşına girmiş, tarihin zorlu sınavlarından başarıyla çıkmış devrim kılavuzumuz parti programımız var. Her eni günde parti programını okuyup özümseyip örgütlü mücadeleye katılan sayısız insan var."  

Bu sebeple Komünist Parti'nin Türkiye'nin en genç partisi olduğunu söyleyen Saklamaz, konuşmasını, "ve bizlerde 95 yılın olgunluğu ve birikimi vardır. Mustafa suphilerin bayrağıdır elimizde olan ve Mustafa suphiler bizler kadar genç, kavgada omuz başımızdadır. Tekrar hepiniz hoş geldiniz" sözleriyle tamamladı.


Açılış konuşmasının ardından ,Tiyatro sanatçısı Ender Yiğit, Mustafa Suphi'lerin TKP'sinden Gelenek Hareketine, Sosyalist İktidar Partisi'nden, Türkiye Komünist Partisi'ne ve Komünist Parti'ye, komünistlerin bu topraklardaki mücadele tarihini sinevizyon gösterisiyle anlattı.

KOMÜNİST TOPLUMUN İNŞASININ BAŞLAMASI KOMÜNİSTLERİN VARLIK NEDENİDİR 
Ender' Yiğit'in ardından söz alan Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Kemal Okuyan "Değerli dostlar, yoldaşlar; Komünizm sözcüğünün öncesi var ama bizim anladığımız anlamda, 1848’de Karl Marx ve Friedrich Engels’in hazırladığı Komünist Manifesto ile yola çıktığımızı söyleyebiliriz. Neredeyse 170 yıl olmuş. Mustafa Suphiler öldürüldüğündeyse Manifesto 73 yıllık bir belgeydi. Çok şey söylenebilir, tartışılabilir ancak Komünist Manifesto’nun bizim için bir temel belge, bir başlangıç belgesi olma özelliği hiç sorgulanamaz. Mustafa Suphi, 1920 10 Eylülü’nde kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin ilk lideri ile Marx’ı, Marx’la bizi, bizimle Rus bolşeviklerini ve dünyadaki bütün komünistleri birbirine bağlayan bir metindir Komünist Manifesto" ifadelerini kullandı.

"Komünist Manifesto’yu kalıcı bir belge haline getiren, kuşkusuz kapitalist düzenin yerine sınıfsız sömürüsüz bir toplumun, komünizmin kurulması gerektiğine ve kurulacağına ilişkin iddianın boşlukta sallanmaması, tarihsel bir düzlemin içine yerleştirilmesiydi" diyen Kemal Okuyan sözlerini "Evet bundan tam 168 yıl önce ortaya atılan, kapitalizmin bir proleter devrimi ile yıkılması ve yerine komünist toplumun inşasının başlaması iddiası komünistlerin varlık nedenidir" ifadeleriyle sürdürdü.

Aradan onca yıl geçtikten sonra kapitalizmi, burjuva diktatörlüğünü yıkma hedefinden vazgeçerek, onu erteleyerek, onu örterek komünist olunabileceğini düşünenler için komünistlerin sözlerinin kısa ve net olduğunu ifade eden Okuyan "Kendinize başka bir sıfat bulun. Komünist insanlığın öncelikle ve her şeyin ötesinde kapitalizmden kurtuluşu için mücadele edendir" dedi.

Okuyan sözlerini şöyle sürdürdü:

Komünist Manifesto bir yandan sınıfsız-sömürüsüz bir dünyaya giden yolu aydınlatırken, diğer yandan da kapitalizmin dünyayı kısa sayılabilecek bir sürede nasıl dönüştürdüğünü heyecanla anlatır. Bir yandan kapitalizm yıkılmalıdır, bir yandan da kapitalizm eski dünyayı yıkmaktadır. 

Burada bir çelişki yok. Sosyalizmin, komünizmin bir gerçek seçenek olarak belirginleşmesi, kapitalizmin ortaya çıkmasının ürünüydü. Bir dönem boyunca kapitalizm, sermaye sınıfı tarihin tekerleklerini ileri doğru döndürdü. Her açıdan.

Kapitalizme ücretli kölelik düzeni diyoruz ama işgücünün özgürce piyasaya çıkması, bir tarihsel ilerlemeydi. Kapitalist düzen çürümüştür, burjuvazi bir sınıfı olarak gericidir diyoruz ama o sınıfın yükselişi sırasında Balzac çıktı, Beethoven çıktı, Aydınlanmacı düşünürler çıktı. Robespierre, Jakobenler Kulübü’nün diğer üyeleri çıktı.

Feodal değerler altüst oldu, dinin siyasal gücü kırıldı…  Burjuva sınıfı kendi egemenliğini sağlarken tarihin ileriye doğru devinimine ister istemez yardımcı oldu.

Komünist Manifesto, işte bu burjuva sınıfının bir gerici sınıfa dönüşmeye başladığı sırada yazıldı. Bu nedenle bir yandan kapitalizm yıkılmalıdır diyordu Marx ve Engels, bir yandan da burjuva devrimlerinin tarihsel ilerleme anlamına geldiğini özellikle vurguluyordu. 168 yıl geçmiş. Kapitalizm artık sadece ve sadece fenalıktır, yoksulluktur, zulümdür, eşitsizlik, adaletsizlik, savaş ve cehalettir. Bir an önce yıkılmalıdır.

Yıkacak olan güç bellidir: emekçi halk. Yıkıma damgasını vuracak hareket bellidir: komünizm.

BİZ DÜNYA VE TÜRKİYE'DE İLERLEME ANLAMINA GELEN HER ADIMI KENDİ MİRASIMIZIN PARÇASI SAYARIZ
Mustafa Suphi bu hareketin ilk lideridir. Komünist olduğu için yoldaşlarıyla birlikte katledilmiştir. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katli, Manifesto’da burjuva sınıfının biri ilerici, diğeri gerici iki yüzünü göstermesi açısından önemlidir.

Mustafa Suphi ve yoldaşları, emperyalist işgale karşı mücadele etmek için Baku’den Anadolu’ya geçtikten sonra alçakça öldürüldü. Cinayet emrini kimin verdiğini tartışmayacağım, bir önemi de yok. Ancak bu siyasi cinayetin, katliamın tarihsel sorumluluğu bir yandan işgalcilerle mücadele ederken, bir yandan da onlarla anlaşmaya çalışan; bir yandan Sovyetler Birliği’nin desteğini alırken, bir yandan da bolşevizmin artan prestij ve etkisini yok etmek için uğraşan Kemalist hareketindir.

Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in kuruluşu ile taçlanan dönüşümler, tartışmasız bir ilerlemedir. Ancak daha mücadelenin ortasında ve Ankara’daki iktidarın kuruluşu ile birlikte emekçi sınıflara ve komünistlere karşı atılan adımlar, bir burjuva hareketinin ilericiliğinin sınırlarını göstermektedir.

Biz, dünya ve ülkemizde ilerleme anlamına gelen her adımı, her devrimci dönüşümü kendi mirasımızın bir parçası sayarız. Bunu şu nedenle yaparız: Bugün insanlığı ilerletecek olan tek şey kapitalizmin yıkılmasıdır; biz bu yıkım için dayanaklarımızı tabii ki insanlığın tarihsel ilerleyişinde buluyoruz.

Mustafa Suphi ve yoldaşları Anadolu’ya gelirken çok uyarıldılar. Öldürülebileceklerini biliyorlardı. Ancak Milli Mücadele’ye katılmamak olmazdı; emperyalizme karşı mücadele etmeyen bir komünist parti olamazdı. Onlar bu mücadeleyi daha ilerilere taşımak istiyorlardı. Bunu daha baştan engellemek isteyenler tarafından öldürüldü.

EMPERYALİSTLERDEN NEFRET EDİYORUZ
Değerli dostlar, yoldaşlar,

Mustafa Suphi hiç kuşkusuz “bağımsız” bir Türkiye istiyordu.

İşgale karşı mücadele, emperyalist planların bozulması, bağımsızlık mücadelesiydi. Ancak nedir bağımsızlık?

Emperyalizm çağında, tekellerin her şeye; ekonomiye, siyasete, kültüre egemen olduğu bir çağda, bağımsızlık kapitalizmi yok etmeden elde edilebilir bir şey değildir. Uluslararası tekellerin düzeni, güçlü tekellerin ve onların devletlerinin borusunun öttüğü bir düzendir. Bu düzende karşılıklı bağımlılık vardır belki ama güçlünün zayıfı yönettiği, ona dayatmalarda bulunduğu da açıktır.

Biz komünistler emperyalistlerden nefret ediyoruz. ABD emperyalizmi, Avrupalı emperyalistler bizim düşmanımızdır. Ancak biz yerli kapitalistlerimizden de nefret ediyoruz. Onlar sömürücü, hırsız, zorba, gerici ve asalak bir sınıftır. Emekçi halkın sırtından zenginleşmişlerdir. Bağımlılık ve dış politikada onursuzluk bu sınıfın egemenliğinin ürünüdür. Bu egemenlik yok olmadan Türkiye bağımsız filan olamaz.

Mustafa Koç öldükten sonra arkasından çok şey söylendi; “vatansever” de dendi. Türkiye’nin en Amerikancı ailelerinden birisinden söz ediyoruz. Ayıptır. Bugün hâlâ “bağımsızlık”tan, “yurt sevgisinden” söz eden herkese şunu söylemek zorundayız: “Ya istiklal ya ölüm” yetmez. “Ya tekellerin düzeni ya müsavat ve istiklal” “Ya kapitalist barbarlık ya sosyalizm ve bağımsızlık”.

Biden geldi kuyruğa girdiler. Komünistler dışında NATO’yu dert eden yok neredeyse. Nedeni çok basit: Kapitalizmi sorgulamadan ABD emperyalizmine tavır alamazsınız. Dünyanın gerçekliği budur!

Aynı şey yobazlık için de geçerli. Laiklik, son derece önemli bir siyasal ilke. Ancak sermaye sınıfı siyaseti, devleti ve toplumsal hayatı dinselleştirmeden egemenliğini sürdüremez. Bu kadar basit. Yalnız İslam coğrafyasında değil. Bugün bütün gelişkin emperyalist ülkelerde dinselleştirmenin yollarını arıyorlar.

KOÇ ZENGİNLEŞİYOR, TÜRKİYE DİNSELLEŞİYOR
Değerli dostlar,

İnsanların inanç ve ibadet özgürlüğü, Komünist Parti açısından temel bir meseledir. Ancak kimilerinin iddia ettiği gibi laiklik bu değildir. Laiklik, insanların, bireylerin inançlarıyla ilgilenmez. Laiklik, din kurallarının siyasal ve toplumsal yaşamın dışına çıkarılmasıdır. Hukukun dışına çıkarılmasıdır.

AKP motor güç ama CHP, MHP, HDP hepsi bunu kabullenmiş. Solcumuzun da önemli bölümü kabullenmiş. Halkın değerleri diyorlar. Bu ne demek? Diyanet, Anayasa Mahkemesi’nin yerini aldı fetva yayınlayıp duruyor. Eğitim sistemi tamamen dinselleştirildi. Zorunlu din dersi diye bir uygulama var, tam bir saçmalık. Kadına, gence, çocuğa, sanata, bilime her şeye saldırıyorlar.

Koç zenginleşiyor, Türkiye dinselleşiyor. Mesele bu kadar basit mi, basit!

Bugün laikliğin ayaklar altına alınmasının sorumlusu Erdoğan değil, emperyalizm Türkiye burjuvazisidir.

Çünkü yönetmeyi kolaylaştırıyor.

Biz bunu kabullenecek solculardan değiliz.

Biden’den, Koç’tan, Saidi Nursi’den, Şeyh medet uman karşı taraftandır.

Biz Mustafa Suphi’nin yolundan yürüyoruz.

Bu yolda yalnızlaşırsınız, yalnız kalırsınız diyenlere, her şeyin sırası var önce bu ülkeye demokrasiyi getirelim, önce bağımsızlığı sağlayalım, önce Kürt sorununu çözelim diyenlere şunu söylüyoruz:

Biz çoğalmak için yalnız kalmayı göze alırız. Komünistler en zor dönemlerde bile asla yalnız değildir. Biz enternasyonal bir hareketiz. Tarihi bir misyonumuz var ve işçi sınıfı olduğu sürece hızla çoğalmayı beceririz.

Yalnız kalmayı göze alamayanların ise deyim yerindeyse rezil olduğunu, alçaldığını görüyoruz.

Bizim kafamız dik. Bu parti Erdoğancılık yapmadı, CHP’cilik yapmadı, Kürtçülük yapmadı, Türkçülük yapmadı, AB’cilik yapmadı.

Çünkü bu parti Türkiye’nin Komünist Partisidir.

YAŞASIN TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ
Kemal Okuyan'ın konuşmasının ardından, sahneye çıkan KP'li müzisyenlerin seslendirdiği şarkılarla birlikte devam eden anma ve etkinlik programı "Yaşasın Türkiye Komünist Partisi" sloganları ile sona erdi.

 

Kaynak: Haber.sol.org.tr