2016 Newroz'una ilişkin Komünist Parti'den önemli bir açıklama geldi. "AKP diktatörlüğünün ve Kürt milliyetçiliğinin restleştiği ve diğer herkesi taraf olmaya çağırdığı bir ortamda Newroz nasıl kutlanır?" ifadeleriyle başlayan açıklamada "Komünistler bir yanlışı diğerine tercih etmezler. Komünistlerin dilinde ehvenişer, kötünün iyisi yoktur. Komünizm başlı başına bir alternatiftir. Tüm kökenlerden emekçi halkımızı eşitliği, adaleti, özgürlüğü ilke edinen sosyalizme çağırıyoruz" denildi.

"Bütün tarihi boyunca bütün dünyayı kana bulayanları, özgürlük sloganlarının gölgesinde karşı milliyetçiliği yok etmeye çağırmak, kâh NATO’yu göreve davet etmek, kâh uluslararası gözlemci istemek, kâh Patriot füzelerine kucak açmak, kâh devrim yapıldığı söylenen bölgelerde yeni üslere toprak tahsis etmek… Komünizm bunların reddidir. Komünizm bağımsızlığı ve emperyalizmle her tür ilişkinin kesilmesini ilke edinen bir başka alternatiftir" vurgusunun yapıldığı açıklamada "Sosyalizmin olmadığı yerde bizim insanlarımızın ölmesini, ülkemizin kanamasını durduramayız. Komünist Parti, tüm emekçi halkımızı bu acılı ülkemizde yeni bir sayfa açmaya, yeni bir gün kutlamaya çağırıyor" ifadeleri yer aldı.

Açıklamanın tam metni şöyle:

Halklarımızın ve sosyalizmin yeni günü için…

AKP diktatörlüğünün ve Kürt milliyetçiliğinin restleştiği ve diğer herkesi taraf olmaya çağırdığı bir ortamda Newroz nasıl kutlanır?

Kürt halkının mücadelesiyle bütün komşu halklara ve insanlığa barış çağrısı olarak armağan olan Newroz’dan söz ediyoruz. 2016 Newroz’u korkular, ölümler, umutsuzluk ve çıkışlar içinde geldi. Bayram ve ölüm kavramları nasıl yan yana gelir?

Bir yol bulmak, bu dayatmaya teslim olmamak yine de mümkündür. Daha doğrusu, bugün mutlaka mümkündür.

Komünist Parti barıştan, kardeşlikten, insanlıktan yana herkesi bu zorunlu çıkışa çağırmaktadır.

* * *

Kürt sorunu elbette ulusal bir sorundur, bir kimlik sorunudur; aynı zamanda kültürel bir sorundur; bölgesel bir sorun, jeopolitik bir sorundur ve bir emek sorunudur. Ankara’da bir ay içinde iki kez patlayan bombaların gösterdiği gibi yalnızca devletten ibaret olmayan bir şiddet sorunudur… İstersek bu listeyi uzatabiliriz de. Ancak bu listeyi eksik bırakmamaktan, Kürt sorunu dendiğinde akla gelebilecek ve her biri geçerli maddelerden bir tekini bile atlamamaktan daha önemlisi, sorunun belirleyici olan boyutunu seçmektir.

Bu seçişi sağlıklı biçimde yapmak bizi çözüme yaklaştırır. Yanlış seçişin sorumluluğuysa artık çok ağır. Yanlış seçişler insanlarımızın onar yüzer ölümüyle sonuçlanıyor.

Kürt sorunu her şeyden önce emek sorunudur. Kürtlerin bir ulus olarak sahip oldukları ortak payda sınıfsal olarak bölünmüştür ve Kürt emekçilerinin sorunu aynı zamanda anadili farklı olan, ama bu ülkeyi paylaşan diğer emekçilerin de sorunudur.

Başlangıç noktamız bu olmak zorundadır. Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Çerkez ve diğer emekçilerin, birinin diğerinin ezilmesinden, kimliğinin reddinden, aşağı görülmesinden elde edecekleri herhangi bir yarar bulunmuyor.

Oysa tersi doğrudur. Sermaye sınıfı, emperyalistler ve gericiler emekçilerin bölünmesi sayesinde, emekçiler ortak çıkarlara sahip olduklarının ayırdına varmadıkları sürece kendi paylarına büyük yararlar sağlamaktadırlar.

Bir kimlik grubunun bir diğerini aşağılaması, ezilmesine göz yumması veya bunu desteklemesi kimlikler arasındaki rekabetin değil, sınıflar arasındaki mücadelenin ürünüdür. Kürt düşmanı Türkler ve Türk düşmanı Kürtler, ülkemiz işçi sınıfının bölünmesini ve Türk ve Kürt işçilerinin kendi egemenlerinin peşine takılmasını resmediyorlar.

Bu durumu reddediyoruz. Kürtlerin ve başkalarının anadillerini özgürce kullanmalarında, kültürlerini geliştirmelerinde Türk emekçilerini rencide edecek bir şey yoktur.

Komünistlerin savunduğu eşitlik anlayışının özünde işçilerin kardeşliği yatıyor. Milliyetçilikler yoluyla birbirine düşman edilen, birbirini öldürmeye itilen her kökenden emekçilerin sınıf kardeşliği!

* * *

Milliyetçi yollar onulmaz acılarla tükendi. AKP diktatörlüğünün Kürt düşmanlığı yalnızca son aylarda bir dizi Kürt kentinin, mahallesinin yerle bir edilmesiyle somutlandı. Devlet terörü Kürt düşmanlığıdır, emek düşmanlığıdır, insanlık düşmanlığıdır. Yüreğimiz ve bilincimiz sokağa çıkma yasağı bitip cenaze töreni yapılması mümkün olana kadar buzlukta bekletilen o minicik bedenlerin, beyaz bayrak sallayarak cenazesini taşırken kurşun yağmuruna tutulan Kürt insanlarının yanındadır. Bu alçaklığı vatan savunması diye yutturmaya kalkanlar sadece Kürtlerin değil bütün ülkemizin düşmanıdırlar.

AKP faşizminin ve ona açık çek verdiğini ilan eden sözde muhaliflerin karşısında safımızı kardeşlikten yana belirledik.

Kürt milliyetçiliğinin ilan ettiği kısasa kısas yöntemini de kuvvetle reddediyoruz. Yüreğimiz ve bilincimiz servis aracının veya belediye otobüsünün içinde kavrularak ölen kardeşlerimizin yanındadır. Bu katliamları özgürlük mücadelesi diye yutturmaya kalkanların Kürt halkımızı temsil ettikleri iddiasını ciddiye almayız.

Kürt milliyetçiliğinin ve onun kuyruğuna takılanların kör şiddetinin karşısında safımızı kardeşlikten yana belirledik.

Yanlış yolların sadece acıya çıkması bir rastlantı değil. Bu bir kaçınılmazlık.

Komünistler bir yanlışı diğerine tercih etmezler. Komünistlerin dilinde ehvenişer, kötünün iyisi yoktur. Komünizm başlı başına bir alternatiftir. Tüm kökenlerden emekçi halkımızı eşitliği, adaleti, özgürlüğü ilke edinen sosyalizme çağırıyoruz.

* * *

Dinci gericiliğin Türklerin ve Kürtlerin ortak paydasını din kardeşliği olarak göstermesini reddediyoruz. Din farklı ulusları kardeşleştirmez. Kadını aşağılayan gericiler ulusların arasında nasıl bir eşitlik kurabilirler? Başka mezhepleri katli vacip sayanlar kardeşliği değil suç ortaklığını kurabilirler ancak!

“Hepimiz Müslümanız” sözü çok söylendi ve arpa boyu kadar bile yol alınamadı. Dinin toplumsal bir sorunun çözüm anahtarı yapılmaya kalkışılmasını reddediyoruz.

Komünistler dinin siyasetten bütünüyle uzak tutulmasını savunuyorlar. Kardeşlik mi? Önce laik olacağız! Önce dini vicdanlara bırakacak ve toplumsal sorunlara kendi ilkelerimizle yaklaşacağız.

* * *

Emperyalizmi, emperyalistlerin müdahalesinden özgürlük çıkacağı fikrini reddediyoruz.

Ortadoğu halkları Ortaçağ’da takılıp kalmış ve kendilerini idare etmekten aciz vahşiler değildir. Bölgemizin halkları emperyalizm tarafından bölünmekte, biri diğerine düşman edilmektedir.

Türk ve Kürt milliyetçileri ve egemenleri arasındaki mücadele emperyalizme yaranma yarışıdır. Amerikan koalisyonlarındaki yerini biri diğerine karşı güçlendirmeye çalışmak işbirlikçiliktir. Emperyalizmle işbirliğine girmek, hepsi bir yana, egemenlik iddiasının terkidir. Kaderini başkalarına devredenler kimi özgürleştirebilir ki?

Bütün tarihi boyunca bütün dünyayı kana bulayanları, özgürlük sloganlarının gölgesinde karşı milliyetçiliği yok etmeye çağırmak, kâh NATO’yu göreve davet etmek, kâh uluslararası gözlemci istemek, kâh Patriot füzelerine kucak açmak, kâh devrim yapıldığı söylenen bölgelerde yeni üslere toprak tahsis etmek… Komünizm bunların reddidir. Komünizm bağımsızlığı ve emperyalizmle her tür ilişkinin kesilmesini ilke edinen bir başka alternatiftir.

* * *

Newroz yeni gündür.

Halklarımız için yeni bir güne doğru yürümenin koşulları var.

Komünist Parti, işte o koşulları ilke edinenlerin partisidir. Komünist Parti, Türk, Kürt ve diğer emekçilerin partisidir. Komünist Parti gericiliği, emperyalizmi ve sermaye düzenini reddeden partidir.

Newroz’un ilkeleri de bunlar olmak zorundadır.

Böyle olacaksa yeni gün barış ve kardeşliktir. Barış ve kardeşlik afaki sloganlar değil, sömürüye, savaşa, yaranmacılığa, kan siyasetine karşı mücadeledir. Bu mücadele sosyalizme bağlanmak zorundadır. Sosyalizm bir hoş seda, bir rüya değil. Son derece acil, somut. Sosyalizmin olmadığı yerde bizim insanlarımızın ölmesini, ülkemizin kanamasını durduramayız.

Komünist Parti, tüm emekçi halkımızı bu acılı ülkemizde yeni bir sayfa açmaya, yeni bir gün kutlamaya çağırıyor.

 

Kaynak: Haber.sol.org.tr