IŞİD'in Türkiye'deki yapılanmasına dönük olduğu iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması dün görüldü. BirGün gazetesinden Erk Acarer'in haberine göre; geçen hafta Dilek Doğan duruşmasında çevik kuvvet adliye sarayına yığılmışken, IŞİD davasında neredeyse tek bir polis bile ortada yoktu. Duruşmayı izlemeye gelen cihat yanlıları; adliye içerisindeki koridorları ve salonu doldurdu. Cihatçı örgüt yanlıları, koridorlarda görüntü almak isteyen gazetecileri de tehdit etti. 
 
El Kaide ve IŞİD iddianameleri birleştirildi. 67 sanıklı iddianamede örgüt yöneticisi olarak geçen ve tutuksuz olarak 15 yılla yargılanan İlyas Aydın'ın duruşmaya gelmemesi dikkat çekti. 
Davaya, Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk'un da aralarında bulunduğu 9 tutuklu sanıkla birlikte 35 kişi katıldı. Duruşma salonunda ilginç anlar da yaşandı. Tutuksuz sanıkların oturduğu sıraya, onların yanına oturarak not tutmak isteyen kadın muhabire 'caiz değil' denildi. Sanıklardan Fikret Tuğaç, muhabirin yanına oturma istediğine sert bir şekilde karşı çıktı. 

Duruşmada ilk savunmayı yapan Halis Bayancuk, sözlerine besmele çekerek başladı. Bayancuk, ifadesinde, "İki iddianame var; birinde El-Kaide, birinde IŞİD üyesi olarak görünüyorum. Ancak IŞİD iddianamesinde ya bana küfrediliyor ya da örgüt üyelerinin konuşmaları geçiyor" diyerek söz konusu ifadelere yer verdi. Bayancuk şöyle sürdürdü: "Benimle ilgili hiçbir delil yok iddianamede. Bunlara cevap veremem. Savcı dosyaya 21 müşteki ismi koymuş. Bu müştekilerin çocukları kayıp. İfadeleri polis zoruyla alınmış. Bu müştekilerden birinin annesinin ifadesi var. 'Oğlum Tevhid derslerine katılıyordu. Sonra Suriye'ye gitti' diyor. Bizim derslerimiz Kültür Bakanlığı'ndan izinlidir. Canlı olarak internet sitesinde de yayınlanır." 

Bayancuk, savcının iddianamede kendilerinin inançlarını anlattığını belirterek, şöyle devam etti: "Bu inanç IŞİD ve El-Kaide ile paralellik gösterir' demiş. Bu benim inancımdır, benim akidemdir. Allah; 'Hakimiyet, yasa, egemenlik bana aittir' diyor. Demokrasi ise 'Egemenlik milletindir' diyor. Bu nedenle demokrasiyi benimsemem mümkün değildir. Devleti de benimsemem. Ben Kuran-ı Kerim'in hükümlerinin geçtiği bir devlet istiyorum. Tersini benimseyenlerin, bu sistemi benimseyenlerin putperest olduğunu düşünüyorum." 
 
Mahkeme Başkanı Bayancuk'un bu sözlerini araya girerek, "Git o zaman öyle bir ülkeye" diye kesti. Halis Bayancuk ise Mahkeme Başkanı'na şu sözlerle karşılık verdi: "Böyle bir yer yok ki! Suriye'ye gidiyorum. Sonra 'Terör örgütü üyesi' diyorsunuz." 

Bayancuk, mahkeme salonundaki Atatürk resmini göstererek, şu ifadeleri de kullandı: "Niye Atatürk'ün resmi var salonunda? Okulda neden Atatürk'ün resmi asılı? Parada Atatürk'ün resmi var. Matematik kitabını açıyorsunuz Atatürk'ün resmi..." diye konuştu. Bu sözler üzerine hakim yine araya girerek, "Bu dediklerini IŞİD de diyor. Farkı ne? Propaganda değil savunma yap" dedi. Bayancuk ise, "Ben inandığımı anlatıyorum. Onlar bunun için savaşıyor. Aradaki fark bu. Tağut Kuran-ı Kerim'de 8 defa geçiyor. Bizim uydurduğumuz bir şey değil" diye karşılık verdi. 
 
"Bana göre bu devletin utancı eli kanlı Selahattin Demirtaş'ın devletin yargısını harekete geçirmesidir" diyen Bayancuk, şunları kaydetti: "Suruç'tan iki gün sonra bize operasyon yapıldı. Polisler bize karakolda 'IŞİD'e yakınlık duyuyor musunuz' sorusunun haricinde 'Oy kullanıyor musunuz? Demokrasiyi benimsiyor musunuz ' diye sordu. Dilimizde tüy bitti oy da kullanmıyoruz, demokrasiyi de benimsemiyoruz. Müslümanız ve şeriat istiyoruz."

 

Kaynak: Haber.sol.org.tr