Son dönemde yaptığı açıklamalar sonrası AKP içindeki "akil insan" ilan edilen Hüseyin Çelik, yıllarca partide yöneticilik görevlerinde bulunmamış, birçok gerici uygulamanın yürütücüsü olmamış gibi açıklamalarda bulunmaya devam ediyor.

"Din Üzerinden Siyaset Yapmak" başlıklı bir yazıyı kişisel internet sayfasından paylaşan Çelik, "Din üzerinden siyaset yapılması veya dinin siyasete alet edilmesi de en az ırkçı siyaset kadar tehlikelidir" ifadelerini kullandı.

Bununla da yetinmeyen Çelik, Erdoğan'la AKP kurulmadan önce yaptığı görüşmeyi aktardı:

"Kurulacak partinin Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet Partilerinin devamı veya başka bir versiyonu olması halinde böyle bir partinin içinde yer almayacağımı ancak, merkezde, ayakları geniş basan, dinî değerler üzerinden değil, demokratik değerler platformunda siyaset yapan bir partinin kurulması halinde severek böyle bir oluşumun içersinde yer alacağımı söyledim. (...) Sayın Erdoğan, bana 'tıpa tıp aynı cümle ve kelimelerle ifade etmesek de kurmak istediğimiz parti, tam da sizin bu çerçevesini çizdiğiniz partidir' dedi" 

"AK Parti, dinci bir parti olmadığını, dine dayalı bir söylem ve programının bulunmadığını, içte ve dışta herkese anlatmaya çalıştı. Gerçekten AK Partinin hem söylemi hem de eylemleri bu iddiasını doğruluyordu" diyen Çelik'in yazısı " Dindar, dinini istediği gibi yaşasın ama birisi dinsizse veya başka bir dinin mensubu ise bunu da gizleme ihtiyacı hissetmesin. Devlet, her türlü dini hayatın kolaylaştırıcısı, hamisi olsun ama bu işlerin tarafı olmasın. Laiklik dediğimiz şey zaten bu değil mi?” ifadeleriyle devam etti.

ZORUNLU DİN DERSİ İÇİN NE DEMİŞTİ?

Yazısının sonundaki ifadeler ve Erdoğan'la yaptığı görüşmedeki sözleri AKP'ye eleştiri olarak haberleştirilen Çelik, kendini bu tip yazılarla aklama çabasını sürdürürken yıllarca birçok gerici uygulamanın altına imza attığını unutturmak istiyor.

59 ve 60. AKP Hükümetlerinde Milli Eğitim Bakanı olarak görev alan Çelik, gerici eğitim müfredatının hayata geçirilmesinde, yandaş ve imam hatip çıkışlı isimlerin okul yönetimlerine getirilmesinde başrol oynadı.

Zorunlu din dersi dayatmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde yaptığı açıklamalarla da hatırlanan Çelik, “Anayasa orada durduğu sürece, hiç kimse Din Kültürü dersini zorunlu olmaktan çıkaramaz. Hindistan veya Japonya’da olsaydınız, ders Budizm, Şintoizm ağırlıklı olurdu. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede öğretilen bir şeydir” diyerek tepkilere "yanıt" vermişti.

Üniversitelerde ve kamu kurumlarında türban tartışmalarının olduğu dönemde yasaları uygulayan rektörleri tehdit eden kişi olan Hüseyin Çelik, rektörlerin haddini bilmesi gerektiğini, ve türbanın artık serbest olduğunu dile getirmişti.

Çelik, bakanlığı dönemiden 60 din kültürü öğretmenini milli eğitim müdürü yaptığını da bir soru önergesine verdiği yanıtta açıklamıştı.

DEKOLTE VE ÇELİK

AKP'nin kindar ve dindar nesil projesinin alt yapısını bakanlık yaptığı iki dönem boyunca oluşturan Çelik, ODTÜ'de öğrencilerin Erdoğan'a karşı ayağa kalkmasına ilişkin ise "Dün bütün Türkiye muhteşem bir olaya tanıklık etti. Kendi yapımımız olan Göktürk 2 uydusu fırlatıldı. Bunda emeği olan, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. ODTÜ’deki iflah olmaz ulusalcıların protestosuna ne dersiniz?” ifadelerini kullanmıştı.

Çelik sadece eğitim alanında değil tüm alanlarda AKP'nin saldırgan politikalarının sözcülüğünü de yaptı. Gazeteciler tutuklandığı dönemde "En iyi darbeci gazetecilerden olur" diyen de, YGS'de şifre skandalı ortaya çıktığında "Bu YGS sınavında en ufak güvenliği ihlal eden herhangi bir olay yaşanmamıştır" diyen de Çelik'ti.

Çelik, 2013 yılında katıldığı bir televizyon programında "Dün bir kanaldaki, yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet gitmiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez” demiş, bu sözler sonrasında sunucu Gözde Kansu işten çıkarılmıştı. Çelik gelen tepkiler sonrasında yaptığı açıklamada ise AKP'lilerin en tipik özelliklerini sergileyerek şöyle demişti:

Sonrasında isimlendirmeler, yakıştırmalar medya tarafından yapıldı. Bir kez daha söylüyorum.Duyarlılığımız toplumun genel duyarlılığıdır. Bir birey, bir TV izleyicisi veya bir politikacı olarak bir konuda görüşümü dile getirmek de benim en tabii hakkım ve ifade özgürlüğümdür. TV programındaki sözlerimden yola çıkarak "hayat tarzına müdahale ediliyor" gibi bir istismar konusu çıkarmak kötü niyetli bir çabadır.

 


Kaynak: Haber.sol.org.tr