Hafta boyunca yaptığımız röportajlarda, eğitimde yaşanan gerici dönüşüm sürecini uzmanlarla konuştuk. Son röportajımızı ise sürecin hem mağduru hem de kavgacısı öğrencileri temsilen Komünist Gençlik çalışmasından ve Sosyalizm Okulu yürütücülerinden Ertan Gülsever ile yaptık. 

Eğitim alanına yapılan müdahalerin ilk temas noktası her zaman öğrenciler oluyor. AKP döneminde ise bu çok daha fazla ve vahim şekilde gerçekleşti. Çünkü hedef Erdoğan'ın da dediği gibi "dindar nesil" yetiştirmek olunca müdahalenin şekli de, şiddeti de, mahiyeti de değişti. Öğrenciler bu süreci nasıl okuyor, ne demek istersin?

Özellikle AKP döneminde şiddetini artıran eğitimin gericileştirilmesi süreci, doğal olarak ilk önce öğrencilere temas ediyor. Bu nedenle bu başlıklarda gençliğin vereceği mücadele daha önemli hale geliyor. Öğrencilerin önceki yıllarda AKP'ye karşı gösterdiği tepkiler, sorunuzun da yanıtını içeriyor aslında.

Erdoğan'ı küplere bindiren 2011’deki YGS eylemleri, Haziran Direnişi öncesinde liselilerin en kalabalık şekilde katıldığı eylemlerdi. Öğrenciler geleceklerinin bir sınava bağlı olmasından hiç hoşnut değillerdi, bunun üstüne sınavın şifreli olduğunu ve geleceklerinin çalındığını öğrenmeleri onlarda çok büyük bir öfke yarattı. Öğrenciler AKP’li yıllarda ilk defa hep birlikte geleceklerine sahip çıktılar. Sonrasında AKP’nin saldırıları hız kesmedi tabii ki; okulların rant için satılması, zorunlu din dersi yetmezmiş gibi üstüne “zorunlu” seçmeli din dersleri konulması, bilimsel eğitimin hızlıca terk edilmesi, birçok lisenin imam hatibe dönüştürülmesi ve daha birçok saldırı geldi. 

Bu saldırılara yeterli ölçüde olmasa bile yanıtlar da üretildi. Kimi noktalarda kazanımlar da elde edildi. Ancak bunların korunup korunmayacağının hiçbir garantisi yok. 

Yeterli olmayan kısım ise örgütlülük düzeyi. Biz ne kadar farklı yöntem ve fikri hayata geçirmeye çalışırsak çalışalım, yaratıcı yollar deneyelim, bunlar iyi güzel ama hiçbiri örgütlenmenin yerine geçemez. O nedenle en önemli aracın örgütlü mücadele olduğunun unutulmaması gerekiyor.  

İktidar partisinin devlet içinde kadrolaşması, özellikle Türkiye'de bir kuraldır. Fakat AKP döneminde çok daha ötesini görüyoruz. En fazla yığınağın ise eğitim başlığında yapıldığı görülüyor. Okullarda durum ne bu açıdan, öğretmenler, idareciler vs... Biraz da bunlardan konuşabilir miyiz?

Eskiden mahalle baskısından bahsederdik, şu an baskı her yerde. Yönetim kadroları ilericilere tamamen kapanmış durumda. Aydınlık düşünen, AKP karanlığına razı gelmeyen çok sayıda öğretmen var tabii, zaten onlarla da sürekli konuşuyoruz. Diğer taraftan yönetim düzeyinde dediğiniz kadrolaşmayı çok net bir şekilde görmek mümkün.

Yeni Türkiye’nin okulları gericilerin elinde tam bir baskı aygıtına dönüşmüş durumda. Kendi sapıklığını eğitim sistemiyle bütün topluma yaymaya çalışanlar, karma eğitimden bile rahatsız. Bir taraftan da bu gerici baskı çürümeye engel olmadığı gibi çelişkileri keskinleştiriyor: Zorunlu din dersine karşı çıkanlar fişlenirken, birçok liseli uyuşturucuya sürükleniyor.

İşte Cansel'in dramını hep beraber gördük; nasıl bir kapana kıstırıldığını, onu hayatı terketmeye itecek kadar sıkıştıran o kuşatmayı... Bundan bahsediyoruz aslında tam olarak. 

Tüm bu karanlık içinde siz ne yapıyorsunuz peki, bize biraz çalışmalarınızdan bahseder misin?

Çizdiğimiz bu karanlık tabloya karşın AKP'nin gençliği teslim alabildiğini söylemek mümkün değil. Bu zaten tanım gereği de çok kolay bir iş değil. 

Sosyalizm Okulları geçen dönem Türkiye’nin her bölgesinde yüzlerce liseliyle buluştu. Bu yüzlerce liseli birlikte okudu, tartıştı. Sosyalizm Okulları’na “İnsan bencil midir?” diye sorarak başladık. Bugün gericilerin ve piyasacı ideolojilerin dört kolla sarıldığı bu argümanı tartıştık ve çürüttük. Sonrasında devrimi, komünizmi ve aydınlanmayı tartıştık. Yaptığımız dersler çok verimli geçti. Son dersimiz örgütlenmek üzerine oldu ve sosyalizm mücadelesi için örgütlenmenin önemini tartıştık. Geçen dönemin enerjisiyle bu döneme hızlı başladık. Bu dönemin ilk dersinde “Türkiye dinselleşmeye hapsedilebilir mi?” diye sorduk. Yine yüzlerce liseliyle buluşup toplumsal hayatta dinselleşmeyi ve bunun piyasalaşmayla bağını konuştuk. Liselilerin dinselleşme karşısında mücadeleye karşı olumlu tutumlarını gözlemlemek gerçekten güzel oldu. 

Geçtiğimiz günlerde çağrısı yayınlanan “Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi” çağrsı liseliler arasında nasıl karşılandı, gözleme şansınız oldu mu?

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi büyük bir heyecan uyandırdı. En başta söylediğim gibi gericilik birinci elden gençleri etkiliyor. Bu nedenle gericiliğe karşı verilen aydınlanma mücadelesinin kazanımları yine birinci elden gençlerin kazanımları anlamına gelecektir. Bunun yanında Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi, inanıyorum ki, ilk olarak eğitimdeki gericileşmeye karşı adımlar atacaktır. Liselilerin bu hareketin doğal bir parçası olacağını söylemek gerekiyor.


Kaynak: Haber.sol.org.tr