Seçmen kütüklerine kayıtlı 12 milyon 700 bin kişinin bugün toplam üç eyalette sanddık başına gitmesi bekleniyor. Baden Württemberg, Rheinland Pfalz ve Saksonya Anhalt eyaletlerinde bugün yapılmakta olan seçimin Alman siyasetinde olağanüstü etkilere sahip olacağı bildiriliyor.

Kamuoyunda ''süper seçim/süper Pazar'' olarak adlandırılan bugünkü eyalet parlementoları seçiminin, mevcut Merkel hükümetinin kaderi hakkında  bir tür anket niteliği taşıdığı biliniyor. Gerek Merkel'in kendi kişisel kariyeri açısından gerekse mevcut kolalisyon hükümetinin geleceği açısından sınav niteliği taşıyan bu seçimlere ''süper'' sıfatının yakıştırılması hiç de abartılı sayılmamalıdır.

Merkel ve partisi Hristiyan Demokrat Birliği için zor bir döneme denk gelen bu seçimlerden bir hafta önce Hessen eyaletinde yapılan yerel seçimlerde seçmen tabanı daralmış ve hiç bekenemedik bir biçimde kısa adı AfD olan ''Almanya için Alternatif'' partisi üçüncü parti konumuna yükselmişti.

ANKETLERE GÖRE KOALİSYON HÜKÜMETİ ORTAKLARI İRTİFA KAYBEDİYOR
Der Spigel ile Alman ikinci kanalı ZDF'in birlikte örgütledikleri seçim anketine göre bu Almanya için Alternatif Partisi, Saksonya Anhalt eyaletinde büyük patlama yaparak, ülkenin ikinci büyük partisi sosyal demokrat SPD'nin önüne geçmesi bekleniyor. Merkel'in partisi CDU'nun gerilemesi beklenen Saksonya Anhalt seçimlerinde yüzde 32'de kalacağı (2011 seçimlerinde yüzde 38), yüzde 21 ile Sol Parti'nin ikinci parti konumuna geçeceği seçimde, henüz 2013'de kurulan ırkçı AfD'nin yüzde 18 oyu yakalayabileceği iddia ediliyor. SPD'nin ise yüzde 14'e kadar gerileyebileceği belirtiliyor.

Yeşiller Partisi'nin yönettiği Baden Württemberg eyaletinde, SPD'nin yüzde 14'ü geçemeyeceği belirtilirken, CDU'nun yüzde 29 civarına gerileyeceği, Sol Parti'nin yüzde 5'lik seçim barajının altında kalma ihtimaline karşın, AfD'nin yüzde 11'i geçeceği öngörülüyor.

SPD açısından en büyük yıkımın Saksonya Anhalt eyaletindeki dördüncü parti konumuna sürüklenmesinden öte, halen hükümet ettiği Rheinland Pfalz eyaletinde hükümetten düşerek, başbakanlığı elinde tutan Malu Dreyer'in büyük bir yenilgi yaşayacağı  belirtiliyor. SPD Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel, Saksonya Anhalt eyaletinde AfD'nin bile gerisine düşebilecekleri iddiasını reddetmekle birlikte, ''Anti-demokratlar kazamaması için'' seçmenin mutlaka sandık başına gitmesi gerektiği yönünde panik açıklamalar yapıyor.

Seçimlere katılım oranında beklenenin aksine kısmî bir artış olduğu bildiriliyor. Neues Deutschland gazetesinin güncellediği verilere göre, saat 13 itibariyle, Rheinland Pfalz eyaletinde seçime katılım oranı ortalama yüzde 44 civarı. Bu oran 2011 seçimlerinde yüzde 31'de kalmıştı.

Sakonya Anhalt eyaletinde seçime katılım oranı yine aynı saat itibariyle yüzde 37'ye ulaşmış durumda. Bu oran 2011 seçimlerinde yüzde 19,8 idi. Baden Württemberg eyaletinde somut veri henüz açıklanmamasına karşın, yüzde üçlük bir artıştan söz ediliyor.

13 Mart Eyalet Seçimleri'nin Alman siyasetinde olası  beş sonucundan söz edilebilir:

1- MERKEL SARSILIR AMA KALICI
Her ne kadar güç kaybetse de, Merkel'in partisi Almanya'nın birinci partisi olmayı sürdürecektir. Sığınmacı krizine denk gelen bu seçimler, yaklaşık 13 milyon Alman yurttaşının verili sığınmacı politikasını sandıkta değerlendirdiği en etkili veri olacaktır. Bununla birlikte, Merkil'in sarsılmakla birlikte, iktidardan düşmeyeceğini de rahatlıkla öngörebiliriz.

2- ALMAN SAĞINA YENİ BİR KİTLE PARTİSİ DOĞDU
Alman burjuva partiler sisteminin uzun bir süreden beri bu derece ciddi bir kriz içinde olmadığını, bu krizin geleneksel sistemi sarsıp, örseleyebilecek risklere alan açtığını saptamak gerekiyor. Bu olgunun en somut verisi, 6 Şubat 2013'de dönemin ''Avro Kurtarma Politikası''na tepki olarak doğduğu  ifade edilen ırkçı  AfD partisinin, sığınmacı krizinin de yarattığı ortamada ülkenin en etkili kitlesel ırkçı partisi haline gelmeyi başarması sayılmalıdır.

Hessen eyaletindeki yerel seçimlerde üçüncü parti konumuna ulaşan AfD'nin, bugünkü seçimler ile en az iki eyalette büyük sıçrama yapacağı öngörülebilir. AfD örneğinde görülen bir başka çarpıcı örnek ise, Merkel'in sığınmacılardan Alman kapitalizmi için ucuz işgücü yaratma staratejisine tepki olarak biçimlenen ve kendi partisi içinde dahi onay sorunu yaşayan, ''sosyal demokrat politikalar'' konseptinin bir sağ parti tarafından siyasi program haline getirmesi belirtilmelidir.

3- BURJUA PARTİLERİ ARASINDAKİ 'FARK' YERİNİ BELİRGİN BİR GEÇİŞKENLİĞE BIRAKTI
Ülkede etkili bir gazeteci olarak tanınan Michael H. Spreng, ''Alman siyasi hayatında daha önce rastlamadığımız olağanüstü bir durum söz konusudur. Sığınmacı politikaları mevcut partileri ayıran sınırları belirsizleştirdi'' diyerek bu gerçeği dile getirmiş oldu.

4- FAŞİST HARAKET YÜKSELİŞTE
Almanya'da genel olarak sağ yükselirken, Nazizmin yenilgisinden beri ilk kez Alman faşist haraketi kitleselleşme başlığında tavan yaptı. Sağ, bölünerek çoğalıp, radikalleşiyor. Federal Kriminal Dairesi Başkanı Holger Münch, sığınmacı yerleşkelerine yönelik yapılan saldırı ve kundaklamalara katılan suçluların yüzde 80'inin polis istihbarat ve raporlarına henüz geçmemiş ''yeni'' kişiler olduğunu belirterek, bunu Almanya için yeni ve korkutucu bir fenomen olduğunu itiraf etmişti daha üç gün önce.

5- KRİZ DİNAMİKLERİ KİTLELERDE BURJUVA SİYASETİNE TEPKİYİ ARTTIRIRKEN LİBERAL SOL DA ERİYOR
Alman Demokratik Cumhuriyeti'nden devşirilen Sakonya Anhalt eyaleti hariç, Sol Parti hiçbir yerde varlık gösteremiyor. Sosyal demokrat SPD'ile çok yönlü kolalisyonlar örgütleyen Sol Parti, parti içindeki ''Komünist Platform''a rağmen, düzen partisi olmaktan yakasını kurtaramadı. Baden Württemberg eyaletinde yüzde 5'lik barajı geçemeyeceği öngörülen Sol Parti, Rheinland Pfalz eyaletinde de barajın altında kalacağı belirtiliyor.

SONUÇ
Konu hakkında pek çok uzmanın ortak görüşü olarak söylemek gerekirse. 13 Mart 2016 eyalet parlementosu seçimlerinin her türlü sarsıcı etkisine rağmen, 2017 federal seçimleri öncesinde ne bir erken seçime ne de Merkel hükümetinin istifasını ya da düşürülmesini gerektirecek bir sonuca evrileceği öngörülmüyor. Tek bir kayıtla: Sığınmacı sayısı ne olursa olsun sınırlanmalıdır!

Sığınmacıları Avrupa ile ilişkilerinde şantaj nesnesi olarak kullanan Erdoğan'ın kaderi ile sığınmacıları Alman kapitalizminin gereksinim duyduğu alan içinde tutmayı başaradığı oranda iktidarını korumayı başaran Merkel'in ''halk oy''lamaları ile kurduğu ilişki bu mealdedir. Can pazarı ile seçim Pazar'ını ayıran oylama bu eksende yürütülmektedir.

 


Kaynak: Haber.sol.org.tr