CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç arasında Dolmabahçe görüşmesi üzerinden yaşanan tartışmaya ilişkin olarak "Şunu Cumhurbaşkanının tarihinden biliyorum 'o zat' demeye başlamışsa; demek ki bir düşman hukukunu uygulamaya başlamıştır. 40 yıllık ortak geçmişleri olduğu anlatılıyor. Siyasi nedenlerle ayrı düşersiniz ama en yakın çalışma arkadaşınıza, birçok zorluğu beraber yaşadığınız bir çalışma arkadaşınıza 'o zat' diye başlarsanız, bu aynı zamanda bir ahlakın ifadesidir diye bakarım. Erdoğan, bunu etrafındaki birçok insana yapmıştır. En son Arınç'a da yapmıştır. Ben şunu tutanaklardan okumuşumdur ve o görüşmelere katılan tanıklardan da dinlemişimdir: Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın bu kadar her ilişkiye hakim olduğu bir ortamda, Dolmabahçe gibi bir toplantıdan 'haberim yoktu' demesini gerçekçi bulmam. Her şeyden haberi vardır kendisinin" ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE BİR SİYASİ ÖNGÖRÜSÜZLÜĞE MAHKUM OLMUŞTUR'
CHA'daki habere göre, kendisinin o toplantının canlı olduğunu bildiğini dile getiren Tanrıkulu, şunları anlattı:

"Meğerse canlı değilmiş. Çekilmiş bir iki saat öncesinden, sonra yayına verilmiş. Öyle eminim ki; o görüntü de Erdoğan'a gösterilmiştir; 'senin itiraz edeceğinin bir nokta var mı, yok mu' diye; o nedenle canlı yapılmamıştır, büyük bir ihtimalle. Test edilmiştir ondan sonra; dolayısıyla Türkiye'nin Kürt meselesi, gitti, geldi o görüntüye mi takıldı? Ya baştan yapmayacaktınız yada bu görüntüye takılmayacaktınız. Çatışma, çözüm meselelerinde, eğer siz, bir masaya oturmuşsanız, oturmaya karar vermişseniz; artık o masadan kalkamazsınız. Eğer kalkarsanız berbat edersiniz. Şimdi Türkiye'nin geldiği nokta tam da budur. Bir siyasi öngörüsüzlüğe Türkiye mahkum olmuştur ve birçok sivil insan yaşamını yitirmiştir bu ortam içinde. Askerler, polisler, güvenlik görevlileri şehit edilmiştir. Ağır bir bedeli vardır bunun. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin siyasi öngörüsüzlüğünün sonucu olmuştur. Bunun hesabını vereceklerine, bedelini ödeyeceklerine; bugün hesap soran, yanlışları ifade etmeye çalışan kendi arkadaşlarını aşağılayan, dostluk hukukuna, parti arkadaşlığına denk düşmeyen sözler söyleniyor. Bu da Erdoğan'ın içinde bulunduğu psikolojik durumu, ruh halini, herkesi düşman görme, kutuplaşma üzerine siyaset yapma anlayışının da sonucu olarak görüyorum."

'ÖLÜMLER, AKAN KAN, ŞEHİTLERİN KANI ÜZERİNDEN KENDİ TABANINI TOPARLAMAYA ÇALIŞIYOR'
Toplumdaki kamplaşmanın sebebinin de AKP'nin izlediği siyaset olduğunu belirten Tanrıkulu, seçim başarısı elde edildikten sonra kanlı sürecin başladığını kaydetti.

Bu kutuplaşmanın AKP iktidarı döneminde olduğunu ifade eden Tanrıkulu, " Her kesimi düşmanlaştırdı; o düşmanlık üzerinden, nefret söylemi üzerinden siyaset yaptı. Bir dönem orduydu; onlar bitti Kürtler başladı. Kürtler bitti paralel yapı dediler, onları ötekileştirdiler; hapse attılar, ne varsa yoksa mal varlıklarına el koymaya çalıştılar. Kamuda öyle yada böyle bir cadı avı başlattılar. Şimdi akademisyenler, onlar üzerinden hergün yeni bir düşmanlık söylemi. Nefret söylemi ve düşmanlaştırma üzerinden kendi tabanını konsolide ediyor. Şuanda ölümler üzerinden, akan kan üzerinden kendi tabanını toparlamaya çalışıyor, şehitlerin kanı üzerinden. Geçmişte başka bir siyasi partinin yaptığını şimdi kendisi yapıyor" dedi.

Kaynak: Haber.sol.org.tr