Film, New York-Brooklyn’li 2 çocuğun dostluğunu anlatıyor.

Edebiyatta ya da sinemada o hayli sancılı çocukluktan ergenliğe geçiş dönemindeki dostlukları konu edinen nice kitap ya da film vardır her yetişkinin yaşamında. İşte bayram öncesi gösterime giren filmlerin en hoş ve sevimlilerinden diyebileceğimiz “Little Men- Küçük Adamlar” da onlardan biri.

New York-Brooklyn’li 2 çocuğun, iyi resim yapan 13 yaşındaki içe dönük Jake’le (Theo Taplitz), Latin asıllı kiracılarının büyüdüğünde aktör olmak isteyen aynı yaştaki dışa dönük oğulları Antonio’nun (Michael Barbieri) ayrılmaz ikili olarak süregelen dostluğunu, New York’un çehresini değiştiren kentsel dönüşümle iç içe ve insancıl bir yaklaşımla hikaye eden “Küçük Adamlar”, 2005’ten günümüze son yıllarda LGTBİ (lezbiyen, gay, trans, biseksüel, interseks) sorunlarını konu edinen “Forty Shades of Blue”, “Married Life”, Keep the Lights On”,“Love is Strange” gibi ödüllü filmleriyle Amerikan bağımsız sinemasında gittikçe sivrilen en özgün yaratıcı- yönetmenlerden biri haline gelen Ira Sachs’ın son eseri.

Çehov’un “Martı”sına hazırlanan tiyatro oyuncusu bir babayla (Greg Kinnear) psikoterapist bir annenin (Jennifer Ehle) hep sakin, sanatçı ruhlu oğulları Jake’in ölen dedesinin cenazesiyle açılan filmde, mal sahibi dedenin vaktiyle ucuza kiraya verdiği ve öyle kalmasını vasiyet ettiği evin alt katındaki dükkânda terzilik yapan, Antonio’nun annesi, Şili kökenli, hamarat Leonor’u (Paulina Garcia) tanıyoruz sonrasında.

Özellikle Jake’in paragöz halasının kirayı arttırmak istemesiyle ailelerin arası parasal nedenlerle açılınca Leonor avukat dostuna (Alfred Molina) danışıyor çatışmayı sonlandırmak için ama heyhat! Aynı sanat okuluna girmeyi tasarlayan ve ailelerine karşı tavır alan 2 çocuğun dostluğunu eksen alan filmin senaryosunu Mauricio Zacharias’la beraber yazmış yönetmen Sachs’ın, gözlemci, derinlikli, incelikli anlatımı, kameraman Oscar Duran’ın ayrıntılı kadrajları, Dickon Heatcliff’in müzikleri, oyuncu kadrosunda öne çıkan 2 küçük oyuncunun, Theo Taplitz-Michael Barbieri ikilisinin başarılı oyunları ve etkileyici final bölümüyle kuşkusuz görülesi nitelemesini hak ediyor “Küçük Adamlar”.

Benim gibi kaşarlanmış sinemaseverlere de New York’tan son dönemde çıkan, en izlenmeye değer bağımsız yönetmenlerden birini, Ira Sachs’ı tanıtan bu “Küçük Adamlar”, beylik deyişle haftanın filmi bence.

Filmde Chesley Sullenberger’i Tom Hanks canlandırıyor.

KAHRAMAN PİLOT SULLY

Eastwood imzalı bir ‘mucize’ filmi olan “Sully”, 155 yolcu taşıyan uçağını New York’un tepesine düşürmeden sağ salim Hudson nehrine indiren kahraman pilot Chesley Sullenberger’in gerçek hikayesini anlatıyor.

2009 kışında karlı buzlu bir havada, acil bir inişle, bir kuş sürüsünün çarpmasıyla motorları durmuş, 155 yolcu taşıyan uçağını New York’un tepesine düşürmeden sağ salim Hudson Nehri’ne indiren kahraman pilot Chesley Sullenberger’in gerçek hikâyesini anlatıyor “Sully”. Amerikan sinemasının yaşayan en önemli yönetmenlerinden, eski kovboy Clint Eastwood medyanın hemen üstüne atladığı bu mucizevi kurtuluş olayını, kaza öncesi ve sonrasındaki tüm gerilimli anları ve pilotun kahramanlığının sorgulandığı sonraki hukuki süreci de ele alarak Hollywood usulü filmleştirmeye soyunmuş 5 yılın ardından.

Pilot Sully’nin (Arka jenerikte gördüğümüz gerçek Sullenberger’e benzetilmiş, bıyıklı makyajıyla yılların Tom Hanks’i yine o alışılmış yüz mimikleri ve ifade klişeleriyle götürüyor hikâyeyi), uçağının gökdelenlere çakıldığını görerek dehşet içinde uyandığı bir kâbus sahnesiyle başlayan film, geriye dönüşlere başvuran, ayrıntılı ve gerçekçi bir anlatımla 2 saatlik bir tehlikeli uçak seyahatine çıkarıyor seyircisini. Kuzey Carolina’ya gidecek uçağın kalkışından hemen sonra kuşlar nedeniyle motorlarının devreden çıkmasıyla La Guardia Havaalanı’na dönmesi söylenen Sully, 40 yıllık pilotluk bilgisi ve deneyimiyle kendi bildiğini okuyarak nehre kondurmayı başarıyor uçağını, kokpitteki yardımcısıyla (Aaron Eckhardt) birlikte. Yetkililerin ısrarla hatasını aradıkları bir hukuki sürecin sonunda haklı çıkan, 2 kız çocuklu, aile babası Sully’yle yolunu gözleyen karısı (Laura Lindsey) üzerinden yine bir mutlu aile tablosu da çizen “Sully”, sürükleyici bir haber filmi tadında seyreden, baştan sona ilgiyle izlenen ve finalde de insanı iyi hissettiren, Clint Eastwood imzalı bir ‘mucize’ filmi özetle

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr