Darbe girişiminin ekonomiye yansımalarını önlemek adına iç talebi canlandıracak adımlar gündeme gelirken, faize duyarlılığı nedeniyle en kolay sonuç alınabilecek konut sektörü öne çıkıyor. Yatırım ortamının iyileştirilmesi için iş dünyası ve hükümet temsilcileri yurtdışında Türkiye’nin tanıtımını yapma kararı alsa da, ekonomide durgunluk yaşanması ihtimaline karşı 2009’da yapılan ‘alın verin ekonomiye can verin’ kampanyasına geri dönüldü.

Son bir yıldır Türkiye’nin büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığı, güçlü büyüme için tasarrufların artırılması, tüketime bağımlılıktan kurtulup üretime ve ihracata dayalı bir modele geçilmesi gerektiği Türkiye’deki politikacılar ve uluslararası kuruluşlar tarafından dillendiriliyordu. Darbe girişiminin ardından ise tüketimi artıracak önlemlerle ekonomik problemleri kısa vadeli çözme anlayışı geri dönerken, yapısal reformlar söylemlerde geri plana itildi. Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya da bu yıl büyümenin iç talep kaynaklı olacağını belirtti. Peki bu tablo Türkiye’nin makro ekonomik dengelerini nasıl etkileyecek? Uzmanlara sorduk.

Enflasyon yükselecek

KapitalFX Araştırma Uzmanı Enver Erkan, iç talebin kısa vadede iktisadi faaliyeti desteklemek için en etkili kanal olduğunu belirterek “Türkiye yılın ilk çeyreğinde yüzde 4.8 büyürken, hanehalkı tüketim harcamaları yüzde 6.9 artışla büyümenin en önemli kalemlerinden biri oldu. Üçüncü çeyrekte ekonominin yavaşladığı görülebiliyor. Sanayi üretiminde yaz aylarında momentum kaybı olması bekleniyor. Brexit sonrasında da ihracat pazarlarının ekonomilerinde yavaşlama beklentisi var. Yani üretim ve ihracat kanalları büyümeye aşağı yönlü baskı yapabilir. Böyle bir dönemde de talep artışının büyümeyi yüzde 3.5 bandı civarında tutması beklentisiyle beraber aynı zamanda enflasyonda yükselişe neden olacak” diye konuştu.

Borç artışına dikkat

Erkan, sürdürülebilir büyümenin yolunun yapısal reformlardan geçtiğini söyleyerek ekonomi yönetiminin bu amaç ve projeksiyonlardan taviz verme şansı olmadığına dikkat çekti. Erkan, “Yapısal reformların kenara itildiğini düşünmüyoruz. Ekonomi yönetimi de bunun farkındadır. Türkiye’nin rekabetçi olacağı sektörlerde üretimi artırması şart” dedi.

İç talebin körüklenmesinin zaten tasarrufların düşük olduğu Türkiye’de uzun vadede ne tür problemlere yol açabileceğine ilişkin ise Erkan, şunları söyledi: “2015 yılı sonu itibarıyla Türk bankalarının kredi/ mevduat oranı yüzde 123. Borçlanmanın tasarrufun çok üzerinde olması nedeniyle de banka mevduatlarında artış çok kısmi kalıyor. İç talebin uzun vadede aynı 2009 dönemi sonrası gibi can sıkıcı sonuçları olabilir. Kıt kanaat geçinen birçok aile, tasarruf yapamıyor, hatta borçla geçiniyor. Tüketici kredileri BDDK verilerine Mart 2016’da yüzde 4.38 seviyesine çıktı. 2013 yılından itibaren tüketici kredilerinin takibe dönüşüm oranları artıyor.”

Büyümeyi desteklemek amacıyla Merkez Bankası üzerinde üç yıldır faiz indirim baskısı olduğunu ifade eden Erkan, “Artan piyasa oynaklığı ve enflasyon görünümü Merkez Bankası’na artık kısıtlı hareket alanı veriyor. Enflasyonun hali hazırda bulunduğu aralık, faiz oranının yüzde 8 altına düşürülmesi için risk ve kırılganlığı artabilir” diye konuştu.

Kârdan fedakârlık

Son dönemde konut satışlarını cezbedici bazı önlemlerin alındığını belirten Erkan, “Geçen yıl konut satışlarının artış hızı yavaşladı. Konut sektörünün faize duyarlılığı oldukça yüksek. Kısa vadede desteklenmesi en kolay sektörlerden biri. Önlemlerin talebi artırıcı etkileri olacak. Ancak şirketlerin ve müteahhitlerin kâr marjlarından bir miktar fedakârlık yapmaları gerekebilir” dedi.

‘Reformların öne çıkması zor'

Söz konusu tedbirlerin ekonomide canlanmadan çok cansızlığı azaltmaya yönelik olduğunu ifade eden Bürümcekçi Araştırma ve Danışmanlık şirketinin sahibi ekonomist Haluk Bürümcekçi ise “Zira son gelişmelerden tüketici ve yatırımcı güveninin, her ne kadar bir panik havası olmasa da, olumsuz etkilenmiş olması yüksek ihtimal görünüyor. Dolayısı ile alınan ve alınacak bu tür tedbirleri iç talepteki geri çekilmenin derinleşmesini sınırlama amaçlı gibi görünüyor. Konut sektörü, diğer sektörler doğrudan ve dolaylı etkileri nedeniyle bir canlandırma planının en kolay sonuç alınacak ayağı gibi görülüyor” dedi.

Orta gelir tuzağı

Bürümcekçi, yapısal reformların Türkiye’yi orta gelir tuzağından çıkaracak tek ve en önemli ilerleme olacağını belirterek “Ancak mevcut ortamda ön plana çıkması kolay olmayacaktır” yorumunu yaptı. Kampanyaların Merkez Bankası üzerinde bir etkisi olacağını zannetmediğini vurgulayan Bürümcekçi “Merkez Bankası zaten elindeki imkanlar dahilinde yapabileceği faiz indirimlerinin çok önemli bir kısmını gerçekleştirmiş durumda ve son Enflasyon Raporu’nda bu sürecin makul bir sürede sonlandıracağından bahsetti” diye konuştu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr