Yeni Türkiye’nin pıtrak gibi çoğalan ‘dindar’ markalarına bir yenisi eklendi. Önceki gün Çırağan Sarayı’nda görücüye çıkan Mü’mine önce defile yaptı, ardından iftar yemeğiyle potansiyel müşterilerini ağırladı.

İkramsız kokteylin ardından başlayan defile, hiçbir şey tanıtmadığı giydikleri beyaz gömleklerden belli olan dört erkek model tarafından açıldı. Podyuma çıkan ilk kadın model de bu dört erkek tarafından çevrelenerek izleyiciye ulaştırıldı.

 

‘İnançlı giyim’

Defileden ziyade, magazin basını için hazırlanan bir tanıtım günü olarak nitelendirilebilecek etkinlikte podyuma çıkan modeller şapka, bone gibi baş aksesuvarları da taktı, baş örtüsünü, sıkmabaşın da dahil olduğu değişik modelleriyle de kullandı. Her telden baş kapama şeklinin gösterildiği defilede dekolte de vardı, mini de. Hatta dantel, tül gibi iç gösteren modellerin kullanımında da bir sakınca görülmemişti. Bu yaman çelişkilerle ilgili olarak, marka sözcüleri, Mü’Mine’yi ‘inanan kadın’ı temsil etmesi için hazırladıklarını söyledi. Yani müşterilere ‘neye inanıyorsanız gelin, bizde var’ mesajı verildi. Markanın vurgu yaptığı ‘inanç’lı giyim kaideleri, defilede sunulan kıyafetlere çokça yansımasa da, dindar duruş, modellerin toplu olarak yaptıkları kapanışta son bir jestle vurgulandı. Tek sıra halinde dizilerek yüzlerini izleyicilere dönen modeller, ellerini göğüslerine koyarak izleyiciye ‘Aleykümselam’ dedi. İzleyicilerden alkış alan bu kapanış da dünya moda tarihine, bir ilk olarak geçmiş oldu.

Böyle bir kapanışa şaşkınlıktan ziyade tezahüratla cevap veren ‘inançlı’ izleyiciler de podyumdaki modellerle benzer bir profil çiziyordu. Platform topuklu ayakkabılar, dev aksesuvarlar ve boya küpüne düşüldüğü hissi veren aşırı makyaj, gecenin en belirleyici unsurlarıydı. Başı örtülü ve açık ayrımı olmaksızın, her bir izleyicinin aynı ‘ihtişam’ı sergilediği defile, örtünme kuralları yasayla çizilen Ortadoğu ülkelerinin aksine, Türkiye’de kendi seçimiyle örtünen aynı zamanda da ‘modaya merakı’ olan kadının sınırının sadece sıkmabaşla sınırlı olduğunun ispatıydı.

 

‘Sümeyye’ yetmiyor

Yeni Türkiye’deki giyim kodlarında ‘inanç’ vurgusunun, böyle yapay ve altı doldurulamayan şekillerde sunulmasına da, inanılmaz bir hızla büyüyen tesettür moda endüstrisine ‘Çırağan’da defile yaparak’ girme telaşına da şaşırmamak lazım. Çünkü, 1980’lerin İslami Kadın Hareketi’nin bir parçası olarak doğan ve bu bağlama şeklinin mucidi Şule Yüksel Şenler’in adıyla Şulebaş olarak da anılan sıkmabaşın kullanım kodları bugün hâlâ deneme yanılma yöntemiyle oluşturuluyor ve ne yazık ki, bu kargaşada ne yapılsa tüketiliyor.

Her ne kadar rol model olması için Türkiye’de yeni bir İslami elit kesimin oluştuğu iddia edilse de, şimdiye kadar moda ve giyim kuşama dair tek sofistike kareler, Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın toz pembe nişan kıyafeti ve gelinliğinde görüldü.

Ve görünen o ki, dindar kadın için daha fazla rol model çıkmazsa, bu ihtişam, ‘inançlı’ kadınlar arasında da katlanarak devam edeceğe benziyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr