Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel suçlardaki artış gündemdeki yerini korurken yargıdan tartışmalı kararlar çıkmaya devam ediyor.

 

‘Dayak meşru’

Yerel mahkeme, kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışına karşılık kocanın da eşine sürekli şiddet uygulamasını neredeyse hak olarak gördü ve kadının açtığı boşanma davasını reddederken kocanın davasını kabul etti. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise bu kararı iki tarafın da eşit kusurlu sayılması gerektiğini belirterek bozdu. Bozma kararının ardından yerel mahkeme önceki kararında direnince dosya Hukuk Genel Kurulu'na geldi. Genel Kurul iki davranışın da “eşit kusur” olduğuna hükmetti.

 

Mahkemede ‘büyük görünüyor’ diye beraat

Yargıtay 14. Ceza Dairesi ise 15 yaşından küçük çocuklarla cinsel ilişki kurulması suçunda sanıklara ‘hata’ gerekçesiyle beraat kararı verilmesi gerektiği yönünde kararlar veriyor. Daire, olay tarihinde 14 yıl 2 aylık olan mağdure ile birlikte olan sanığa ‘hataya düştüğü’ gerekçesiyle beraat kararı verilmesi gerektiğine karar verdi. Daire kararında mahkemenin duruşmada mağdurenin onbeş-onaltı yaşlarında göründüğüne ilişkin gözleminin yanı sıra, mağdurenin sanıkla yaklaşık yirmi gün önce tanışmasını gerekçe gösterdi.

Daire yine 15 yaşını bitirmeye az süre kalan sanıkla cinsel ilişkiye giren başka bir sanığa beraat verilmesi gerektiğine hükmederken bu defa ‘sanığın mağdureyle 15 yaşını bitirdikten sonra birlikte olduğu’ yönündeki savunmasını gerekçe gösterdi.

 

‘Kendi rızasıyla oldu, travmadan sanık sorumlu tutulamaz’

Daire, bir başka davada 15 yaşından küçük bir çocukla birlikte olan sanığa verilen cezanın mağdurenin ruh sağlığının bozulduğuna ilişkin Adli Tıp Raporu'na göre artırılmasını bozdu. Kararda mağdurenin ‘cebir ve tehdit olmaksızın’ sanıkla birlikte olduğu için sanığın meydana gelen travmadan sorumlu tutulamayacağına hükmetti.

Daire’nin kararında sanığın, mağdure ile rızaen cinsel ilişkiye girmesi şeklindeki eylemi ile ilgili davada İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu’na sevk edilerek muayenesi yapılan mağdure hakkında düzenlenen düzenlenen raporda “Maruz kaldığı olaydan dolayı travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon tanıları ile ruh sağlığının bozulduğunun bildirildiği” anlatıldı. Kararda bu rapor esas alınarak sanığın cezasının artırıldığı ifade edilerek şöyle denildi:

“Cebir ve tehdit olmaksızın gerçekleştirilen eylem nedeniyle sanığın kastettiğinden daha farklı ve ağır bir netice meydana gelmiştir. TCK’nın 23. maddesi uyarınca gerçekleşen fakat kastetmediği bu neticeden sanığın sorumlu tutulabilmesi için en azından taksirle hareket etmiş olması gerekmektedir. Somut olayda sanığın dosyaya yansıyan sosyal ve kültürel durumu, eğitim düzeyi, kişisel özellikleri ve olayın gerçekleşme biçimi nazara alındığında ağır netice olarak ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın sanık tarafından öngörülemeyeceği ve taksirle dahi hareket etmesinin söz konusu olmadığı açıktır. Meydana gelen bu zararın ancak TCK’nın 61. maddesi kapsamında cezanın bireyselleştirilmesinde alt sınırdan uzaklaşmada dikkate alınabileceği gözetilerek sanık hakkında hüküm kurulması gerekirken fazla ceza tayini kanuna aykırıdır.”

Daire bu gerekçeyle sanığa verilen cezayı bozdu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr