15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargâhında yaşananlara ilişkin çok sayıda generalin de bulunduğu 150 şüpheliye dava açıldı.

Ankara Cumhuriyet Savcısı Musa Yücel tarafından hazırlanan iddianamede, KKK’da darbe faaliyetine katıldığı ileri sürülen eski Kara Kuvvetleri Kuvvet Geliştirme Daire Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha bir numaralı şüpheli olarak geçerken, Kara Kuvvetleri Lojistik Başkanı Korgeneral Yıldırım Güvenç, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Cari Harekât ve Komuta Kontrol Daire Başkanı Tuğgeneral Adem Boduroğlu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı eğitim Daire Başkanı Tuğgeneral Ali Rıza Çağlar ve tuğgeneraller Cüneyt Soyraç, İbrahim Lütfi Nuhoğlu, Mücahit Tamer ile 2016 YAŞ kararlarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasına sunan Kurmay Albay Fehmi Atuk da şüpheliler arasında yer aldı. İddianamede, Milli Savunma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargâh ve Destek Kıtaları Grup Komutanı Albay Tuncay Polat ile 15 Kara Kuvvetleri Komutanlığı personeli müşteki olarak yer aldı.


Çatışma olmadı

İddianamede, şüphelilerin 15 Temmuz Sabah saatlerinden itibaren darbe hazırlıklarına başladıkları, örgüt üyesi personeli acil olarak mesaiye çağırdıkları, mesaiye kalarak karargah binasında darbe saatini bekledikleri belirtildi. Saat 22.00’dan itibaren karargah ve kışlanın tamamen ele geçirildiği belirtilen iddianamede, karargahda herhangi bir çatışma yaşanmadığından ölüm ve yaralama olayının meydana gelmediği kaydedildi.

‘Pişmanım, mahcubum’

İddianamede, darbeciler tarafından hazırlanan sözde sıkıyönetim direktiflerine göre hareket edilmesiin bildiren mesaj formunu, şüpheliler Erhan Caha, Atilla Tanrıver ve Adem Boduroğlu’nun birlikte imzalayarak tüm birliklere dağıtılmasını sağladığı anlatıldı.

İddianamede, darbe girişiminin başarısız olmasının ardından Caha’nın cep telefonunda yapılan incelemede, 16 Temmuz 2016 günü saat 11.57’de durumunu soran ağabeyi İ. Caha’ya, “Abi sağlığım iyi, bir daha görüşemeyebiliriz, tutuklanacağım, yaptım bir hata Allah affetsin” diye mesaj gönderdiğinin tespit edildiği kaydedildi.

İddianamede yer alan ifadesinde Caha, TSK Komuta Harekât Merkezi’nden silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, kendisinin de karargâh sorumlusu olarak görevlendirildiği şeklinde gizli mesaj formu geldiğini belirterek, “Emri okuyunca bu girişimin TSK’nın normal hali hazırdaki emir komuta zinciri içerisinde yapıldığını düşündüm. Bu sebeple emre uydum. TSK Harekât merkezinden Mehmet Partigöç Paşa’yla telefonla görüştüm. Bana kuvvet komutanlarına ve Genelkurmay Başkanı’na darbe teşebbüsünü teklif ettiklerini, ancak onların kabul etmediklerini söyledi.

İşin yanlış olduğunu bu noktada daha çok anladım. Personele de darbe girişiminin normal emir komuta zinciri içerisinde olmadığını söyledim. Benim vazgeçmemin sonucu değiştirmeyeceğini düşündüğüm için o anda teslim olma teşebbüsünde bulunmadım. Olanlardan pişmanım, mahcubum” dedi.

‘Telefonu yüzüme kapattı’

İddianamede, tanık olarak ifadesine yer verilen Mehmet Çalışkan, Caha ile birlikte sıkıyönetim emirlerini birliklere gönderen Tuğgeneral Boduroğlu’nun 16 Temmuz sabahına doğru yaptığı bir telefon görüşmesinde, “kanımızın son damlasına kadar savaşacağız” dediğini iddia etti. Tanık Ercan Erol da, Boduroğlu’nu aradığını anlatarak, “Komutanım önemli bir şey var mı gelmeme gerek var mı ne yapıyorsunuz diye sordum kendisi sinkaflı kahkaha atarak yüzüme kapattı” iddiasında bulundu.

Komutanlara ‘bariyer sistemi’

İddianameye göre son 10 yılda en üst makamların emir subaylıkları, özel kalem müdürlükleri ve icra subaylıklarına örgüt üyelerinin tayin edilmesi sağlandı. Bu sayede komutanların sahip olduğu en kritik bilgiler örgüte hatta örgüt elebaşı Gülen’e servis edildi. Komutanların etrafında bir “bariyer sistemi” oluşturan emir subayları ve özel kalem müdürleri, kendilerinin uygun görmediği kişilerin ve FETÖ’cü olmayan karargah subaylarının komutanların yanına yaklaşmasına müsaade etmedi. Kendilerinden olmayan generallere ulaşmayı da önemli bir hedef gören terör örgütü bu komutanların yanına yaver, emir subayı, astsubayı ve emir erleri görevlendirdi.

Rütbeliler nöbet tuttu

Şüphelilerin, karargah binasını ve kışlayı ele geçirmelerinin ardından darbe karşıtı sivil halkın ve polislerin kışlaya girişlerine engel olmak amacıyla tüm giriş kapılarında silahlı olarak nöbet tuttukları ifade edildi.

Normal şartlarda birkaç er ve bir uzman çavuş ile nöbet tutulan giriş kapılarında, olay günü yüksek rütbeli şüphelilerin 15-20 kişilik gruplar halinde nöbet tuttukları, giriş kapılarına gelen askeri personelin örgüt mensubu olmaması halinde kışlaya alınmadığı belirtildi. İddianamede, ayrıca darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılması üzerine şüphelilerden büyük çoğunluğunun sivil kıyafetlerini giyerek kışlayı terk ettikleri ifade edildi. (Milliyet)

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr