Beatrice, Dante’nin öldüğü gün, uzun süreliğine Alem’den uzaklaşmak amacıyla ortalama 300 yıl yaşadıklarını düşündüğü için kaplumbağa olarak dünyaya dönmek üzere dilekçe verdi. Daha sonra Hint Okyanusu sahillerinde bir papağan olarak 150 yıl kadar zaman geçirdi. Dünyaya sonuncu gelince, birinci tercih olarak yüzyıllarca yıl yaşayan bir ulu çınar olmayı seçti ve her zamanki gibi ilk reenkarnasyon tercihine yerleşti. Yüzlerce yıldır rahat ve “Dante denen o ezik tipten” uzakta mutluydu. Son on yılda köklerini saldığı şehirde ciddi bir ağaç kıyımı vardı. “Atalarının son istirahatgahının yerine yapılmış bir parkta bir meşe fidanı olarak reenkarne edilmeyi tercih etmiş ve şair olduğu için ilk tercihine doğrudan yerleşmiş olan Silva Gabudikyan şehrin bütün ağaçlarına önce iyi haberler uçurmuştu. Silva’nın da bulunduğu parkı yıkmak isteyenlere gençler direnmiş ve ağaç katliamını engellemişti. İki hafta boyunca parktaki bütün ağaçlardan güzel haberler geldikten sonra ne yazık ki gençler zorla parktan çıkarılmış, yine de park yıkılmaktan kurtulmuş, ama maalesef aralarında Silva’nın da bulunduğu bir kaç ağaç kesilmişti. Beatrice’nin yüzyıllardır köklerini saldığı o topraklar böyle bir isyana ilk defa tanık olmuşlardı. Buldozerler Beatrice’nin yaşadığı ormana geldiklerinde gençler yine direnmiş ancak bu sefer şehrin oldukça kuzeyinde kalan bu bölgede direniş kitleselleşememişti. Beatrice umutsuzdu. Dante ile karşılaşma ihtimali canını sıkıyor, tekrar reenkarne olup yeni bir yaşama alışmak da zor geliyordu. Neden biraz da “o Dante olacak boyu devrilesice” reenkarne olmuyordu ki? Böylece o da Alem’de biraz dinlenebilirdi.

Başbelası Dante

Beatrice’nin bu yakınmaları Moderatör’e ulaştığında, Moderatör sevinçten havalara uçtu. İlk defa şu Dante denen baş belasından bir süre de olsa kurtulabilmesi için eline bir fırsat geçmişti. Hemen onu dünyaya gönderebildi. Dante dilekçesinin kabul edildiğini duyunca önce şüphelendi. Dünyada herhangi bir yere değil, Beatrice’nin yaşadığı şehre gitmek istiyordu. Yaşlandıkça duygusal tarafı ağır bastığı herkesçe bilinen komşusu Nazım, yine memleketinden söz ettiği duygulu bir anında Beatrice’nin “yedi tepeli bir şehrinde bir ağaç olduğunu” ağzından kaçırıvermişti. Aslında kendisi de majör yaşamından önce o şehirde bir süre ceviz ağacı olarak yaşamış, Beatrice’nin orada olduğunu daha o zaman duymuş, eski arkadaşı Silva’nın Alem’e geri dönüşünden sonra, Beatrice’nin hala orada olduğunu duyup hayret etmişti. Eski bir komünist olarak sır tutmaya yatkın olması beklenirken, duygusal bir anında birden ağzından kaçırmıştı Beatrice’nin hala o “mavi limanda” bir çınar olduğunu. Yine de yeminine sadık kalıp Beatrice’nin onu görmek istemediğini Dante’ye söylememişti. Ümidini yitirmesini istememişti. Dante için o kadar üzülüyordu ki durumunun umutsuz olduğunu bildiği halde, belki bu sefer Beatrice’yi etkilemesinde yardımcı olur diye zamanında Piraye’ye yazdığı bazı şiirlerini de Beatrice’ye okuması için Dante’ye ezberletmişti.

Moderatör Dante’ye reenkarnasyona hazır olmasını söylediğinde Dante iki şartım var dedi. Bumlardan birincisi Beatrice’nin bulunduğu şehre gönderilmek, ikincisi ağaçlara konabilecek bir kuş olmak. Moderatör Beatrice’nin bulunduğu ormana buldozerlerin saldırdığı gün, bir elektrikli testere Beatrice’yi Alem’e geri göndermeden az önce bu talebi kabul ederek hem Beatrice’nin dileğine aykırı bir iş yapmamış, hem de Dante’nin bir talebini yedi yüz yılda ilk defa da olsa kabul etmiş oldu. Yine de yedi yüz yıldır her gün kendisini baş ağrılarına sevk etmiş bu garip adamın bütün taleplerin kabul etmemiş olmak için kuş olmasına izin vermedi. Ancak isteyince çekirge olarak gönderebileceğini söyledi. Bir de iyilik yaptı, aralarında 1300 yıllık büyük bir yaş farkı olmasına rağmen Dante’nin yaşıtı gibi davrandığı Vergilius’u da -hem bu garibana göz kulak olsun diye- Dante ile beraber bir uğurböceği olarak reenkarne edecekti.

Mavi gökyüzü

Çekirge olmak Dante’ye “en azından birden fazla şansa sahip olmak” gibi de gözüktüğünden teklifi sevinçle kabul etti. Moderatör düğmeye bastı ve Vergilius ile Dante, Beatrice’nin yaşadığı şehirde bir uğurböceği ve bir çekirge olarak döndüler. Dante, Beatrice’yi bir an önce bulmak istediği için ikisi de yetişkin birer hayvan olarak döndürüldüler, bu nedenle minik birer zembille inmiş, yetişkin birer uğurböceği ve çekirge olarak şehrin semalarında rüzgara kapılıp en azından birbirine yakın yerlere düştüler. Vergilius, majör yaşamından sonra on birinci reenkarnasyonunu idrak ettiğinden olacak duruma gayet alışkındı. Önce çevresine baktı: Bulunduğu yer aşağı yukarı küp şeklinde, çatısı olmayan bir odaydı. Mavi gökyüzünü görmek mümkündü, ama küpün diğer yüzleri sarı duvarlardan ve beton bir zeminden oluşuyordu. Zeminin tam ortasında bir mazgal vardı, küçük bir uğurböceği olarak Vergilius birinci vazifesinin mazgala düşmemek olduğunu düşündü. Odanın karşılıklı iki duvarında birer kapı ve birer pencere vardı. Güneş yeni doğmuştu, ama duvarlar çok yüksek olduğundan henüz bu çatısı olmayan odaya vurmamıştı. Birkaç saat sonra aynı renk kıyafetler giymiş yedi adam, hızlı adımlarla bir kapıdan koşarak girip diğer kapıyı açtılar. İçeride bir oda, odada ise bir masa başında oturan başka bir adam vardı. Vergilius deneyimli bir reenkarnasyon gezgini olarak üniformalıların devlet görevlisi olduğunu tahmin etmekle beraber içerideki adamın ne tür bir kişi olduğunu tam anlayamadı. Bir masanın başında bir deftere bir şeyler yazıyordu. Kağıtta alfa, beta, psi gibi onun kullandığı alfabeden harfler de olduğu için önce yazılanları anlayabileceğini düşündü ama bildiği hiçbir dile benzemediğini fark etmesi geç olmadı. İçerideki adam bu odaya kapatılmış olduğuna göre bir mahkum olmalıydı, bu durumda diğer yedi üniformalı da ya asker ya da gardiyan olabilirdi. İçerideki adam gardiyanlar odaya hızla hücum ettiği halde sandalyesinden kalkmadı, hatta Vergilius’un hareketlerinden anladığına göre odasına ayakkabıyla girip üst kata kadar da çıktıkları için gardiyanlara kızmış olmalıydı. Gardiyanlar üstü açık odaya -burası da bir avlu olmalıydıaçılan kapıyı açık bırakıp gittiler. İçerideki adam avluda önce hızlı hızlı yürümeye, sonra da koşmaya başladı. Vergilius iyi bildiği bir alfabede hiç anlamadığı şeyler yazan bu garip adamın hızlı adımlarıyla ezilmemek için kendini duvara attı. Bir süre sonra adam yorulmuş olmalı ki, tekrar odasına girip bu sefer bir elinde bir sandalye diğer elinde bir gazete tekrar avluya çıktı (tabii ki on birinci reenkarnasyonundaki Vergilius gazete nedir haberdardı). Sandalyesine oturup gazetesini okurken bir ara gözü Vergilius’a takıldı. Önce onu eline aldı, sonra içeri girip bir adet küp şeker getirerek Vergilius ve küp şekeri yere bıraktı. Vergilius bu güzel sabah kahvaltısına hayır diyecek değildi, yiyebildiği kadar yedi. Halden anlayan biri olduğu anlaşılan adam, bu sefer yere biraz su döktü, ve daha sonra yemesi için biraz daha şeker bırakıp gazetesinin başına döndü.

Vergilius şeker ve sudan oluşan ziyafetini çekerken iki duvar ötede tıpatıp aynı başka bir avluya düşen çekirge Dante düştüğü yere CEHENNEM adını vermişti. Bu sefer Cehennem’deki rehberi Vergilius da yanında değildi. Yiyecek ve su veren kimse de yoktu. Bir çekirge olmanın avantajını kullanıp duvarı aşabileceğini düşündüyse de birkaç sıçrama denemesinden sonra bu duvarın bir çekirge için bile aşılamayacak kadar yüksek olduğunu fark etti. Beatrice’ye kavuşacağı günü düşünerek uyuyakaldı.

Voltada yazılmış gerçeküstü öykü

DEVAMI YARIN

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr