Ali İhsan Varol, Kelime Oyunu’nun yedi yıllık birikimini sahneye taşıdı,“Etimolojik Cahil Cesareti” diyerek... Kelimelerin kökenlerine dair neşeli, ilginç hikayeler anlatıyor. Türkiye’yi dolaşıyor. Bugün, İstanbul'da Torium AVM'de olacak. Bir sonraki gösterisi, 10 Nisan'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde... Varol, oyununa dair ilgiden oldukça memnun. Bir süredir uzak olduğu televizyonun ahvalini sorunca da şu yanıtı veriyor: “Televizyon para kazanmak için vardır. Bir şeyin tek nedeni bu olunca, ahlak, sorumluluk ya da halkın mutluluğuna yönelik bir serden geçti tutum bekleyemezsiniz.”

Kelime Oyunu’nun, sadık bir izleyici kitlesi vardı. Gezi isyanı sırasında, TOMA, çapulcu, gezi gibi sözcükleri ekrana taşımıştı. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna göndermeler yapınca yayından kaldırıldı. Varol da kelimeleriyle yeni bir yol çizdi. Ocak ayından beri, bir buçuk saatlik 20’ye yakın gösteri düzenledi. Varol, Türkiye’de yeni hizmet vermeye başlayan, online İngilizce dil eğitim kurumu Open English’in de tanıtım videolarında rol aldı. Yakın zamanda internette karşılaşacağımız beş filmin senaryosununun büyük bölümü de Vural’ın kaleminin ürünü. Filmlerde, Türkiye insanının İngilizce konuşmaya çalışırken düştüğü komik durumlar anlatılıyor. Vural, Open Englih'i “Oturduğunuz yerden İngilizce öğreneceğiniz bir program. Bir saat neye ayırmıyoruz ki... Benim de dahil olmak istediğim bir sistam” diye anlatıyor

Vural’ın sözcüğü: Ehl-i dil

Vural, Etimolojik Cahil Cesareti’ni “çok kelimeli, iddiasız gösteri” diye tarif ediyor. Kelime Oyunu döneminden kalan, eşe dosta anlattığı hikayeleri bir bütün haline getirmiş, yorumlamış. Zaman zaman istediği etkiyi yaratamadığını düşünse de izleyenlerin beğenisinden memnun. Sahnede, insanlarla göz göze etkileşimde olmanın, canlı yayından daha farklı bir heyecan yaşattığını söylüyor. Kelime avcısı Vural’a göre, İstanbul’la ilgili bir şehre verilebilecek en güzel isim dersaadet. Mutluluk kapısı demek. Vural, bir de ehl-i dil sözcüğünü çok sevdiğini söylüyor: “Dille ilgili zannetmiştim ama gönül eri, gönül adamı demekmiş... ” Yazarken, tamam anlamındaki okey’in kısaltması olan ‘ok’u çok sık kullanıyor olmaktan da şikayetçi. “Geçen gün whatsap yazışmalarıma baktım ok. ok. ok. diye doldurmuşum... Değişik bir şey anlatırken pek kullanılmayan bir kelimeyi dökebiliyorum ağzımdan ama ağdalı bir dilim olsun diye çabam yok. Yazı dilinde ise daha afili olabiliyorum istediğim zaman. Sonuçta, Hacıosman çocuğuyum işte...” diyor.

“TV yorumu yapasım yok”

Vural, prodüksiyon asistanlığı ile başladığı televizyon dünyasında, metin yazarı, senarist, sunucu, yapımcı, oyuncu olarak bir çok işe imza attı. Bir süredir ekranlardan uzak. Yakın zamanda bir projesinin olup olmadığını sorunca, “televizyonun hali ortada” diyerek, başlıyor anlatmaya: “ Aslında televizyon hiçbir zaman çok değişik bir durumda değildi ki, biraz daha değişik zamanlarda yaşıyoruz. Çocukluğumuzda da başka bir alemdi. Ben uzun zamandır pek bir şey beklemiyorum. Ticari bir araç. İşin içinden çıkacak durumda değiliz. Televizyon para kazanmak için vardır. Bir şeyin tek nedeni bu olunca, ahlak, sorumluluk, halkın mutluluğuna yönelik bir serden geçti tutum bekleyemezsiniz. Televizyon değişen toplum düzeniyle birlikte değişecektir. Kendine yol tutacaktır. Ben şu aralar interneti daha iyi anlamaya çalışıyorum. Televizyonun akıbetine o da uğrayabilir ama... Bence ‘internette, söyleyeceklerimizi, yapacaklarımızı nasıl daha rahatça insanlara iletebiliriz’ onun üzerinde yoğunlaşmak lazım. Televizyon hakkında yorum yapasım bile gelmiyor.”

“Ciddiye almadım”

Vural'ın Beyazıt Öztürk’ün düştüğü duruma ilişkin yorumu ise şöyle: “Bunlar zaten dostlar alışverişte görsün duyarlılığı, ciddiye almıyorum. Niye böyle yaptın diyeni de... Acıysa acı, sıkıntıysa sıkıntı hepimiz görüyoruz, yaşıyoruz. Aklımız, enerjimiz varsa temel sorunlara yönelip onları konuşalım. Onları konuşan insanlar da bu mevzular kadar dikkati çekmiyor.” İSTANBUL

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr