Açlık grevindeki tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça ile Yüksel Caddesi’nde direnişe devam eden sosyolog Veli Saçılık için bir kısa film yapıldı. “Söz Uçar” adlı kısa film Barış Bıçakçı’nın İletişim Yayınları’ndan çıkan “Seyrek Yağmur” kitabında yer alan “Rıfat Diye Biri” öyküsünden yönetmen Tufan Taştan tarafından uyarlandı. Sosyal medyadaki “#işlerinigeriistiyorlar”, “#yalnızdeğiller” ve “#yaşasınlar” etiketlerinin de paylaşıldığı kısa filmde Serkan Keskin, Funda Eryiğit, Özgür Çevik, Rıza Akın, Serdar Orçin ve Ahmet Rıfat Şungar rol alıyor. Polisten kaçan eylemcilerin dükkânına sığındıkları sahaf tarafından kitapların arasında saklanılmasını anlatan film, Serkan Keskin’in oynadığı sahaf karakterinin polislere hitaben söylediği “Direnişçileri bulmak istiyorsanız bütün bu kitapları okumanız gerekecek” sözüyle noktalanıyor.

'Sanki hep bir aradaydık’

Yönetmen Tufan Taştan filmin fikrinin nasıl doğduğu ve ekibin nasıl kurulduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Barış Bıçakçı ile Yüksel Caddesi’ndeki direniş alanında olduğumuz bir gün, bir anda ortaya çıktı. Nuriye, Semih, Veli, Acun, Esra... Bireysel olarak gösterdikleri direnişe, kendi hünerimizle destek vermek, elimizden gelen ne ise biz de onu yapmak istedik. Ardından Zeynep Ünal ile birlikte tüm ekibi tamamladık ve bir gün içerisinde filmi çektik. Herkes bizimle aynı duyguyu ve heyecanı hissettiğinden olsa gerek toplanmamız hiç zor olmadı, sanki hep bir aradaydık.” Taştan, direnişçilerin hayatlarıyla kitapları özdeşleştiren hikâyeden söz ederken, “kitaplardan gelenler, kitapları yazanlar ve kitap olanlar arasında çok açık bir diyalektik olduğunu” ifade ediyor ve ekliyor: “Tarih boyunca devam eden bir diyalektik, hayatın sanatla buluştuğu an bu. Sözün uçması, bu anlamda bize o diyalektiği ve süreci çağrıştırıyor ya da kalıcı olanın onlar olduğunu söylüyor.”

‘Nuriye ve Semih yaşamalı’

Sanatın ve sanatçının içinden geçtiğimiz bu politik dönem ve çok açık olan gerçeklik karşısında aldığı konumu üzerine fikrini sorduğumuz Taştan’ın bu konudaki yorumu ise şöyle oluyor: “Bugün içinden geçtiğimiz günlerde bir şekilde hızlı hareket etmek için zamanı öncelememiz gerekiyor. Her gün biraz daha azalmamak için, yarına geç kalmamamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü dün, sadece belleğin değil, düş kurma emeğinin de ifadesidir. Bugün, sadece tanıklığın değil gerçeğe karşı sorumluluğun ifadesidir. Nuriye ve Semih yaşamalı, çok net ve kısa bir cümlede ortaklaşmalıyız. Bu söz bizim omuzlarımızda.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr