İstanbul’da yakılarak katledilen 23 yaşındaki trans kadın Hande Kader, 2015’te polisin sert müdahaleyle engellemeye çalıştığı Onur Yürüyüşü’nde, “Çekiyorsunuz ama yayımlamıyorsunuz. Hiçbir yerde yayımlamıyorsunuz. Yayımlamıyorsunuz. Sesimizi kimse duyurmuyor” diyordu. Hande’nin hemen yakınına düşmüş gaz fişeği nedeniyle polise verdiği bu tepki, birkaç gazete ve haber sitesinde yayımlanmıştı. Hande Kader ve arkadaşının müdahale anında çekilmiş fotoğrafı, daha sonra LGBTİ hareketinin sembollerinden biri olmuştu. İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nin Beyoğlu’ndaki ofisinde toplanan mücadele arkadaşları, Hande’nin “Sesimizi kimse duymuyor” isyanını duyurmak için ne yapılabileceğini konuştular. Pembe Hayat Derneği, Hande Kader konusunun görünür kılınması için Halkların Demokratik Partisi (HDP) grup toplantısına katıldı. İstanbul’dan bir heyet, Ankara’ya gidip CHP’lilerle görüşerek Hande’nin faillerinin bulunmasını ve trans cinayetlerinin son bulmasını istedi.

 

Ötekinin de ötekisi olmak...

Beyoğlu’nda Hande Kader için bir araya gelinen toplantının ardından konuştuğumuz Pembe Hayat Derneği Yönetim Kurulu üyesi Ayta Sözeri, “Sosyal medyayı birçok ‘normal’ diye adlandırılan insandan daha iyi kullandığımız halde, yine o tırnak içindeki ‘normaller’ ses çıkarmadığı için duyulmamış gibi geliyor. Zaten biz sosyal medyadan öte herhangi birimizin başına bir şey geldiğinde öğrenebiliyoruz. Burada konu, ötekinin de ötekisi olmak; bütün ötekiler için insan hakları mücadelesi verirken, bir ötekinin hakkı gasp edildiğinde en önde koşturup giderken hiç kimsenin bizi görmüyor olması” diyor. Medyanın katledilen trans kadınlar için kullandığı haber dilini eleştiren Sözeri, “Bu haberleri ayrımcılık yapmadan, ‘kod adı bilmem ne’ demeden yapmak lazım. Editörler zeki insanlar, attıkları başlık dahi çok önemli. Hak odaklı bir dil kullanırsanız ve okuyan tarafından sadece iki cümlesi dahi anlaşılsa çok şey değişir” diyerek şunu soruyor: “Basın, yıllardır yapması gerekenin tam tersini yapıyor. Bu yüzden bu durumda değil miyiz?”

 

‘Özgürlük hali göreceli’

İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Kırancı ise, “Yakılarak katledilme nefretin neresine geldiğimizi açıklıyor, toplumun yapısını analiz edebilirsiniz bunun üzerinden. Önceden korkmuyordum yürürken, şimdi gündüz dahi korkuyorum” diyor. Trans cinayetlerinde faillerin bulunamamasını “devletin duyarsızlığına ve transları görmezden gelmesine” bağlayan Kırancı, “18 sene seks işçiliği yapmış ve şimdi üniversiteye giden bir trans olarak şunu söylüyorum: Faili meçhul trans cinayetleri için soru önergesi verilmelidir. Seks işçiliği yaptığım dönemde otostopa çıkarken yanımda bir sürü arkadaşım öldürüldü. Hani onların katilleri?” diye soruyor. LGBTİ bireylerin, mücadelelerini dirençle büyüttüğünü söyleyen Kırancı, “LGBTİ hareketinin Türkiye’de kötü yerlerde olduğunu düşünmüyorum. Daha önce İstiklal Caddesi’nde ‘Biz transız, biz ibneyiz’ diye bağıramıyorduk. Ama şimdi bağırıyoruz. Bizim işimiz tırnakla kuyu kazmaya benziyor.

Biz Hortum Süleyman’ları da, Doğan Kaplan’ları da gördük. Seksenli yıllarda Sormagir, Pürtelaş, Kazancı mahvettiler bizi oralarda. Polis, Pürtelaş’ın merdivenlerini kapatıp bizi otobüslere dolduruyordu. Bugünkü özgürlük hali de çok göreceli, hiç belli olmaz. Bu devlete güven olmaz. Kabahatler Kanunu diye bizden gündüz vakti ceza alındığını biliyoruz. Çok eski değil, Hüseyin Çapkın’ın getirilişini unutmadık. Geleceği de çok iyi görmüyoruz. Şimdi bir de OHAL dönemine girdik” diyor. Kırancı, iki yıldır Onur Yürüyüşü’nün polis tarafından engellendiğini, eylemcilere gaz sıkıldığını hatırlatarak şunu söylüyor: “Translar için cennet bir ülke yok.”

 

‘Maktul gömülebilsin diye mücadele veriliyor’

İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği Dış İlişkiler Sorumlusu Çelik Özdemir, “Meclis gündemine bu konunun getirilmesi için çabalıyoruz ve belli ölçüde bunu sağladık. Yasama faaliyeti düzleminde bütün çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz” diyor ve şöyle ekliyor: “Gündeme gelmeyen nefret suçları, konunun üzerine gittikçe gündeme geliyor. Hem adli makamlar hem de kolluk kuvvetleri olayların üzerine gidiyor. Kamuoyu yaratmanın ön koşullarından biri, örgütlü olmak. LGBTİ örgütlerinin yanı sıra kadın örgütlerinin bu konuyu sahiplenmesiyle konu daha da gündemleşiyor. Özgecan için hepimiz sokağa çıktık. İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği olarak tüm yürüyüşlerde yer aldık. Trans cinayetleri, ana akım medyada “çok popüler” olmadıkça yer bulmuyor. Biz sahiplenemezsek cenazeler dahi bazen sahiplenemiyor. Aileyi DNA testi için ikna etmek dahi iki günümüzü aldı. Hande belki kendi şehrinde gömülemeyecek, belki de bir gece yarısı gömülecek. Kadın cinayetlerinde, ‘maktulun faili’ gömülemezken, burada ‘maktul’ gömülebilsin diye mücadele veriliyor. Yaklaşık 20 gündür Hande’nin cenazesi bekliyor. Fail zaten ortada yok. Ne dirimiz eşit ne de ölümüz.”

 

‘Çocuklarımız ne yanlış ne de yalnız’

Bir LİSTAG (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks Aileleri ve Yakınları Derneği) aktivisti ise, “Duyduğumda çok canım yandı, inanın fiziksel olarak bunu hissettim, o çocuğun katledilirken yaşadığı acıyı, annesini, kendimi ve tüm çocuklarımızı düşünüp sokağa çıkıp bağırmak istedim. Toplumun dayattığı kahrolası ahlak normlarına uymadığı için iş bulamayıp seks isçiliği yapmak zorunda kalan çocuklarımızın değil, toplumun utanması gerekiyor. Canımız yanıyor daha ne bekliyorsunuz? Daha kaç çocuğumuz katledilsin, kaç annenin içi yansın? Çocuklarımızın temel insan haklarından faydalanmasını, ceza kanunlarının düzenlenmesini, bu katliamları yapanların cezalandırılmasını istiyoruz.

Onlar ne yanlış ne de yalnız” diyor. Bir diğer LİSTAG aktivisti de, “Trans cinayetlerini faillerinin bulunması için, öncelikle devlet politikasının ve ceza yasalarının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. LİSTAG olarak, Hande Kader’in katledilmesini toplumun her kesimine duyurmak için davanın takipçisi olacağız” ifadelerini kullanıyor.

 

‘Toplumun bir parçasıyız, görmezden gelemezsiniz’

2014 Trans Güzellik Kraliçesi Yankı Bayramoğlu da, “Kadın cinayetlerinde failler bir şekilde bulunuyor. Fakat LGBTİ bireylerin katledilmesinde failler ortada yok. Türkiye’de kadınsanız, lezbiyenseniz, gayseniz ötekileştirilmenin daha dışında bir ötekileştirilmeye maruz kalıyorsunuz. Hayatımızı gettolaştırmaya ve bizi toplumdan soyutlamaya çalışıyorlar. Biz bu toplumun bir parçasıyız, görmezden gelemezsiniz. Hande yakılıyor ve bununla ilgili kendi aramızda haberler paylaşıyoruz, bazı sol gazeteler destek veriyor. Hepsi bu” diyor. Bayramoğlu, “Madımak Oteli’nde aydınları diri diri yaktılar, şimdi de eşcinsellere bunu yapıyorlar. Bu, Türkiye’yi tamamen bir vahşetin içine sürüklemektir. Burası laik demokratik bir ülke, Ortadoğu ülkesi değil. Bugün Hande’nin başına gelen, yarın seks işçiliği yapmak zorunda kalan diğer trans arkadaşlarımızın da başına gelebilir” ifadeleriyle tepkisini dile getiriyor.

 

‘Sesimizi kimse duymuyor’

Yakılarak katledilen trans kadın Hande Kader (sağda), 2015’te polisin sert müdahaleyle engellemeye çalıştığı Onur Yürüyüşü’nde, “Çekiyorsunuz ama yayımlamıyorsunuz. Sesimizi kimse duymuyor” diyordu. Hande için bu akşam saat 19.00’da Tünel’den Galatasaray Meydanı’na bir yürüyüş düzenlenecek. “Trans cinayetleri politiktir” sloganı, bu cinayeti görmezden gelen herkese duyurulacak.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr