İngiliz The Guardian gazetesi, dün yayınlanan başyazısını Türkiye'deki darbe girişimine ayrıdı. Askeri bir diktatörlüğün bilinen en kötü yönetim biçimlerinden biri olduğuna dikkat çekilen yazıda, 'seçilmiş bir diktatörlüğün askeri diktatörlükten daha az kötü olmadığı' belirtilirken "Türkiye, seçilmiş bir diktatörlük olma yolunda ilerliyor" denildi.

"Yargıya yapılan saldırı oldukça endişe verici"

Türkiye'deki darbe girişiminin ardından 6000 kişinin tutuklanıp 2700 hakimin görevden alınmasının 'gazetecileri baskı altına alıp zulmederek sivil topluma gözdağı vermek için elinden geleni yapan bir rejim için çok kötü işaretler' olarak değerlendirildiği başyazıda, ayrıca şu ifadelere yer verildi:

"Başarısız bir askeri darbenin ardından silahlı kuvvetlerde tasfiye yapılması kaçınılmazdır. Fakat seçilmiş hükümete karşı ayaklananlar, hakimler değildir. Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın insan hakları ve hukukun üstünlüğünü göz ardı eden tavrı düşünüldüğünde yargıya yapılan saldırı oldukça endişe vericidir."

"Kerry, Gülen'in iadesi için sağlam delil istemekte haklı"

NATO'nun önemli üye ülkelerinden Türkiye'nin kara ve hava kuvvetlerinin birbiriyle savaşmasının oldukça endişe verici olduğuna dikkat çekilen haberde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve hükümetin darbe girişiminin tek suçlusu olarak Fethullah Gülen ve cemaatini göstermesinin ABD-Türkiye ilişkilerini gerdiği ifade edildi. Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Gülen'in iadesi için sağlam deliller istemesinin haklı bir talep olduğunu belirtti.

"Halk demokrasiyi savunmak için sokakta"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darbecilerin devlet televizyonu TRT'yi ele geçirme girişimi üzerine yıllardır konrtol altına almaya çalıştığı özel televizyon kanalları ve sosyal medya üzerinden halka seslenmesinin oldukça ironik olduğunun altını çizen gazete, başyazısına şu sözlerle son verdi:

"Darbe kuvvetlerine karşı gelmek için sokaklara dökülen insanların hepsi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı savunmak için sokaklarda değildi. Bu kişilerin pek çoğu, demokrasinin kendisini savunmak için oradaydı. Sokaklara çıkan protestocu sayısı AKP'nin zayıf olduğu İzmir gibi şehirlerde bile çok yüksekti. Ağırlıklı olarak bir Kürt partisi olan HDP dahil olmak üzere tüm siyasi partiler, tereddüt etmeden demokrasinin arkasında durdu. Bu, Cumhurbaşkanı'nın kendisinden daha büyük bir davaydı. Asıl soru ise Erdoğan'ın bu durumu anlayıp anlamadığı. Bundan sonra olacaklar, darbecilere galip gelen hükümetin ılımlı tavrını, insan haklarına saygıyı ve hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesini gerektirecek. Bu ilkeler, şimdiye kadar Erdoğan yönetiminin bir özelliği olmadı, fakat diğer yandan Türkiye bu ilkelere hiç bu kadar ihtiyaç duymamıştı."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr