'Devlet Sırrı Kanunu' dahi ortada yokken Can Dündar ve Erdem Gül'e böyle bir ceza verilmesinin anlamsız olduğuna dikkat çekildi. Açıklamada şu görüşler yer aldı:

"İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 06.05.2016 tarihinde meslektaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 329. maddesinde yer alan 'Devletin güvenliği iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklama' suçundan hapis cezası ile cezalandırılmalarına oybirliği ile karar verilmiştir. Türkiye’de son yıllarda tüm ulusal ve uluslararası raporlara da yansıdığı gibi basın ve her türlü muhalif düşünce üzerindeki baskı had safhaya çıkmıştır.

MESLEKTAŞLARIMIZ YARGILAMA BAŞLAMADAN SUÇLU İLAN EDİLDİ
Muhalif seslerin dillendirildiği tüm yargılamalarda olduğu gibi, bu yargılama başlamadan çok önce meslektaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül siyasiler tarafından, meydanlarda, gazetelerde, televizyonlarda, radyolarda, sosyal medya açıklamalarında, parti grup toplantılarında ve hatta basit bir açılış törenininde dahi suçlu ilan edilmişler, etiketlenmişlerdir. Mahkemeden çok önce toplumun gözünde cezalandırılmak istenmişlerdir. İşe de yaramıştır ve en nihayetinde alçakça bir silahlı saldırıya uğramışlardır.

ANAYASA'DAKİ SUÇSUZLUK KARİNESİ İHLAL EDİLDİ
Böyle bir linç kampanyasından sonra hazırlanan ve kabul edilen iddianame ile oybirliği ile ağır hapis cezaları verilmiştir. İstenen olmuş ve başarılmıştır. Anayasanın 38. maddesindeki suçsuzluk karinesi , siyasilerin kendileri tarafından hükümden çok önce ihlal edilmiştir.

GAZETECİLERE GÖZ DAĞI VERİLMEK İSTENDİ
Bu davada gazetecilik mesleği yargılanmıştır. Meslektaşlarımız üzerinden tüm gazetecilere gözdağı verilmek istenmiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tüm içtihatları ve hatta Yargıtay Kararları gözönüne alındığında bu hukuka aykırı kararın bozulması gerekmektedir.

MİT TIRLARI 16 AY ÖNCE BASINDA YER ALDI

Tüm Dünya tarafından öğrenilmiş, Birleşmiş Milletler tarafından değerlendirilmesi yapılmış, dünya basınında geniş yer ayrılmış davaya ve mahkumiyete konu olan 'Mit Tırları' ile ilgili haberler, Türkiye’de de meslektaşlarımızın haberlerinden tam 16 ay önce basında yer almış ve olgu, olay ve haberler alenileşmiştir.

Alenileşmiş bir olgunun yasaklanması, haberinin yapılması nedeniyle gazetecilere ceza verilmesi demokratik toplumlarda kabul edilemez. Halkın haber alma hakkı engellenemez.
Evrensel hukuk kurullarına göre devletin sırrını korumak gazeteciye değil devlete; bundan sorumlu kişi ve kurumlara aittir. Kaldı ki hukukumuzda neyin 'Devlet Sırrı' olup olmadığı da yasal olarak belirli değildir. Devlet Sırrı Kanunu dahi ortada yokken böylesi bir ceza verilmesi anlamsızdır.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak biz dün olduğu gibi bugün de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesindeki etik ilkelerden taviz verilmeden basın ve ifade özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz.

Bildirgedeki değerlerin demokratik bir toplumun temelini oluşturduğunu, her türlü yasaklamanın toplumsal barışı zedelediğini, kamu yararının sözkonusu olduğu durumlarda bunları açıklamanın basının görevi olduğunu düşünüyoruz.

Basının bu görevin halkın haber alma hakkından doğduğunu, aksi halde kamunun gözü kulağı olma görevini yerine getiremeyeceğini bir kez daha ısrarla kamuoyuna hatırlatıyoruz."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr