Suları ve elektrikleri günlerce kesik olmasına karşın mahallesinden ayrılmayan vatandaşlar bayramı buruk karşıladı. Bayram şekerleri, kolonyalar, küçük çocuklara bayramlıklar alındı ama yıkımın tedirginliği bayram sevincinin önüne geçti.

Akşam saatinde mahallede dolaşırken, henüz boşaltılmamış evlerin kapı eşiklerinde kadınlar sohbet ediyor. Üç kadın, karşılarında yıkılmış bir evin enkazına bakarak, aralarında konuşuyor. İsimlerinin yazılmasını istemiyorlar. Birinin eşi, 3 çocuğunu geride bırakarak evini terk etmiş ve başka bir evlilik yapmış.

Diğer ikisinin eşi ise hayatını kaybetmiş. Her birinin derdi, diğerinden büyük. Nispeten yaşlı olanı, tek başına yaşıyor. Tek geliri, evinin merdiveni önünde sattığı bisküvi, şeker, çikolata ve benzeri gıda maddeleri. “Mahalleli birbirini tanır. Hepsi benim muhtaç olduğumu bildiği için, gelir, ihtiyacı olmasa da küçük bir şey alır gider. Ama şimdi, mahalle yıkılıyor. Komşularım, geçmişim, hayatım hepsi bir enkaz olacak. Bir başıma ben ne yapacağım burada?” diyor. Bir diğeri ise çocukları nasıl büyüteceğinin derdinde. “Bu ev hiç olmazsa başımızı sokacak bir yerdi. Verdikleri para, yenisine yetmiyor. Olmayacak bir şeye zorluyorlar bizi. Bayram mı kutlayacağız, yas mı tutacağız” diyor umutsuzca. Üçüncü kadın ise diğerlerinden daha zor durumda olduğunu söylüyor. Çünkü ailesinin 40 yıl önce aldığı evin tapusu yokmuş. “Yıllarca elektrik, su parası ödedim. Şimdi bana evin yok diyorlar. Bana hiçbir şey vermiyorlar” diyerek yakınıyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr