Avukatlar Nuray Özdoğan ve Sertaş Ekinci’nin Silopi’de oturan 3 müvekkilleri adına açtıkları davanın dilekçesinde, tarihinde hiç deprem olmamış Silopi’nin mevzuat hükümlerine aykırı olarak riskli alan ilan edildiği savunularak asıl amacın “sokağa çıkma yasakları süresince meydana gelen bina hasarlarını gerekçe göstererek tüm alanda yıkım ve tahliye faaliyeti gerçekleştirmek” olduğu belirtildi.

Deprem riski olmayan bölge

Danıştay 14. Dairesi’nde açılan davanın dilekçesinde, 6 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan ilan edilen alanlarda, gerekli teknik incelemeler yapılmadığı ifade edildi. Dilekçede şöyle denildi:

"Kanun ve Yönetmeliğe göre riskli alandan bahsedilebilmesi için alanın zemin yapısı itibariyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması zorunludur.  Silopi deprem kuşağında risk taşıyan bir ilçemiz değildir. Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasında ikinci derecede yer almaktadır. Silopi’de tarih boyu hiç deprem olmamıştır. Kanunun amacı afet riski altındaki alanları dönüştürmektir. Açıklamalardan anlaşılacağı üzere, idare birimler, riskli alan ilan edilen alanlarda afet riski olmamasına rağmen, sokağa çıkma yasakları süresince meydana gelen bina hasarlarını gerekçe göstererek tüm alanda yıkım ve tahliye faaliyeti gerçekleştireceklerdir."

Mevzuata aykırı

İlgili yönetmeliğe göre bir bölge için “riskli alan” kararının alınabilmesi için “zemin yapısı veyayapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik rapor” gerektiği ifade edilen dilekçede riskli alan ilan edilen alanlara ilişkin usule uygun inceleme yapılmadığı anlatıldı.
Dilekçede “zemin yapısı ve üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak bilgi ve belge olmadığı gibi bu alanda daha önce afet meydana geldiğinin de ortaya konulmadan dava konusu kararın alındığı, bu nedenle Kanunun amacına da aykırılık taşıdığı tartışmasızdır” denildi. İki avukat kararın kamu yararına da aykırı olduğu üzerinde durarak “Silopi belediyesi ile hiçbir şekilde irtibata geçilmemiş, görüş alınmamış, bilgi ve belge talep edilmemiştir. Belediye’nin yetki alanı hiçe sayılmıştır. Karar ayrıca Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde düzenen mülkiyet hakkını, yaşam alanlarının bütünlüğü ilkesi gereği kişisel güvenlik ve gelişim hakkını ihlal etmektedir.

Kanun, riskli alan tespitinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya belediyeler tarafından yapılabileceğini hükme bağlarken, belirlemenin İçişleri Bakanlığı ve Valilik tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Yetki saptırması açık olup idari işlemde sakatlık söz konusudur. Ayrıca işlem dayanağı yasa hükümleri Anayasa Mahkemesi incelemesindedir” denildi.

Dilekçede kararın sokağa çıkma yasakları yüzünden evlerini terk etmek zorunda kalan hak sahiplerinin yaşamlarını sokakta sürdürmek zorunda kalmalarına yol açacağı kaydedilerek iptal ve yürütmenin durdurulması istendi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr