Alın size kelimenin tam anlamıyla sıra dışı bir etkinlik. 50 yılı aşkın süredir sahada top çeviren 73 yaşında tuhaf ve sempatik bir kadın. Amerikalı (besteci, şarkıcı, yönetmen, film yapımcısı) multidisipliner sanatçı, hali hazırda çağdaş Amerikan müziği ve performansının en saygın isimlerinden biri; Meredith Monk.

Zorlu’nun Drama Sahnesi’nde elinde bir bardak suyla yapayalnız gülümsüyor bize. Az önce öğrenmiş: Türkçe “merhaba” diyor. Önünde kuru bir mikrofon, koca sahnenin kalanı çıplak, alabildiğine yalnız, Meredith’in kendisi gibi. Grand Wood’un Amerikan Gotik resmindeki çiftçi kadının ta kendisi.

Dünyanın belki de en sade sahnesinde boy gösteriyor. Boy dediysek, aslında miniminnacık bir kadın Meredith. İki yanı örülü liseli kız saçıyla, 13 çengelli mavi elbisesi ve kahverengi eteğiyle olduğundan daha da küçük görünüyor.

“Porch” ile kolları sıvarken “Insect”den “Hungry Ghost”a; frekanslar arasında gezinen “genişletilmiş vokal teknikleri” ile tanıştırıyor bizi. Olmayan kelimeler ve alışıldık kompozisyon anlayışının sınırlarını genişleten ses manzaraları üretiyor. Parça aralarında geçmişi ve müziği hakkında ufak malumatlar aktarıyor. İşine yoğunlaşırken izleyiciyi gözlemeyi de ihmal etmiyor; üçüncü parçanın sonunda salona giren bir çifte “Welcome” diyor. Meredith’in melodik malzemesi ağırlıklı olarak folklorik temalar ve ortaçağ ilahileri. Cümle, kelime, hece, hatta bir harf; onun elinde tükenmesi olanaksız bir zenginliğe dönüşüyor. Bu malzemenin tekrarından oluşan bir minimalizm sergiliyor. Vücut dilini, tiyatral mimiklerini de dahil ederek tek başına kalabalık yapıyor.

Görselsiz, refakatsız; kendi sesiyle düet yapıyor, eşzamanlı olarak çıkardığı seslerle simbiyotik bir ilişki kuruyor. Jaw harp ile söylediği şarkının ardından Türkçe “Teşekkürler” diyerek ilk yarıyı sonlandırıyor.

İkinci bölümde piyanonun başına geçiyor. Biraz daha karamsar bir görüntü veriyor bu kez. Arada bir izleyiciyi süzüyor, elinden cep telefonunu burada bile düşürmeyenler için şarkı arasına Türkçe satırlar sıkıştırıyor: “Halen telefonum var.”

Sadece konser değil Buna sadece bir konser demek yetmez; aynı zamanda tiyatro gösterisi, vokalle yapılan bir standup, bir meditasyon seansı, avangard bir happening... Bazen komik, bazen dramatik; Tim Burton karakterlerinin seslendirmelerini aratmayan ifadeler yaratıyor; çocuksu sesler, sayıklar gibi mırıldanmalar gibi... Son olarak Suri adını verdiği, dikiş makinesi gibi bir masanın üzerine oturtulmuş, akordeona benzer körüklü bir çalgıyı kullanıyor. Yoğun alkış üzerine yeniden gelerek yine Türkçe teşekkür ediyor ve memleketin gerçeklerini güzel yansıtan bir ninni ile bitiriyor:

“Dandini dandini dastana, danalar girmiş bostana...Kov bostancı danayı, yemesin lahanayı... Huuu huuu huuu...”

Murat Beşer ([email protected])

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr