Şebnem Bozoklu ve Murat Kılıç’ın canlandırdığı bir çiftin evlat edinme sürecinde oluşturdukları sahte hamilelik fotoğraflarıyla insanlığımız kadar memleketten manzaralar da sunan 27 yaşındaki genç yönetmen Mehmet Can Mertoğlu, Cannes’daki buluşmamızda da “Şeffaf bir toplum olmayı beceremedik” diyor.

-  Proje nasıl çıktı ortaya?

Neler hissediyorsam ve hayatı nasıl görüyorsam onu anlattım. Çevremde evlat edinmek ama bunu gizli yaşamak isteyen o kadar çok insan vardı ki... İnanın aile albümü bir yana, sahte doğum videosu montajlayanlar var. Yani kendi başına mevzu absürd. Seyirci bazı sahneleri gerçeküstü bulabilir ama grotesk yemek sahnesindeki gibi halimizin gülünçlüğünü göstermekten ziyade, aslında toplumsal baskılar olmasa ilkel tarafımızla keşfedeceğimiz farklı keyifler olduğunu da göstermek istedim. Film, İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar’dan ödül ve Türkiye Alman Fonu’ndan destek aldı.

- Arka plandaki Türkiye portresinin önünde alışkanlıklarımız ve davranış kalıplarımız var, senaryoya başlarken nereden yola çıktınız?

Bürokrasi çocukluktan bildiğim şey, memur çocuğuyum. Eğitimden devlet dairesine her yerde hâkim bir kasılma var. Tarihin nasıl yazıldığı meselesine de kafa yorarım. Yani sözel olanla resmi tarih arasındaki fark çok ilginçtir. Bu nedenle kendine sahte bir tarih yaratan aile fikri bana çok ilginç geldi. Ama her şeyden önce sinefilim yani profesyonel bir sinemacı ruhum yok.

- Evlat edinen çiftlerin sahte doğum videosu montajlamaları falan neden sizce?

Eski Yeşilçam filmlerinde de vardır, hani “sen kısırsın çocuğun olmuyor” diye, acırlar kadına. Günümüzde de hâlâ böyle, doğurganlık önemli. Türkiye’de anne baba değilseniz bu sanki bir noksanlık ve kusur olarak görülüyor. Ataerkil bir toplumun yansımaları. Çocuğun yoksa nedense tam kadın veya erkek değilsin, durumunu yaşatıyorlar.

- Sizce biz neyi benimseyemedik?

Şeffaf bir toplum olmayı beceremedik bence. Gizli saklı işleri benimsiyoruz. Çocuk sahibi olmak, özellikle taşrada aile resminin bir parçası. Zaten “çocuk istemiyorum” diyen çok az kişi vardır. TV veya araba sahibi olmak gibi gerekli görülen bir şey. İlk cep telefonunu alan birisi gibi sevinip sonra heves geçince çocuğa ilgileri kayboluyor.

- Hangi sinemacıları beğeniyorsunuz?

İlk elde Tsai Ming Liang ve bizden Nuri Bilge Ceylan’ı sayabilirim. Bu filme katkıda bulunan Mahmut Fazıl Coşkun’un yeri de ayrıdır. Ama yılda 750’ye yakın film izlerim yani beğendiğim sinemacılar saymakla bitmez.

‘Albüm’ün başarısı...

Kapanış gecesi öncesi açıklanan yan ödüller arasında, Mehmet Can Mertoğlu’nun (1988) ilk filmi “Albüm”ü bulmak, Türk sinemasının geleceğine yönelik umutları tazeledi. Genç yönetmenlerimizin, 2010’dan bu yana, özellikle Venedik Festivali’nde kazandıkları başarılara böylece bir yenisini daha ekleniyor.

Fransız sinema eleştirmenleri sendikası tarafından 1962’den bu yana düzenlenen “Eleştirmenlerin Haftası”nın ilk ya da ikinci filmlerden oluşan seçkisinde sunulan “Albüm”ün, bu seçkiye özgü ödüllerin ikinci sırasında yer alması, gelecek yeni ödüllerin habercisi olarak algılanmalı.

Ayrıca, bir ilk film olması nedeniyle, pazar gecesi açıklanacak olan Altın Kamera Ödülü’nün, festivalin tüm seçkilerinde sunulan 23 ilk filmden oluşan adayları arasında da yer aldığını hatırlatalım. Geçen yıl Deniz Gamze Ergüven de “Mustang” ile bu ödülün adayıydı.

Özgün sinema dili

Mehmet Can Mertoğlu, kimi izleyiciyi şaşırtan, birçoğunu da heyecanlandıran özgün sinema diliyle dikkati çekiyor önce. Anlatımı son derece yalın ve mesafeli. Keskin eleştirel bakışını incelikli bir mizahla beslemiş. Alabildiğine metaforik ve ironik yaklaşımı, tüm yoğunluğuna karşın paradoksal bir rahatlık içeriyor. Gözlemci kamerası, karakterlerine pek fazla yaklaşmadan, genel ortam içindeki yerlerini, gerçek ya da düşsel konumlarını saptamaya önem veriyor. Bilinçle bilinçaltını, gerçekle gerçeküstünü harmanlamayı başarıyor.

Geleceği umut veriyor

“Albüm”ün temel konusu, insan kimliği. Bireylerin toplumda edinmek istedikleri yeri, oynamayı arzuladıkları rolü seçerken ne oranda özgür olabildikleri... Çocukları olmadığı için, evlat edinecekleri bebeğin kendi öz bebekleri olduğu imajını vermek amacıyla, sahte bir hamilelik dönemi bile sahneye koyarak aile fotoğraf albümü oluşturmaya çalışan orta halli çifti, bu mizansene iteleyen nedir? Hangi gelenekler, hangi saplantılar, hangi toplum baskısı onları bu oyuna zorlar? Sıradan kaba davranışları, zaman zaman ırkçılık kokan güncel tepkileri ötesindeki yalnızlıkları, onulmaz çaresizlikleri; filmin çarpıcı giriş sekansından yoruma açık muhteşem finaline dek, günümüz Türkiyesi’nin toplumsal, siyasal ve ahlaksal boyutları da sorgulanarak işleniyor...

Jacques Tati ve Pierre Etaix gibi Fransız yaratıcı sinemasının, sinefillerin bile pek fazla tanımadığı özgün adlarından etkilendiğini, Cristi Puiu ve Cristian Mungiu’yu sevdiğini söyleyen Mehmet Can Mertoğlu, geleceği umut veren has bir yaratıcı yönetmen. Türk sineması adına, hoş geldin diyoruz kendisine.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr