Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York temaslarının ardından yurda dönerken uçakta kendisini takip eden gazetecilerin sorularını yanıtladı. Açıklamalarında, ABD’de tutuklu bulunan yolsuzluk operasyonunun kilit ismi Rıza Sarraf’a sahip çıkan Erdoğan, Fethullah Gülen’i iade etmeyen ABD’ye eleştirilerini bir kez daha yineledi. Erdoğan’ın halen bu ülkede yargılaması süren işadamı Rıza Sarraf hakkındaki açıklamaları ise tartışmalı.

Erdoğan üstü örtülen 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının kilit ismi Rıza Sarraf’ı savunarak “Neticede bizim vatandaşımız olduğu için, hukukunu aramak zorundayız. Gerek Adalet, gerek Ekonomi Bakanlığımızın yaptıkları çalışmalara göre, bu kişinin bir suçu da bulunmuyor” dedi. Erdoğan, Sarraf ile ilgili İran’ın da aynı şeyleri söylediğini iddia ederek “İran da aynı şeyi söylüyor. Ancak buna rağmen bu kişi 6 aydır ABD’de tutuklu durumda” diye konuştu.

Erdoğan’ın ABD dönüşü bir grup gazeteciye yaptığı açıklamaların ayrıntıları ve açıklamalardaki çelişkiler özetle şöyle:

1 ERDOĞAN: İRAN DA AYNI ŞEYİ SÖYLÜYOR

Rıza Sarraf’ın tutukluluğunu ABD’ye sorduğunu anlatan Erdoğan “Bu kişi (Rıza Sarraf) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Eşi ve çocuğu ile birlikte ABD’ye giriş yaptığı anda kendisi tutuklandı, eşi ve çocuğu da hemen Türkiye’ye gönderildi. Bu tutuklama hangi kurala göre yapıldı?’ diye sordum. Neticede bizim vatandaşımız olduğu için, hukukunu aramak zorundayız. Bu Rıza Sarraf değil de bir başka vatandaş da olabilirdi. ABD, Türkiye’de bir vatandaşının tutuklanmasına nasıl duyarsız kalamıyorsa, biz de herhangi bir vatandaşımızın bir başka ülkede tutuklanmasına duyarsız kalamayız. Kaldı ki gerek Adalet gerek Ekonomi Bakanlığımızın yaptıkları çalışmalara göre, bu kişinin bir suçu da bulunmuyor. İran da aynı şeyi söylüyor. Ancak buna rağmen bu kişi 6 aydır ABD’de tutuklu durumda” dedi.

İRAN NE DİYOR?

Erdoğan’ın bu açıklamasının aksine İranlı yetkililerden şimdiye dek gelen açıklamalar aksine işaret ediyor. İran Yargı Kurumu sözcüsü Gülamhüseyin Muhsini Ejei, martta yolsuzluktan idam cezasına çarptırılan işadamı Babek Zencani dosyasında Sarraf isminin geçtiğini, ancak kendisi hakkında şimdilik bir karar alınmadığını söylemişti. İran Meclisi’nde Zencani dosyasını soruşturan yolsuzluk komisyonu üyesi milletvekili Emir Abbas Sultani ise Zencani’nin parasının büyük kısmının Sarraf’ta olduğunu belirterek “Onu buraya getirmek için her fırsatı değerlendirmemiz lazım” demişti. İranlı vekil mayısta Al Monitor’a verdiği mülakatta da “Yargı yetkililerimiz Sarraf’ın davasını takip ediyor. Ankara ile Tahran arasında ilişkilerin gelişmesi nedeniyle Türkiye’deki koşullar, onun için iyi değildi. İran yargısı tarafından suçlu bulunsaydı Türkiye ile İran arasındaki anlaşma gereği, Tahran’a iade edilmesi gündeme gelebilecekti. İran ile ABD arasında suçluları iade anlaşması yok, bundan dolayı ABD’ye gitmeye karar verdi” diye konuşmuştu.

 

2 ‘İDDİANAMEDE ADIMIZIN GEÇMESİ ART NİYETLİ’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD dönüşü uçakta iddianamede adının geçirilmesiyle ilgili olarak, “Halbuki Dışişleri Müsteşarımın da gayet güzel ifade ettiği üzere, ABD hukuk sisteminde ‘egemen bağışıklık’ diye bir madde var. Devlet başkanlarının herhangi bir mahkemeye konu yapılabilmesi mümkün değil. Buna rağmen iddianamede adımızın geçirilmeye çalışılması, işin içinde art niyet olduğunu ortaya koyuyor” dedi. Bu açıklama, Sarraf iddianamesinde Erdoğan’ın adının geçmesi “egemen bağışıklık” ilkesine aykırı mı değil mi tartışmasını başlattı.

‘Sarraf-Erdoğan ilişkisi delil olarak kullanılabilir’

Uluslararası hukuk uzmanı olan ve Amsterdam Üniversitesi’nde “Doktora Sonrası Araştırmacı” unvanıyla görev yapan Kerem Gülay, Cumhuriyet’e Erdoğan’ın bu açıklamalarını değerlendirdi. Amerika’da devlet başkanlarının yargılanmasını düzenleyen iki ilke olduğunu anlatan Gülay, şöyle devam etti: “Birincisi egemen eşitlik ilkesidir. İkincisi devlet başkanlarının yargı bağışıklığı ilkesidir. Erdoğan’ın adının iddianamede geçmesi ne egemen eşitlik ilkesinin ne de devlet başkanlarının yargı bağışıklığı ilkesinin ihlali değildir. Çünkü sadece adı geçiyor. Kendisi sanık değil ve kendisine yöneltilmiş bir suçlama yok. Bu mahkemede yargılanan Erdoğan değil, Rıza Sarraf. Uluslararası hukuk açısından da hiçbir sakınca yok.” Dışişleri Müsteşarı’nın bu konudaki görüşünü hukuk açısından “safsata” olarak nitelendiren Kerem Gülay, ABD sisteminde sadece devlet başkanlarının yargılanamayacağını, bunun istisnasının ise insanlığa karşı suç ve savaş suçları olabileceğini kaydetti. Rıza Sarraf davasında Erdoğan’ın yargılanmasının uluslararası hukuk ihlali olacağını belirten Gülay, şunları kaydetti: “Ancak adının geçmesi ihlal değildir. Erdoğan’ın Sarraf ile olan ilişkilerinin delil olarak kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. Erdoğan, iddianamenin tarafı olamaz, ama olayla ilintilendirilebilinir. İddianamede adının geçmesi dışında kendisinden ‘delil’ almak tanık ifadesi için zorla mahkemeye çağırmak mümkün değil. Ama söz gelimi, eğer ellerinde varsa Erdogan-Zarrab ilişkisini gösteren fotoğraf, banka dekontu vs. kullanabilirler.”

 

3 SARAY’IN İNTERNET SİTESİ ‘TOGEMDER’LE İLGİMİZ YOK’U ÇÜRÜTTÜ

ABD’de tutuklanan Rıza Sarraf, tahliyesi için mahkemeye verdiği kefalet dilekçesinde TOGEM-DER’e, 2013 yılında 850 bin, 2014 yılında 1.5 milyon, 2016 yılında da 2 milyon 3 yüz bin ABD doları bağışta bulunduğunu belirtti. Basında bu bağışlar, “Sarraf, Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEM-DER’e yüklü miktarda bağış yaptı” şeklinde haber oldu. Erdoğan çifti, uzun süre bu konuda sessiz kaldı. Bu konudaki sessizliğini önceki gün ABD dönüşü bozan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enteresandır, mesela tutup iddianameye eşimin TOGEM’in kurucusu olduğu, benim o dernekle ilişkim olduğu falan yazılıyor. Ama o derneğin kurucuları arasında ne eşim var ne de ben. Buna rağmen söz konusu edilmesi adamların art niyetlerinin ne istikamette olduğunu gösteriyor” açıklamasını yaptı.

Siteye göre kurucular arasında

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ne ben, ne eşim, TOGEM’in kurucuları değiliz” sözlerini Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde yer alan Emine Erdoğan’ın özgeçmişi yalanladı. Özgeçmişte, Emine Erdoğan için “2005 yılında ‘Toplumsal Gelişim Merkezi’nin (TOGEM) kuruluşuna öncülük etmiş” bilgisi yer aldı. Emine Erdoğan’ın özgeçmişinde, ilgili bölüm şöyle:

“İki kız, iki erkek dört evladı olan Emine Erdoğan, sosyal ve siyasal hayatta daima aktif roller üstlenmiş, Başbakan eşi olduğu yıllarda da faaliyetlerini artırarak sürdürmüştür. Ailesinden aldığı yardımseverlik mirasını hayatının tümüne yansıtarak binlerce insana yardım eli uzatmıştır. 2005 yılında ‘Toplumsal Gelişim Merkezi’nin (TOGEM) kuruluşuna öncülük etmiş, çocukların ve kadınların eğitimi ile ilgili önemli faaliyetlerin gerçekleştirilmesine destek olmuştur.” Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TOGEM tarafından düzenlenen birçok açılışa ve programa katıldı.

Vikipedi bile söylüyor

Erdoğan ve eşinin yakınlığı internet sitesi Vikipedi’ye bile yansıdı. Derneğe ilişkin internet sitesinde yer alan bilgilerde “TOGEMDER (Toplumsal Gelişim Merkezi Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği), 12. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu ve halen himayesinde faaliyetlerini sürdüren dernek. Derneğin yönetim kurulunda eski AB Bakanı Egemen Bağış’ın eşi Beyhan Bağış da yer almaktadır” denildi.

 

4 BHARARA TÜRKİYE'YE GELMEDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİ

Erdoğan, Sarraf’ı yargılayan mahkemenin ve savcının FETÖ ile ilişkisinin olduğunu ve daha önceden Türkiye’de Fethullah Gülen cemaati tarafından ağırlandığını iddia ederek “Biden ile görüşmemizde yargı konusu açıldığında Rıza Sarraf konusunu da gündeme getirdim. ABD Adalet Bakanlığı’nın bu davayı havale ettiği mahkeme de ilginç. Savcı Bharara da hâkim Richard Berman da Türkiye’de daha önce FETÖ tarafından ağırlanmış isimler. Yani Adalet Bakanlığı Sarraf’ı tutup orada FETÖ’nün yedirip içirdiği isimlere teslim ediyor. Biden’a bunları anlattım. ‘Ben bu kadarını bilmiyordum’ dedi. Hukukla değil, ilişkiler ağıyla başka işler çevirme peşindeler” diye konuştu. ABD’li Yargıç Berman’ın Türkiye’de Gülen cemaatine yakın bir kuruluşun davetine katıldığı basına yansırken, Bharara, daha önce Türkiye’ye gitmediğini açıklamıştı.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr