Kitabında, Atatürk’ün adının batı dünyasında “diktatörlük”le anılmasından söz eden Küçükyılmaz, Atatürk’ün de diktatör olmadığını göstermek için Fethi Bey’e talimatla “muhalif parti” kurdurduğunu anlattı. Ancak daha sonra “Menemen Vakası bahanesiyle” bu partinin kapatıldığını ve ülkede “muhalif avı”na başlandığını ileri süren Küçükyılmaz, “Bugün Türkiye’de 4’ü Meclis’te, 21’i seçime katılma yeterliğine sahip 100 civarında parti bulunuyor” diyerek Atatürk dönemine gönderme yaptı.



“YA MUSTAFA KEMAL’İ YAŞASAYDINIZ”

Sözcü Gazetesi'nden Ali Ekber Ertürk'ün haberine göre; Küçükyılmaz, Erdoğan için “diktatör” denilmesine de kitabında şu skandal kıyasla cevap verdi:

“Böylesine çeşitli, öngörülemez ve renkli bir siyasal ortamda ülkenin Cumhurbaşkanı’na diktatör diyenler, ‘Azizim Fethi Beyefendi, bundan sonra bir muhalif fırka kurup başına geçeceksin’ diyen Mustafa Kemal’in devrinde yaşasalardı, ne diyeceklerdi acaba?”

ERDOĞAN’I “DEVRİMCİ HÜKÜMDAR” YAPTI

Küçükyılmaz kitabının önsözünde, “Devrimci Hükümdar” olarak Erdoğan’ı tarif etti. Mücahit Küçükyılmaz’ın “Şeyh ile Hükümdar” kitabında yaptığı bu tanımlama şöyle:

“‘Hükümdar’; ülke ve ümmet coğrafyasına mazlumların sesi olarak sirayet etmiş, idare-i maslahatçı değil, esaslı devrimci karakteri malum Yeni Türkiye’nin lideri. ‘Şeyh’ ise, ne bir tarikat lideri olarak mürşit, ne bir hakikat yolcusu olarak münzevi, ne de bir dini önder olarak makbul bir anlam taşımıyor. O, küresel güç dengeleri tarafından ayartılmış, az bir menfaat karşılığı dinini ve Türkiye’yi dünyaya değişen, postu olmadığı halde tahta talip, fakat ne şeyh kalabilmiş ne de hükümdar olabilmiş bir figürü temsil ediyor.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr