1914’te Avusturya-Macaristan imparatorluğu veliahtı Arşidük Franz Ferdinand’la kontes karısı Sofia’nın ateşli Sırp delikanlısı Gavrilo Princip tarafından Saraybosna’daki bir köprü yakınlarında vurularak öldürülmesinin 100. yılı münasebetiyle, şimdiye dek dünyaca ünlü devlet adamları, Hollywood yıldızları, bürokratlar, müzisyen ve sanatçıların konuk edildiği, kentin en tanınmış oteli Hotel Europa’da düzenlenen bir etkinliğe AB adına katılacak Fransız diplomatın (Jacques Weber) otel odasında yapacağı konuşmaya hazırlanmasıyla başlıyor “Smrt in Sarajevo-Saraybosna’da Ölüm”.

15 yıl önce Oscar kazanmış, Bosnalı yönetmen Danis Tanovic, son Berlin festivalinde jüri büyük ödülüyle, sinema yazarlarının (FIPRESCI) ödülüne değer bulunmuş “Saraybosna’da Ölüm”ü, Fransız felsefeci-yazar Bernard Henri- Levy’nin “Hotel Europe” adlı oyunundan serbestçe uyarlamış ve çok karakterli, bol diyaloglu, sonradan ‘koyan’, çağdaş bir siyasal taşlama imzalamış.

Bosnalı bir kadın televizyon habercisiyle (Vedrana Seksan) beli silahlı, milliyetçi-anarşist bir Sırp gencin (Muhamed Hadzovic), otelin çatısında 20. yüzyıldaki tüm büyük felaketlerin öncüsü 1. Dünya Savaşı’nı başlatan Saraybosna suikastı ve Gavrilo Princip’in bir katil mi yoksa bir kahraman mı olduğu üstüne konuşup 100 yıllık politik tartışmaları yineliyorlar. Etkinliğe gelenlerin ağırlanacağı ünlü otelin banka yolsuzluklarından mustarip, çaresiz müdürü Ömer’se (Izudin Bajrovic) 2 aydır maaş almamış otel personelini yapacakları grevden vazgeçirerek engellemeye çalışıyor, giderek grev sözcülerinin ortadan yok olduğu, mafyavari, karanlık yöntemlerle.

Konukların can güvenliğini sağlamakla görevli, sivil polislerden, telefonda konuştuğu karısının illa ki almak istediği pahalı bir koltuk hakkında kafası şişen, tehlikeli bir ‘koruma’ da habire ‘beyaz’ çekiyor.

Otel müdürünün sürekli koşuşturup duran sekreteri Lamia (Snezana Vidovic) ise, bir gece önce içkiliyken ‘bir seferlik aşk’ yaşadığı, ısrarcı bir otel çalışanının rahatsız edici takibindedir sürekli. Lamia ayrıca iki arada bir derede kalmıştır, yıllardır otel çamaşırhanesinde çalışan, hep çekiştiği ve en kıdemli emekçi olduğu için grev sözcülüğüne seçilmesinin ardından irikıyım 2 sivilin alıp götürdüğü, yaşlı annesi Hatice (Faketa Salihbegovic- Avdagic) yüzünden.

Lüks oteldeki görünürde sakin, dingin ortamın tansiyonu, inişli çıkışlı Balkan coğrafyasına uygun şekilde gittikçe yükseliyor ve şiddetin tekrar yüzünü göstermesiyle sonuçlanıyor, Tito’dan sonra dağılıp parçalanan Yugoslavya mozaiğine ilişkin bir alegori olarak da algılanabilir “Saraybosna’da Ölüm”.

1990’ların ortasında birbirleriyle savaşa tutuşmuş, zalim Sırplarla azgın Hırvatların binlerce masum Bosnalıyı da boğazlayıp gizlice çukurlara gömmesine seyirci kaldığı unutulmayacak Avrupa’nın ‘iki yüzlü’ tutumunu, Birleşmiş Milletler’in etkisizliğini ve Bosna- Hersek’in kısa ama büyük acılar yaşanmış, trajik-kaotik tarihini de anımsatan “Saraybosna’da Ölüm”, Cannes’da en iyi senaryo ödülünü ve en iyi yabancı film Oscar’ını alan ilk filmi “No Man’s Land- Tarafsız Bölge”yle (2001) bütün sinemaseverlerin radarlarına girmiş, 1969 doğumlu Bosnalı senarist- yönetmen Danis Tanovic’in yazıp yönettiği, kameraman Erol Zubcevic’in görüntüleriyle besteci Mirza Tahirovic’in müzikleri eşliğinde akan, 1,5 saatlik, sıkı bir yergi niteliğinde ve bizce haftanın görülesi filmi sıfatını hak ediyor.

2 ay kadar önce ölen Anton Yelchin’in de rol aldığı ve kuşkusuz “Uzay Yolu” hayranlarını yine heyecanlandıracak “Star Trek Beyond-Star Trek Sonsuzluk” da bugün gösterime giriyor.

Ayrıca korku filmi tiryakilerinin kaçırmaması gereken bir de “Don’t Breathe-Nefesini Tut” var meraklısına salık verilecek cinsten.

Ufak tefek hırsızlıklar yapan, Detroit’li 3 serseri gencin, California’nın yolunu tutmak isteyen Rocky (Jane Levy), sevgilisi Money (Daniel Zovatto) ve gizliden gizliye Rocky’ye tutkun Alex (Dylan Minnette) üçlüsünün soymaya kalktığı giriştiği Körfez savaşında kör olmuş, Irak gazisi, eski bir ‘arıza’ askerin evinde başlarına gelenleri alışılmış, bildik klişeler üzerinden ama doğru düzgün biçimde anlatan “Nefesini Tut”, gerçekten soluk aldırmadığı seyirciyi hep diken üstünde tutan bir gerilim -dehşet- korku sarmalı. Sam Raimi’nin ünlü “Evil Dead” klasiğinin etkileyici, yeni bir modern versiyonunu çekerek adını duyurmuş, Latin kökenli Fede Alvarez’in yönettiği “Nefesini Tut” doğrusu bu yaz seyrettiğimiz en esaslı korku filmlerinden biri izlenimini verdi bize.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr