- Arif Sağ, Erdal Erzincan ile yer aldığınız konserde Sağ, “Elinizde kalan tek şey türküleriniz, eğer türkülerinizi elinizden alırlarsa her şeyinizi elinizden alırlar. Türkülerinize sahip çıkın” demişti. Türkülerimize sahip çıkmazsak ne olur?

Öyle güzel sözler söylerler ki bizim ustalarımız... Geçen günlerde bir ustamız da “İçimdeki müzik hâlâ devam ediyor, ben ölmem o zaman” dedi. Düşünebiliyor musunuz? İşte bu yüzden müziğimizi, türkülerimizi, deyişlerimizi bünyemizde toplamamız gerekiyor. Yaşamak için! Türkülerimiz bize bizi anlatıyor.

- Albümün adı “Sabahat Akkiraz ve Dostları” Alevi inancında hep dost vurgusu yapılır. Sizin dost tanımınız nedir?

Valla üç günlük dost bile yok şimdi bu devirde (gülüyor). Albümün adında dost var çünkü biraz da dost hissi alınsın istedim. Dostluğu öğrenmek âşık geleneğini öğrenmek gibi... Siz istekli olursanız öğretirler. Dostluk da böyle. Siz sevecen olduğunuz sürece, yüreğinizi açtığınız zaman dostluk ortaya çıkar. Aslında her şey dostluk, Tanrı’nın yarattığı her şey dostluk. Çünkü insanın insana sevgisinde Tanrı’nın enerjisi var. Her şey onun uğurunu yani nişanesini taşıyor. Bizim inancımızda bu var. O yüzden hepimiz kıymetliyiz. Ağaçlar, kuşlar...

- Albümde türkülere caz da elektronik müzik de eşlik ediyor...

Müzik türleri birbirini bastırmıyor. Caz, elektronik müzik ve türküler ile yan yana durmuşuz, halay çeker gibiyiz. Ben türkü söylüyorum o parçaya Bedük kendi müziğini yapıyor. Türkülerimi türkü tadında okurum. Arkadaşlar da kendi müziklerini yaparlar. Böylece gökkuşağı gibi oluruz. Bundan güzel bir şey var mı? Müziğin rengi var. Müziğin sesi, sesin müziği var. Bunları yakalamak.

- Öyleyse sizin için müzik ne renk?

Benim için müzik mavi renktir; gök mavi, deniz mavi, durgun...

- Sahnede izlediğim zaman çok az konuşan biri olduğunuzu düşünmüştüm, şimdi muhabbeti, şakası bol görüyorum sizi.

Biz muhabbet adabından geldik, muhabbeti severiz. İnsanın gönlüne muhabbetle girilir. Konuşmayı da severim.

- Albümde “47 yılın sonunda anladım ki bizimki biraz aş, biraz iş, biraz aşk ve çoğu türkü... ” yazıyor. İlk sırada neden aş var?

Eve aş girmeli sonuçta. Sonra iş çünkü bu benim hayattaki işim. Türkü söylemeyi iş edinmişim.

- Türküler ne kattı size?

Ne katmadı ki? İnsana dair güzel düşünmeyi türkülerden öğrendim. Tanrıya dahi müzikle ulaşabileceğini düşünecek kadar türkülere âşık oldum.

Anlayana türküler, deyişler neler söylemiyorlar ki... Âşık Veysel “Gözümde sakladım güzelliğini, kimseyi almadım yüreğime sen varsın diye” der. “Güzelliğin on par’etmez şu bendeki aşk olmasa” der. Aşık Veysel Tanrı’ya sevgisini çok güzel anlatmıştır.

- O sözler Tanrı’ya mı?

Âşık Veysel hep Tanrı’ya söyler zaten. Ben öyle anlıyorum. Benim aldığım o. Tanrı’nın aşkıyla söyledi. Mecnun da “Benim derdim Leyla’yı bulmak değil Mevla’yı bulmaktı” der...

‘Tek adam mevzusu faşizm’

- “Mevlana” adlı parçada vazgeçmekle direnmek, akla kara arasında kalmanın vurgusu var. Siz neyin arasındasınız?

Hz. Ali de der ki,”Değişmeyen de değişir, değişmez gibi görünür”. Doğru kararlar vermek, insanın yararına karar vermek çok önemli. Mevlana parçası sen insanoğlusun, akıllısın, kör olamazsın, kendi yararına, toplum yararına en güzel kararları vermelisin diyor. Bu çıkar dünyasında insanın güzelliği için kararlar almak kolay değil!

- Referanduma sayılı günler kaldı. Ne söylemek istersiniz?

Evet efendim bu gidişle daha çok türkü söylerim!...

Ben sadece şunu söylemek istiyorum. Bu tek adam meselesinde benim evet oyumu alamazlar. Tek adam mevzusu faşizme daha çok yakışır. Her şekilde söyleyecek sözümüz vardır bizim.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr