Bireysel ilişkilerinde gergin, iş yaşamlarında tedirgin, geleceklerinden kuşku duyan, mahalle baskısının farklı boyutlarda getirdiği yasaklar altında bunalan, sevgiye susamış mutsuz insanlardan oluşan bir toplum sağlıklı olabilir mi? Günümüzün küresel bireyi, omuzlarındaki yerel ve global yük altında nasıl yaşam savaşı verir? Yetersiz kadroların, motivasyonunu yitirmiş memurların karşılayamadığı kamu hizmetlerini kârlılık terazisinde tartan neoliberal düzenin temel beklentilerine yanıt vermekte yetersiz kalan ‘düzensizliği’ içinde, kendine nasıl bir yol çizmeye çabalar?

Andrey Zvyagintsev, bu sorulara, Rus toplumunu otopsi masasının pis soğukluğuna tüm çıplaklığıyla yatırarak yanıt arıyor. Aslında, kolay yanıtlar vermekten özenle kaçınıyor. Gerçekçi, ürkütücü saptamalarda bulunuyor. Küresel dünyamızın her yerinde benzer çaresizlikler içinde bunalan tedirgin bireylerin nasıl kaygan zeminlere doğru itildiğini, tüm çiğliğiyle sergiliyor...

Ödüllerde söz sahibi olacak

“Sevgisizlik” (Nelyubov), mutsuzluklarını geleceği şüpheli aile dışı ilişkilerde unutmaya çabalayan, boşanma aşamasındaki genç çiftin günlük yaşamından kesitler sunarken, bugünkü Rus toplumunu için için kemiren tüm hastalıkları gözler önüne sermekte. Bir yanda rastlantısal birliktelikler, istenmeden doğan çocuklar, sevgiye susamışlığın huzursuzluğu içinde nefret duyguları kabaran çaresiz insanlar. Öte yanda ahlaki ve dinsel değerlerin köktenci (ortodoks) bir gelişme çizgisine kayarak toplumsal baskıyı ağırlaştırması; dolayısıyla husursuzlukları körüklemesi. Sonuçta, neredeyse doğduğu günden bu yana sevgisiz bırakılmış 12 yaşındaki çocuğun, bir gün durmadan kavga eden anne ve babasının yarattığı boğucu ortamdan kaçıp kayıplara karışması. Bu tür olayları kanıksamış polis, bir noktada ilgisizdir; yeterince zamanı, yani personeli yoktur. Kayıp çocukları bulma konusunda uzmanlaşmış bir sivil toplum örgütü devreye girer. Polisten çok daha etkindirler; dayanışma ruhu içinde, gönüllü olarak çalışırlar. Ancak onlar da sonuç alamayacaklardır. Küçük çocuğun kayıplara karışması bir tür nihilist isyandır sanki... Kamu gücünün yetersiz kaldığı noktada devreye giren bu STK, izleyiciye hem güven verir, hem de geleceğe dönük endişeleri körükler: Devletin vermesi gereken temel hizmetlerdeki zayıflık, katılımcı demokrasiyi geliştirebileceği gibi; kendi hakkını aramak ve güncel sorunlarını hızla çözmek için örgütlenen sivil toplumun faşizan bir yapılanmaya doğru gitme riskini de içermektedir...

Andrey Zvyagintsev, gözlemci yaklaşımı, manikeizmin tuzağına düşmeyen senaryosu, yalın anlatım dili ve mesafeli kamerasıyla, ödüllerde söz sahibi olacak güçte bir yapıt imzalamış yine. “Sevgisizlik”, izleyicisinin yerine düşünmeyen, ama kara kara düşündüren bir film.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr