Spor yazarları Beşiktaş-Eskişehir maçı için ne dedi?

3. vitesle 3. gol (Rüştü Reçber - Hürriyet)
Geçen hafta kaybedilen derbi, hafta arası oynanan kupa maçında elenmeleri, bozulan moraller ve kaybolan motivasyon. Aslında bunları geri kazanma adına oynayabileceğin en iyi rakip de Eskişehirspor... İlk yarı itibariyle baktığımızda yine oyunun kontrolü ellerinde olmalarına rağmen kaybedilen iki maçtan geri kalan belirtiler vardı.

Hücum yaparken yapılan pas hataları, ileride çok fazla sayıda görünmelerine rağmen hareketsiz olmaları, Beşiktaş'ın alışılmış çizgisinin dışındaydı. Fakat gücü ve kapasitesi belli Eskişehir'e karşı Beşiktaşlı futbolcular her şeye rağmen istenilen sayıda pozisyon ürettiler. Belki ilk golün geç gelmesi bu duruma da sebebiyet verdi. Ama sonrasında gelen ikinci gol Beşiktaş için işlerin daha da kolaylaştığı ve moral olarak da üst seviyeye çıkıldığı andı. İlk yarıda Quaresma'nın bireysel anlamdaki çabası ve hücumdaki etkisi takımı ateşleyen en önemli unsurdu. Takım istenilen oyunu ilk yarıda sergileyemese bile 2-0'ı yakalamayı başardı.

Mutlu Yanılgı’dan Kartal kurtuluşuna (Kenan Başaran - Hürriyet)
Mutlu Topçu, defansını öne kurup oynamaya çalışınca Beşiktaş, Gaziantepspor’u 4-0 yenmiş ve iki maçı ertelenmiş olunsa da ligin 2. devresine kaldığı yerden başladığını düşünmesine neden olmuştu. Bu ‘Mutlu bir yanılgı’ Başakşehir, Mersin ve Gençlerbirliği ve kupadaki Konya maçlarında siyah beyazlıları çok hırpaladı. Çünkü rakipler, onları daha önce 2-0 yenmeyi başaran Akhisar formatını uyguladı. Kapanan takımı açmak zorlanan Beşiktaş, göbekten delme konusunda eskisi gibi üçgenlerden pozisyon yaratamıyor, kenardan da Gomez ile buluşacak nitelikli toplar atamıyordu. Duran toplar da çok kötü kullanılıyordu.

Akhisar maçından bu yana Güneş’in B planı bulması gerektiğini yazdık çizdik. Dün akşam Güneş’in en azından duran toplar için takımı özel çalıştırdığı ortaya çıktı. Derbide Volkan Şen’den yedikleri golün benzerini atmak için iki duran topu ceza sahası dışında konuşlanmış adama pas olarak kullandı Beşiktaş ama zamanlamalarda sorun yaşandı. Buna rağmen, golü kornerden buldu. Belli ki Atiba’nın golü de Ümraniye’de çalışılmıştı.

Tarihi fark olurdu (Mehmet Demirkol - Fanatik)
Eskişehir açık önde basmaya çalışan bir oyunla başladı. Ancak siklet farkı hemen kendisini gösterdi. Beşiktaş çok rahat ve hızlı çıktı. Maçın başında hem oyuncu kalitesi hem oyun ezberi açısından rakibinden çok farklı önde olan Beşiktaş’ın oyunu alacağı belli oldu. Baskıyı kurdular Quaresma sazı eline aldı. Ve öldürücü pasları yine mükemmel bir basitlikle yapmaya başladı. Atiba uzun süre sonra ilk kez baskı altına girmeden oynayınca Beşiktaş için zaten her şey çok daha kolay oluyor.

Eğer bu oyun ezberinin yanı sıra Beşiktaş form olarak da ilk yarının ortalarındaki seviyede olsaydı maç tarihi bir farka gidebilirdi. Eskişehir’i orta sahada her seferinde top kaybına zorladılar. Rakip için Meye’nin hızından yararlanarak kontra yapmak dışında bir plan kalmadı böylece. Marcelo ve Alexis’in bu planla uğraşmada gösterdikleri başarı onları biraz daha oyunun içine çekmiş olabilir. Beşiktaş açısından eksik kalan ve endişe edilebilecek en önemli konu Oğuzhan’ın geçtiğimiz haftalara oranla çok daha rahat topla buluşmasına ve markajda kalmamasına rağmen ayarının yerine gelmeyişiydi.

Kaygıyla, coşkuyla, saygıyla! (Attila Gökçe - Milliyet)
Kaygıyla başladı, saygıyla bitti. Arada ne mi oldu? Endişeler, sıkıntılar dağıldı. İlk Atiba golüyle takım da taraftar da rahatladı... Hayır, o rahatlık sıkça tanık olduğumuz savunma gaflarıyla huzursuzluk yaratmadı. Hem takımın, hem de Fatih Terim Stadı’na koşan taraftarların özgüvenini artırdı. Takımca oynanan oyun, bireysel katkılarla zaman zaman gösteriye dönüştü.

Kuşkusuz haftalardır özlemle beklenen bir coşkuydu bu... Beşiktaş, Süper Lig’deki Fenerbahçe ve Kupa’daki Konyaspor yenilgilerinden sonra sarsılmış, takımın oyun kalitesindeki düşüş, bireysel performanslardaki verimsizlik can sıkmaya, endişe yaratmaya başlamıştı. Eskişehirspor gibi varını - yoğunu ortaya koymak durumundaki bir takım bu sıkıntılı tablodan puan çıkarabilirdi. Maç başlarken kaygılanmamak elde değildi.

Yeşil zeminde gördük ki Beşiktaş yine bastırıyor, ancak hemen tüm rakiplerinin yaptığı gibi Eskişehirspor savunmasının Gomez’i ikili - üçlü kıskaçlarla sarması sonucu aradığı golü bulamıyordu. Oğuzhan, Atiba, Sosa ve Olcay oyunu rakip sahada öylesine yoğunlaştırdılar ki, bir ara baktım top kullanma yüzdesi (74/26) Beşiktaş’ın rakibini resmen “ezdiğini” gösteriyordu. Yine de o ezici oyundan beklenen golün gelmesi başka şeylere bağlıydı. Önce bir “duran top” organizasyonu... Korneri kullanan Sosa’nın ön direkte Atiba’nın kafasına attığı “şapka gibi” top. Kanadalı’nın sert darbesi ve Boffin’in kucağından ağlara giden meşin yuvarlak.

Üç puandan fazlası (Ersun Yanal - Milliyet)
Ligde Fenerbahçe derbisini kaybederek derin yara alan, Ziraat Türkiye Kupası’nda Torku Konyaspor’a yenilerek elenen Beşiktaş için Eskişehirspor maçı büyük önem taşımaktaydı. Üç gün arayla kaybedilen iki maç camiayı olduğu kadar teknik ekip ve futbolcuları da demoralize etmişti. Beşiktaş’ın şampiyonluktaki rakibi Fenerbahçe’nin Akhisar Belediyespor deplasmanından üç puanla dönmesi de stresin artması için başka bir etkendi.

Eskişehirspor gibi ligde kalma mücadelesi veren, kaybedecek çok fazla şeyi olmayan takımlara karşı oynamak her zaman zordur. Nitekim Eskişehirspor karşısında maça oldukça istekli ve arzulu başlayan Beşiktaş, daha çok topa sahip olmasına rağmen fazla pozisyon üretemedi. Ligin merkezden en iyi hücum yapan takımı olan siyah-beyazlılar, diğer rakiplerine olduğu gibi Eskişehirspor’u da baskı altına aldı. Rakibini ceza sahasına hapsetti ve top vermedi. Ancak, bu baskı, pozisyon ve gol getirmedi.

Nedeni ise Beck ve İsmail’in kanat akınlarda etkili olamamasıydı. Sağ ve sol kanat ofansif girişimi olmayan bu oyunda, kilit duran topla çözülecek hale gelmişti. Nitekim 29. dakikada Atiba’nın, Sosa’nın kullandığı korner atışından kaydettiği kafa golü siyah-beyazlıları rahatlattı. Galibiyet golünden sonra oyun Beşiktaş’ın istediği şekle dönüştü...

İlk yarıda 4-5 fark olabilirdi (Ahmet Çakar - Sabah)
Beşiktaş haftalardır zorlanıyordu. Kazansa bile gol ve gol pozisyonlarını zor bulan bir takım görüntüsündeyken dün gece bu tablo büyük oranda olumlu şekilde değişti. Özellikle ilk yarı 2-0 bitti ama bu yarıda Beşiktaş'ın 4-5 gol atması o kadar kolaydı ki ama olmadı. Özellikle Olcay yavaş yavaş Galatasaraylı Umut'a dönüşmeye başladı. Zaman zaman şanssız, zaman zaman beceriksiz... Çok gol kaçırıyor.

Dün gece Beşiktaş özellikle ilk yarıda rakip Eskişehir'i amansız bir presle boğdu. Kafayı kaldıramadılar. Atiba'nın eski maçlara oranla ileriye doğru oynamasında eksiklik var. Sosa ise haftalardır yok gibi. Dün gece Oğuzhan biraz kımıldadı, biraz organizasyonların içinde yer aldı Beşiktaş çok pozisyon buldu.

İlk gol bir duran toptan geldi. Atiba iyi vurdu. İkinci golde de ciddi kalite özelliği var. Quaresma'nın soldan ters ayakla yaptığı ortaya Gomez kafayı ancak öyle vurursa gol olabilirdi ve de öyle oldu.

İkinci yarı Beşiktaş'ın presi kalktığında rakip rahat rahat oynamaya başladı. Bloklar açıldı ve Eskişehir topa daha çok sahip olup pozisyon yaratmaya başlamıştı ki defansın ciddi bir hatası Beşiktaş'a Mario Gomez ile üçüncü golü getirdi. Eğer bu maç, son hafta maçı olsa ve Eskişehirspor'un düşme korkusu olmasa Türkiye'de özellikle son hata çok konuşulurdu.

Beşiktaş, Napoli gibi olmalı (Rıdvan Dilmen - Sabah)
Deplasmandaki Eskişehir maçını hatırladım bu maçı izlerken. Orada da 2-1 bitmişti, laubalilik mi diyeyim, telaş mı diyeyim bilemedim ama bu maç da Eskişehir'deki karşılaşmayı hatırlattı. Beşiktaş, son bölümde pozisyonlar verdi. Beşiktaş ilk yarının tamamında tok, tabanca gibi takımdan uzak, kırılgan bir yapıda oynuyor. Oğuzhan'ın son 1 aylık düşüşü, Sosa'nın düşüşü sebebiyle bloklar arasında eski darlık yok. Alan genişleyince yoruluyorlar. Kaldı ki Beşiktaş'ın Gökhan Töre diye bir oyuncusu var. Hem sakat hem de form problemi yaşıyor.

Olcay gol kaçırıyor, güvenini kaybediyor yavaş yavaş. Tık tık pas yapan Beşiktaş oyununda en önemli etkenlerden biri Atiba'nın öne doğru pas yüzdesiydi, onda da düşüş var. Sezon başı Beşiktaş bu oyunla bu kadar gol atıyor olsa "Kolay değil" derdim. Bir yandan da şampiyonluğa giderken iki stoperini birden kaybediyorsun, hiç kolay değil. Stoper pozisyon oyununun geçerli olduğu bir mevkii...

Ben geçenlerde Napoli'yi seyrettim. Napoli'de dikkatimi şu çekti, 3-1 maç Chievo'ya karşı... Rakip taç kazandı, 6 kişi birden geldi. Beşiktaş da böyleydi. Şimdi Beşiktaş'ı böyle göremiyoruz. Kompakt oyundaki düşüş mü, baskı mı, bilemiyorum. Napoli nasıl yapıyorsa Beşiktaş da böyle bir takımdı, yine öyle olmalı.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr