Bu yıl Cannes’ın en iyi filmlerinden “Neruda”da efsane Şilili şair Pablo Neruda’nın hayatınıdan bir kesiti aktarıyor. Ancak Pablo Larrain’in yönettiği film, bildiğiniz biyografilerden değil, Gael Garcia Barnel’in canlandırdığı kötücül polis de. Genç aktörle politikanın doğasından, darbeler ve çatışmalarla tarumar olan Güney Amerika ve illaki, şiirden konuştuk. “Sanat ve şiir politikadan ayrılmamalı yoksa hayatlarımız böyle mahvoluyor” diyen Meksikalı aktör Barnel’in, çok sevdiği Türkiye’ye dönmek için davet beklediğini de buradan ilgilenenlere söyleyelim.

- Oscar adayı “No”dan sonra yeniden Pablo Larrain ile çalışmak nasıldı?

Harikaydı, abartmıyorum ama galiba biz birbrimiz için yaratılmışız, şahane anlaşıyoruz. Hem yönetmenim, hem arkadaşım. Hem de espri anlayışımız benziyor. Bağımsız bir sinemacı ve onunla sette olmak iyi şeyler yaratmak ve iyi hayat yaşamak demek. Yeni şeyler denemek de cabası. Arada dünyayı dolaşmama ve farklı şeyler yapmama da karışmıyor! (kahkahalar)

- Sinemadan başka neler yapıyorsunuz?

Okumayı çok seviyorum, yani üniversite hayatı müthiş. Ama Siyasal Bilgiler’deki tezimi bir türlü yazamadım, mahcubum. Bir başlasam bitecek ama dünyayı dolaşıp sorunlarla birebir yüzleşmek teoriden daha iyi geliyor. Ama bitereceğim, ant içtim, doktor olacağım!

‘Kaçan ve kovalayan’ Neruda

- Film, sıradan bir biyografi değil gibi?

Bunu önce Neruda’ya borçluyuz tabii ki. Hayatı ve yazdıkları klişelere hapsolacak değil. Sadece iki yıllık, yani 1946’dan sonraki Komünist Parti senatörü olarak tutuklanma kararı ve faşist idare dönemini anlatıyoruz.

Polisin peşine düştüğü bir kaçak olarak bile şahane yapıtlar kazandırmış. Kaçan da kovalayan da kendisi olmuş! Müthiş bir hayal gücü. Baskıcı rejimlere karşı müthiş bir direniş!

- Pablo Neruda size neler ifade ediyor?

İnanılmaz, sadece şiirleriyle değil kişiliğiyle de çağımıza damgasını veurmuş bir kişilik. Dünyanın en tanınan şairi desem yanlış olmaz, dünyanın her yerinde Neruda’dan bir satır okuyan insan bulabilirsiniz.

- Ben de okurdum ama, İspanyolcam...

“Türkçe oku o zaman!” (kahkahalar). Türkiye’yi ne kadar çok seviyorum anlatamam. Keşke yine gidebilsem. Lütfen davet etsenize beni, çok gelmek istiyorum.

- Elbette, sizi İstanbul Film Festivali’ne bekliyoruz. Neruda’ya dönersek, size özel gelen tarafı nedir?

“Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim” diye başlamış, ne şahane! (Birkaç satır okuyor) Çektiği acılarla ve dünyayı yaşanması daha iyi yapmak adına değiştirme arzusuyla 20. yüzyılı temsil ediyor kesinlikle. Zamansız bir şair, gerçek bir dahi. Politikada da çok önemli yer edinmiş, sömürge döneminden günümüze yazdıkları hala bizi etkiliyor. Politikada sanat ve şiir olaya bambaşka refleksler getiriyor. Günümüzün politikaları kuru ve saçma, şiir duygusundan yoksun. Halbuki, geçen yüzyıllarda sanat ve politikanın içiçe olduğu dönemler var. 21. yüzyıl belki de onun için bu kadar kötü gidiyor.

Şimdi öfkelenmek ‘makbul'

- Pablo Neruda sadece aşk değil politika da yazdı, günümüzde sanat ve politika ilişkisini nasıl tanımlarsınız?Pablo Neruda sadece aşk değil politika da yazdı, günümüzde sanat ve politika ilişkisini nasıl tanımlarsınız?

Herkes evrensel işler yapmaya çalışıyor, itirazım yok. Ama bazen aşırıya gidildiğinde duyguları çok genellemiş oluyoruz. Neruda politika yazdı ama önce sanatçıydı, bu güdülerle yazdı. Satırlarında öfkesi, arzusu hissedilir. Hayatın nasıl olması gerektiğini söyler, romantiktir ama hayalperestliğin gerekliliğini duyurur. Şimdilerde, öfkelenmek makbul değil sanki, bunu küreselleşme ve dolayısıyla duyarsızlaşmaya bağlıyorum ama konu uzun tabii ki.

- Neruda’nın peşindeki bir polisi canlandırıyorsunuz, role nasıl hazırlandınız?

Benim polis açıkçası faşistin teki! Zaten Neruda’nın yakalanma emri de demokrasi karşıtı iktidarın tasarrufuyla oluyor. Gelgelelim bildik Hollywood kötülerinden değil elbette. Ben zaten her rolümde karakterimi sevecek bir şey bulurum. Bu kez de öyle oldu, gayet hırslı ama Neruda’nın cazibesine dayanamayan kedi- fare tuzağına üşen bu küçük polisi acınası ama nefret edilesi bir karakter olarak gördüm ve çok severek oynadım.

- Aslında işini ciddiyle yapan, önemsenmek isteyen, yalnız bir adam. Bu daha korkutucu değil mi?

Evet, işini elinden geldiğince iyi yapmaya çalışıyor. Bu da demek ki işini sorgulamıyor. Onu tehlikeli yapan tam da bu. Yalnız ve hüzünlü bir adam! Neruda’nın şiirlerinde bahsettiği adam. Bence hiç bir filmde bunun gibi ‘kötü adam’ izlemedik. (Cannes’da görücüye çıkan Neruda, şairin vatanı Şili’de 11 Ağustos’ta vizyonda.)

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr