Yıl 1963. Cannes plajından siyah beyaz bir görüntü. Claudia Cardinale, elinde tuttuğu tasmanın zincirine asılan leoparı, hayvanın kuyruğundan tutan bakıcısının yardımıyla zaptetmeye çalışıyor. Biraz geride Burt Lancester gülümsemekte. Luchino Visconti arka planda, daha ciddi. Film henüz o yılın Altın Palmiye’sini almamış... Festivaller Sarayı’nın 4. katındaki uzun geniş koridorun duvarı eski günleri anımsatan fotoğraflarla dolu. Godard, Truffaut, Altman, Grace Kelly ve daha onlarca unutulmaz yönetmen ve yıldız oyuncunun fotoğrafları, yakın geçmişin sararmayan yapraklarını karıştırmaya davet ediyor bizi...

Gecenin sunucusu Monica Bellucci’ydi

Monica Bellucci’nin sunduğu açılış gecesi de doğal olarak günün yıldız adlarıyla dolu. Sayılamayacak kadar çoklar. Aralarında, biraz sonra izlenecek açılış filmi “İsmaël’in Hayaletleri”nin Oscar’lı Fransız oyuncusu Marion Cotillard da var. Geçen yıl, Xavier Dolan ile Nicole Garcia’nın Altın Palmiye adayı filmlerindeki başarılı yorumlarına karşın ödül alamayan Cotillard yine başarılı ama film yarışma dışı gösterildiği için zaten şansı yok. Kaldı ki, Arnaud Desplechin bu kez hedeflediği gizemli atmosferi yakalayamayan dağınık bir film imzalamış. Kimi olağanüstü güzel planlara ve yer yer sergilediği mizansen ustalıklarına karşın, kendi sinemasının “Kral ve Kraliçe (Roi et Reine, 2003)” gibi başarılı örneklerinin düzeyine erişemeyen Fransız yönetmen, aslında filminin gösterime giren kopyasından kendisi bile hoşnut değil. Yapımcısının dayatmasıyla kısaltmak zorunda kalmış... ‘Director’s cut’ dediğimiz, yönetmenin istediği kurgu (20 dakika daha uzun), Paris’te sadece bir sinemada gösterime girecek. Yüzlerce kopyanın karşısında tek kopya... Akdeniz sinemasının ünlü çehresi Claudia Cardinale’i sadece eski fotoğraflarda değil, karşımızda da bulacağız. Üstelik, önümüzdeki günlerde, festivalin uluslarası pazar bölümünde açılan Türk standının özel konuğu olarak...

Cannes, Netflix’e karşı

Bu yıl 70. kez düzenlenecek Cannes Film Festivali yeni bir kural değişikliğine giderek son yıllarda küresel sinema endüstrisi ile internet tabanlı yayıncılık yapan Netflix arasında süren savaşa dahil oldu ve tarafını seçti. Festivalin yeni kuralına göre gelecek yıldan itibaren Cannes’da yarışmaya kabul edilen her film ilk önce Fransa’da vizyona girmeyi de kabul etmiş olacak. Böylelikle Netflix’in filmlerin ilk gösterimleri için önerdiği yüksek meblağlar da anlamını yitirmiş olacak. Tabii bu kuralı herkesin kabul ettiğini varsayarsak. Hâlâ en pahalı sanat dalının sinema olduğunu düşünürsek yönetmen ve yapımcıların gözleri kapalı bir şekilde Netflix’in teklifini reddedip Cannes’da olmanın prestijine kapılacaklarına inanmak biraz saflık olabilir. İlk filmlerini çeken sinemacılar için Cannes çok büyük bir fırsat belki ama yıllardır sektörde olan isimler Netflix’in cazip tekliflerini reddederler mi, söylemek zor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr