10. Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşması'nda konuşan gazetemiz Ankara Temsilcisi Erdem Gül, medyada özgürlük karşıtlarının olduğuna dikkat çekerek, “Bizim, gazetecilik yapmak için su gibi, hava gibi, oksijen gibi özgürlüğe ihtiyacımız var. Özgür olmak istemeyenler bir tarafa çakilsinler. Biz kendi özgürlük kavgamızı bir arada olan insanlar hızla sürdürelim” dedi. Wikileaks belgelerini sızdırdığı 2010 yılından beri tartışılan isim Julian Assange, internet üzerinden yapılan canlı bağlantıyla buluşmaya katıldı. Assange, Türkiye'de, hükümetin basını kontrol etmek için verdiği savaşı, basını kriminalize ederek kazanmaya çalıştığını söyledi.

Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim’in iki yılda bir organize ettiği buluşma dün Taksim'deki Intercontinentel Otel'de başladı. Açılışta konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr.Turgut Tarhanlı, Türkiye'de hükümetler açısından özgürlük ve güvenlik ikilemine dikkat çekerek, “Hukukta böyle bir denge yoktur. İnsan hakları hukukunda, özgürlük - güvenlik dengesi yoktur, özgürlük vardır. Sınırlanabilecek olan ve sınırlanmaması gereken özgürlükler vardır. Güvenlik bir sınırlama ölçütü olamaz. Bu aldatmacaya düşmemeliyiz. Çünkü bu sadece siyasi aktörlerin değil, demokrat çevrelerin de diline yerleşmiş bir kalıp” dedi.

Düşünce polisleri var

Hakikat Adalet ve Hafıza Merkezi Direktörü Murat Çelikkan da terörle mücadele kavramını, 11 Eylül’den sonra ABD’nin dünyaya hediye ettiğini söyledi. Bu mantıkla herkesin terörist olma ihtimalinin olduğunu ifade ederek, “İster akademisyen, gazeteci, hak mücadelesi veren hukukçular olsun, isterse de insan haklarından yana ifadelerle bulunan sanatçılar olsun. Bugün Türkiye’de herkes için böyle bir kabus ortamı var. Devletin ve savcılıkların yarattığı baskının ötesinde bugüne kadar pek rastlamadığımız biçimde ve Orwell’in 1984’te anlattığı biçimde bir ‘düşünce polisliği’ mekanizması oluştu. İster sosyal medya, ister basında herhangi bir açıklama nedeniyle sizin tüm sosyal medya hesaplarınızı tarayan, hükümet politikalarına aykırı ifadeleriniz varsa bunları bulan ve sizi hedef gösteren sivil düşünce polisleri var” diye konuştu.

Haberden sonrası...

Tanıklıklar bölümünde konuşan Erdem Gül ise, 92 gün cezaevinde kaldıklarını, beklediklerinin üzerinde bir ilgi gördüklerini anlattı. Olayın çok bilinir bir hale geldiğini söyleyerek, “Doğrusu ben gündemde bu kadar sıcak biiçimde kalacağını, insanların sahipleneceğini düşünmemiştim. 1 Kasım seçimleri yapılmıştı. Geleceğe ilişkin umutsuzluk diyebileceğimiz bir dönemden geçiyorduk. Basına baskılar bu dönemde abartılı biçimde artıyordu” dedi. Gül, haberi yayımlama süreciyle ilgili de şunları söyledi: “Elimize haber değeri taşıyan bir belge gelmişti. İçeriği başka türlü de olabilirdi. İçeriğinden çok haber değeri taşıyıp taşımaması önemliydi. Okurlarımızdan itibaren, Türkiye’nin silahlarla ilgili uyarılması meselesiydi. Haber bu kadar. Bunu ötesinde koparılan gürültü ülkemizin ne kadar demokratik, ne kadar özgür olup olmadığıyla ilgiliydi. Onu da zaten yaşayarak gördük istenen cezalar bakımından...”

Özgürlüğü istemeyenler...

Türkiye'deki basın özgürlüğü meselesinde bir şeyin kafasına takıldığını söyleyen Gül, “Türkiye'de basının içinde belli bir grup basının özgür olmasını sanki istemiyor. Bizim gazetecilik yapmak için su gibi hava gibi oksijen gibi özgürlüğe ihtiyacımız var. Özgür olmak istemeyenler de bir tarafa çakilsinler biz kendi özgürlük kavgamızı bir arada olan insanlar olarak hızla sürdürelim” dedi.

AİHM'in iş yükü

İnsan Hakları MYK üyesi Şenel Karataş, “İnsan Hakları Kurumları” başlıklı panelde önemli veriler paylaştı: “2015'te, AİHM’deki 823 kararın 87’si Türkiye hakkında. AİHM’İn iş yükünün yüzde 15’ini Türkiye oluşturuyor. 2015’te düşünce ve ifade özgürlüğü hakkında açılan ve devam eden dava sayısı 573. 2015’te engellenen internet sitelerinin sadece yüzde 5’i mahkeme kararıyla engellendi. 200 haber sitesi engellendi, 84 yayın organı toplatıldı, 26 gazete ve yayın organı baskına uğradı. Muzaffer devlet Cumhurbaşkanına hakaret davalarında somutlaşıyor. Davalar, 2015’te 10 kat arttı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminde cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle tutuklama olmazken,2015’te 8 kişi tutuklandı, 100’den fazla dava açıldı.”

Assange bağlandı

Wikileaks belgelerini sızdırdığı 2010 yılından beri tartışılan isim Julian Assange, internet üzerinden yapılan canlı bağlantıyla buluşmaya katıldı. Assange, Türkiye'de, hükümetin basını kontrol etmek için verdiği savaşı, basını kriminalize ederek kazanmaya çalıştığını söyledi. Assange, dört yıl önceki bir tespitini de şöyle aktardı: “Kürt gazetecilere yapılan ne varsa, Türk basının geri kalanına da aynısının yapılacağını söyledim. Tespitlerim tam tamına daoğru çıktı. Yasalarda boşluk olursa ve bu normal karşılanırsa, bişr süre sonra aynısı toplumun geri kalanına da uygulanır. En büyük Kürtçe kanal Roj TV, Obama, Rasmussen ve Türkiye arasındaki bir anlaşma ile ortadan kaldırıldı. Karşılığında, Türkiye, Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olmasına itiraz etmeyecekti. O da ROJ TV'yi engelleme hediyesini veriyordu.” Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendiğini de söyleyen Assange, “Bu olamaz. Türk toplumunda, hakikati söylemek suç olamaz. Bu mümkün değildir. Erdoğan'a çağrı yapıyorum. Karanlık geceye yürümesin. Erdoğan da geçmişte yalan haberlerin kurbanı oldu. Ben de yalan haberlerin kurbanıyım. Hakikati yayınlamak suç olamaz. Bu anlayış, kim olursa olsun bütün yönetimlerin altını kazır. Er ya da geç haikat ortaya çıkacaktır. Erken olması her zaman iyidir. Hakikat ortaya çıktığı zaman kurumlarda da disiplinsizlik yaşanacaktır. Bu hükümet, Türkiye'yi, üzerinde hakikatin konuşulmadığı bir yere sürüklememelidir.”

Panama belgeleri...

Casusulukla suçlandığını, 6 yıldır tutuklu olduğunu ifade eden Assange, BM'nin davasına yapılan itirazın sonucunu gelecek hafta duyuracağını söyledi. Panama belgeleriyle ilgili bir soruyu da şöyle yanıtladı: “Türkiye çok geçmedi. Birtakım şahsiyetlerin Panama'ya bağlanması söz konusu olabilir. Türkiye hakkında şimdilik hiçbir şey yazılmadı. Kıyı ötesi bilgiler gelirse hükümetin bazı unsurları ile ilgili olarak Türkiyeli gazeteciler bu konuda dikkatli olmalı.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr