Eğitimci yazar Şahin Aybek, 2016-2017 öğretim yılının çok tartışmalı ve yoğun geçtiğini belirterek, dört aylık dönemde neler olup bittiğini şöyle özetledi:   ''Bir eğitim öğretim dönemini daha geride bırakıyoruz. Çok tartışmalı ve yoğun bir dönem oldu. Geçmişte yapılanları hatırlamak, geleceğe ışık tutmak adına dönem içinde olup bitenleri şöyle bir hatırlayalım. Neler mi oldu? 15 Temmuz Darbe Girişimi en çok eğitimi etkiledi. Eğitimde de OHAL yaşandı. Sözleşmeli öğretmenlik ve mülakat geldi, Özel Öğretim Kurslarına bilim sınırlaması getirildi, proje okulları tartışıldı, dershane öğretmenleri KPSS’siz devlete atandı, öğretmenlere performans sistemi geldi, servis kazaları ve yemek zehirlenmeleri yaşandı, tatiller ve kar tatilleri yaşandı, Başbakan okul öncesi eğitimin zorunlu hale geleceğini-2019 yılına kadar tam gün eğitime geçileceğini- 5.sınıftan itibaren İngilizcenin zorunlu olacağını açıkladı. PISA 2015 sonuçları açıklandı ve günlerce bu başarısızlığın nedenleri tartışıldı. Sınavlardaki jokerlere hapis cezası getirildi, çıraklık eğitimi zorunlu ortaöğretim kapsamına alındı. Eğitim fakültelerine 240 bin başarı sıralaması getirilmesiyle kamuoyunda öğretmen niteliği tartışıldı. En sonda MEB’in müfredat taslağını açıklamasıyla eğitim tartışmaları iyice alevlendi.   Yoğun geçen bu eğitim öğretim döneminde ön plana çıkan bazı konuları ana hatlarıyla ele almaya çalışalım.   Düşünüyorum OHAL’de Her-Halde Eğitim Var!   15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ülkemizde OHAL ilan edilmiştir. OHAL kapsamında çıkarılan 667, 669, 672, 673, 674, 675 ve 676 sayılı KHK’ler eğitimle ilgilidir. Eğitimimiz sadece OHAL’de değil herhalde var olmayı başarmak zorundadır. Aslında yıllardır eğitimde topyekûn bir seferberlik ilan edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu KHK’ler ile MEB personelinin bir kısmı görevden alınmış, eğitim öğretim kurumları kapatılmış ve devredilmiş, öğrenciler nakledilmiş, askeri eğitim öğretim kurumları düzenlenmiş, AB bursları iptal edilmiş, yurt dışına gidecek akademisyen ve öğrencilerin izinleri iptal edilmiş ve bir kısmı geri çağrılmış, ÖYP ile ilgili değişiklikler yapılmış, rektör seçimleri değişmiş, tüm dekanlar istifa etmiş ve okul kütüphaneleri kapatılan yayınevi kitaplarından temizlenmiştir.   Proje Okul PROJEsine Bakış   Hatırlanacağı üzere eğitim bakanlığımız bir PROJEnin uygulaması olarak 2014-2015 yılında “proje okul” uygulaması başlatmıştı ve 155’in üzerinde okul proje okuluna çevrilmişti. Bu eğitim öğretim döneminde geçen yılki tüm tartışmaların gölgesinde, bu okullar eğitim öğretim yaptı. Proje okullarıyla ilgili 1 Eylül 2016 tarihli yönetmelikle; bu okulların amaçları, buralarda görev yapacak yönetici ve öğretmenlerde aranan şartlar belirtilmiştir. Bir okulun adının ve tabelasının proje okulu olması yeterli değildir. Buralara yapılan atama ve görevlendirmelerin toplumda tartışma yaratmaktan uzak, niteliğe dayalı, objektif olması gerekmektedir. Sendikaya ve belli bir görüşe göre değil bilime ve öğretmeye dayalı bir kadrolaşma olmalıdır. Proje okuluna çevrilen okulların yılların birikimi kurumsallıklarını tek kalemde dağıtmak BİLİME ve EĞİTİME ihanet olur. Bu okullar niteliğin en üst düzeyde olması gereken okullarken; ilgili yönetmelikte bu okullara atanacak öğretmenlerin hangi somut ölçütlere dayalı olarak belirlenecekleri ifade edilmemiştir. Burada görev yapacak öğretmenlerin kendi alanlarıyla ilgili akademik çalışmaları olması gerektiği gibi kendi alanlarındaki en iyi öğretmenler ve yeterli öğretmenlik deneyimleri olma zorunluluğu vardır. Buralara yönetici olacak kişilerin de eğitim yönetimi alanında mastır- doktora yapmış olmaları ve branşlarının bu okullara uygun olması gereklidir. Sporun içinden gelmeyen bir yönetici spor lisesinden, güzel sanatların içinden gelmeyen biri güzel sanatlar lisesinden anlamayacağı gibi mesleki eğitimin içinden gelmeyen biri de meslek liselerinden anlamayacaktır. İlgili mevzuata göre proje okulları “belirli bir eğitim reformu ve programı uygulayan okullar” olarak tanımlanmıştır. Yani diğer okullardan farklı olmak zorundadır bu okullar. Bu nedenle bir okulun adının proje okulu olması ya da başarılı öğrencilerin bu okulda toplanmış olması, bu okulu proje okulu yapmaz yalnız başına.   İmam Hatip Öğrencileri de Mutsuz   Ortaöğretim Genel Müdürlüğü, ortaöğretim izleme ve değerlendirme raporunu yayınladı. Bu raporla; 2015-2016 eğitim öğretim yılı öğrenci devamsızlığı, akademik başarı, öğrenci disiplin durumu, temel liselere geçiş ve teknolojinin amacına uygun kullanımı gibi konular merkezli olarak,ortaöğretim düzeyinde değerlendirilmiştir. Bu raporun sonucunda pek çok veriye ulaşılmakla beraber en ilginç noktalardan biri devletin kendi raporuna göre; öğretmenlerin yarısı öğrencilerin okulda mutsuz oldukları için devamsızlık yaptıkları görüşünde. Bu raporun devamsızlık bölümünde; örneğin Anadolu İmam Hatip Lisesinde ve Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde öğrencilerin okulda mutsuz olduğu için devamsızlık yaptığı görüşüne katılan öğretmen oranı %50 iken, bu oran Sosyal Bilimler Lisesi- Fen Lisesi ve Güzel Sanatlar Lisesinde %20.   Eğitim Yöneticileri Eğitim Etiğine Aykırı Davrandı Bu dönem eğitim yöneticisi ve eğitimcilerin bir kısmı devlet memuru olmalarına rağmen siyasetçi gibi davranıp siyasetçi gibi açıklamalar yaptı. Kadınlardan Alevilere, Atatürk’e pek çok konuda sosyal medya hesaplarından açıklamalar yapan eğitimciler oldu. Çocukların eline idam ipi verenler mi dersiniz, laik olanları … ilan edenler mi dersiniz, kadınları doğrudan günahkâr ilan edip cehenneme gönderenler mi dersiniz… Bu durum öncelikle eğitim etiği ile bağdaşmamakta. Ayrıca bu kimselerin devlet memuru olduklarını unutmamaları gerekir. Hangi kademede olursa olsun bazı eğitim yöneticileri de makamlarını çay kahve içme-sosyalleşme-iş takibi yapma -adres olarak kullanma ve de buraları kullanıp bireysel iktidarları için güç devşirme yeri olarak görüp makamcılık oynamaktadırlar. Oysaki devlet aklında böyle şeylere yer olamaz. Bu olayı öğretmen ve yönetici açısından incelemek gerekiyor. Yöneticilerin bir kısmı bir yerlere daha şirin görünüp liyakat dışı yükselme derdindeyken öğretmenlerde böyle bir şeyin görülmesi ise eğitim etiğinin önemini bir kez daha gösteriyor. Bu tip insanları motive eden diğer ana faktör ise bu tip hakaret edenlerin ödül gibi terfi ettirilmeleri veya vekalet olan kadrolarının asalete çevrilmesidir.   Öğretmenin Sözleşmelisi Olmaz, Niteliklisi Olur!   En son öğretmen alımında yeni bir uygulama olarak sözleşmeli öğretmen alımına geçilmiş ve bu öğretmenlerde mülakatla alınmıştır. Öğretmenin sözleşmelisi, ücretlisi olmaz, kadrolu ve niteliklisi olur. Ayrıca mülakatla öğretmen alımı yanlış bir uygulamadır. Mülakat demek torpil demektir. Diğer taraftan mülakatların kamera kaydı bile alınmamıştır. KPSS ‘den yüksek puan alıp güvenlik soruşturmasını geçmesine rağmen elenen adaylar olmuştur. Diğer bir önemli öğretmen sorunu ise, YOK ve YÜK Olmayan Atanamayan Öğretmenlerdir. Bu eğitim emekçilerimiz büyük bir umutla hala şubatta atama beklemektedirler. Bakanlık bir an önce bu konu ile ilgili açıklama yapmalıdır. Yurtlarda Yanan Geleceğimizdir, Yüreklerimizdir.   30 Kasım 2016’da Adana’nın Aladağ ilçesindeki Süleymancılar cemaatine ait yurtta 11 kız çocuğumuz hayatını kaybetmiştir. Öğrencilerimizin yurt sorunu gün geçtikçe daha da ağırlaşmaktadır. Bu sorun bir an önce çözülmelidir. Yurt ve barınma öğrencilerimizin en temel haklarındandır. Bu çocukları başka gruplara teslim edemeyiz, devlet SOSYAL HUKUK DEVLETİ OLMANIN BİR GEREĞİ OLARAK kendi gençlerine sahip çıkıp yurt sorununu çözüp bu gençleri himaye etmek zorundadır. Kaynak: Cumhuriyet.com.tr