Medeniyet Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Mustafa Özer ve Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Zeynel Lüle kültürel varlıklarının korunması temelinde söyleşi gerçekleştirdi.

İstanbul'un tarihi ve Beyoğlu kültürüne ilişkin konuşan Mustafa Özer, " Beyoğlu İstanbul denildiğinde akla gelen ilk yer. İstanbul'a gelen yerli, yabancı turist mutlaka Beyoğlu'na uğruyor. Sadece Türklerin yaşadığı bir yer değil. Bu Beyoğlu'nun farklılığı, zenginliği" dedi.

"Herkesin kafasındaki Taksim başka"

"Taksim Meydanı herkesin hafızasında başka şekilleniyor. Beyoğlu festivali ile daha farklı bir yer edinmeis için bir fırsat.
İnsanların ilk görmek istedikleri yer İstanbul'da Beyoğlu. Burada da en çok merak edilen meydan, Atatürk Heykeli ve İstiklal Caddesi. Son zamanlarda kültür turizminin merkezi Galata var."

"İstanbul Avrupa kentlerine benzer"

Osmanlı'da meydan kavramı yoktur şehirlerde. Avrupa'da daha çok vardır. İstanbul pek çok meydana sahip bir şehir. Bu anlamda Avrupa kentlerine benziyor.


Eski İstanbul turizm amaçlı olarak kullanıyor günümüzde. Geleneksel ticaret uygulanıyor. 100 yıl önce bu alan şehrin merkeziydi.

Dönüşümler başladı buralarda. Mesela eski hanlar restore ediliğ otel olarak kullanıyor. Böylece bu alanlar Taksim gibi 24 saat yaşayan yerler haline getirilmeye çalışıyor. Hem de kültürel değerinin korunması sağlanıyor. Bu yerlere Eminönü, Laleli gösterilebilir.

Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu özellikle tarihi yarımada koruma yönelikli çalışmalar yürütüyor.

Yerel yönetimlerin duruşu

Belediyelerin belli bir siyasi duruşu var. Bazen çatışmalarasebep oluyor Ye3rel yönetimlerin varlıkların korunmasında önemli var ama vatandaşların da gerekli sorumluluğu alması gerekli. İş sadece koruma kurullarının ya da belediyelerin olmamalı bu bilince sahip olunmalı.
  Koruma-kullanma dengesi önemli. Bu dengeyi koruyarak olabildiğince belediyenin öncülük etmesi gerekir.    Koruma kurulları bağımsızdır. Yerel yönetimler için eğitim programları düzenlenen yerler var. Koruma kurulları daha çok imar ve dosya işleriyle ilgileniyor.    Restorasyon uzman ve finansman ile oluyor. Çok maliyetli bir iş. Son zamanlarda Külrür Bakanlığı ve belediyeler ciddi bütçe ayırdı. Metro çalışmarında pek çok tarihi esere rastlandı.    Lüle'nin, "Çelişki var bu konuda hem kültür varlığını korumak lazım hem de belediyelerin çağdaş ihtiyaçlarına da bu alanlarda gidermesi lazım. Bu paradoksu nasıl gidermek gerek "sorusuna  Mustafa Özer, "İnsanlarımız bilinçli olmalı. Devleti korusun, vakıflar korusun diye sorumluluğu üzerimizden atamayız. Sahip çıkmalıyız biz de" dedi.    Eski yapıların dokusunu koruma   Özer,"Taksim, tarihi yarımada önemli merkez. Buralarda aynı zamanda ticaret yapılıyor. Bu yerlerin vakıflarda olması gerek. 80'li yıllarda anıt eserlerin dışı sabit kalmalı, içinde istenilen düzenleme yapılabilirdi. Şİmdi heö içi hem de dışı için sınırlı değişime izin veriliyor. " dedi.        Söyleşi sırasında Edirne Sarayı'nın tarihi dönemine ait bir canlandırma videosu izlendi. Edirne kazılarının başında olan Özer Edirne'nin Sarayı'nın tarihine ilişkin açıklamalarda bulundu. edirne Sarayı'nın 19.yüzyıla kadar varlığını sürdürdüğünü belirten Özer, " Edirne'nin varlıklarının korunamamasının sebebi savaşlarda buraların çok tahrip eidlmiş olması. Edirne Sarayı sonrasında cephanelik olarak kullanılıyor ve bu kendi kendini yok etmesini sağlıyor" dedi.    Katılımcılarının sorularının cevaplanmasıyla keyifli söyleşi sona erdi. Kaynak: Cumhuriyet.com.tr