Apaçi Ayhan, “Postmodern Amele” Tahsin, Laterna Bülent, Roker Hakan, Garajyen Barbo, Parkinson Şeref, İyiliksever Sting, Şark İşi Spagetti Festern... Bu yoldan çıkmış isimleri tanıyor musunuz? Müzik dünyasının esas oğlanları aslında onlar...1990'lı yıllarda plakları, kasetleri müzik dünyasında dolaşıma sokan ve müzik kültürünü yayan haylaz, yaramaz, asi, en önemlisi çok değerli isimler onlar...

Gazetemiz müzik yazarı Murat Beşer, bu gizli kahramanları “Yoldan Çıkmış Simalar” adlı bir kitapta buluşturdu. Bu kitapta bu kez plakta çalan onlar...

*Ağırlıklı olarak 1980’ler 90’lara uzanan yolda ortaya çıkan bu simaların ortak özelliklerinden başlayalım mı sohbete?

Bu isimler toplumun kendilerinde olmasını emrettiği modele uyum sağlayamamış insanlar. Kurumsallıkla, dokuz-altı çalışmakla ilgili değiller. Bunlar kafalarına göre yaşayan bir nevi sivil itaatsizler.

*Başka bir deyiminizle örgütsüz militanlar... Peki yoldan çıkan simalar hangi yolda buluştu?

Bu insanlar bir azınlık ve birbirini müzik ile buldu. Üç ana mekan var. 1980’lerin sonu 90’ların başındaki Beyazıt Meydanı, Tünel'deki Narmanlı Han ve Kadıköy’deki Akmar Pasajı. Bu üç mekan buradaki karakterlerin belli başlı buluşma noktaları. Onların açık veya kapalı dernekleri, lokalleriydi buralar... Bugün sosyal medyada paylaştıklarımızı o günlerde fiziki paylaşıyorduk.

*Öyleyse bugünkü bir albümle o dönemki albüm paylaşımı arasında nasıl bir fark var?

O dönem bir albüme ulaşmak için epey emek harcıyordunuz. Bugün çıkmış bir albümle 80’lerde çıkmış bir albümün değeri arasında en azından çok ciddi manevi bir fark var. Biz o manevi hazzı hissederdik ve o manevi hazzı da aramızda bir alt kültürel paylaşım ögesine dönüştürmüştük.

*Kitaptan plakçı Remix İhsan’ın dükkanının Emek Sineması’na bağlı olduğunu öğrendim. Emek’in hemen yanı başındaki Remix İhsan’ı o gün koruyabilseydik belki bugün Emek’i de yitirmezdik. Ne dersiniz?

Emek için hepimiz koşturduk ama Remix için kimsenin kılı kıpırdamadı. Sen bugün Remix adlı dükkanı kaybediyorsan ve bunu kaybetmenin ne anlama geldiğini anlamıyorsan bil ki yarın da Emek Sineması’nı kaybedeceksin. Zaten kaybettik de...

*Onlar ne kaybettiler? Onların kaybettikleri bize ne kaybettirdi?

Türkiye Cumhuriyeti’nde son 40-50 yılda demokratik haklar, işçi sınıfı hakları, kültürel özgürlükler gibi alanlarda ne kaybettiysek bu kitapta yazılan ve kaybettiğimiz değerler aşağı yukarı bunlarla aynı anlama geliyor. Aralarında hiçbir fark yok.
Evet kaybetmişlerdir ama kazandıkları hazlar kaybettikleri maddi şeylerden daha önemlidir. Onlar maddiyatın kaybedenleri ama maneviyatın kazananları.

*Siz yoldan çıkmış bir sima mısınız?

Evet yoldan çıkmış simalardan biriyim. Hepsi benim hayatıma dokundu, ben de onların hayatına dokundum. Müzikal zevklerimi yönlendiren, hayatıma şekil veren insanlar.
Camiaya dışarıdan bakan bir akademisyen değilim, onlarla birlikte bu yokuşta yuvarlanmış insanlardan biriyim.

*Plakta müzik dinlemenin tadı nasıldı?

Bunun tadını yeni jenerasyon AVM’lerde satılan tel maşa, plastik aksanlı, hatta içinde flashbellek girişinin bile bulunduğu pikaplardan anlayamaz. Onlardan plak dinleyeceğinize laptoptan dinleseniz daha iyi. Plağı gerçek manada duymak, dinlemek istiyorsanız ona göre bir pikabın, amfinin, hoparlörün ve analog sistemin olmalı. Gerçek manada plak dinlemek istiyorsan ucuza mal olmaz. Ucuza plak dinleyemezsin.

*Mesela ne kadar?

Bazen ‘250 TL param var, bir pikap almak istiyorum’ diyorlar. Paran 2 bin TL olunca gel bakalım, bir pikap diyorum. Amfisi, kafası, iğnesi de benzer seviyelerde yüksek paralar.

‘Kadıköy’deki plakçı sayısı Los Angeles’dan fazla’

*Plaklarını mezurayla sayan adama kaç tane plağın var dediğinizde cevap olarak 8 metre mi diyor?

Duvara dikey yaslayarak diziyor plakları. Kaç taneye tekabül ettiğini o uzman olduğu için ve DJ kuşağından geldiği için sayısını söylemez. 80’lerin sonunda kulüplerde plak çalarak DJ’lik yapan insanlar plak sayısı söylemezler. Plaklarını taşıdıkları kasalar vardır. 15 kasa derler ama kasada kaç plak olduğunu ancak o dönemin insanları bilir.

*Sizin kaç kasa plağınız var?

8 bin plağım var.

*Hepsi evde mi?

Evet ama ev 170 metre kare!

*Sürekli dolaşıma giren o günkü plaklar bugün daha çok ev arşivlerinde mi?

Son yıllarda bir plakçı enflasyonu var. Sadece Kadıköy’de 23 tane plakçı var. Bugün Los Angeles da bile 23 tane plakçı yok. Evlerde çok ciddi arşivler var. Koleksiyonerler var. Koleksiyonerler zaten plaklarını satmazlar.

Damardan anarşistler

*Parkinson Şeref ne kadar çılgınmış! Marka giyinip hava atan iyi aile çocuklarına şaplağı indiriyormuş mesela...

Evet en biricik karakterlerden. Tam bir anarşist. Damardan anarşist. Damardan ve içgüdesel anarşist. Teorik bir anarşist değil.

*Sahi Parkinson Şeref, Nejat İşler’in rol modeli mi?

Her ikisini tanıyan bunu bilir. Vaktiyle sahaflık yapmış Nejat İşler’in ön örneğidir, daha eskidir Parkinson.

*Bir de Kötü Kedi Şerafettin’in ilham kaynağıymış...

Evet, Bülent Üstün’le iyi tanışırlar. İstiklal Caddesi’nden Nişantaşı’na uzanan coğrafyada çok ahbaplıkları vardır. Gece insanıdırlar. Çok macera yaşamışlardır.

*Parkinson Şeref bugün nerede?

Seyyar takılıyor. Plak, kitap bulursa onu ilgili dükkanlara götürüp satar, o gün tekerleği döndürür. Bir hafta sonra nasıl geçineceği meçhuldür. Hayatının sonuna kadar da öyle yaşayacak zaten. Tam bir itaatsiz.

‘Türkiye’nin sesi kakafonik’

*Plakların Noel Babası “Ne dinliyorsan osun” diyor. Siz insanlara dinlediği müzikten karakter tahlili yapar mısınız?

Zihni Müzik’in sloganı evet. En başından beri dergilere ilanlarını bu sloganla verdi Zihni Müzik. Bu slogan Zihni’yle özdeş denebilir. Fal bakmak gibi değil ama dinlediğin müzikten karakter tahlili yapılabilir. Mesela kesinlikle New Age dinleyicisi ile Heavy Metal dinleyicisi aynı değildir.

*Nedir farkı?

Biri hijyeniktir öbürü salaş öğrenci barında kirli bardaktan bira içendir. Aynı şekilde bu ayrım onların bütün yaşam tarzlarına yansımıştır.

*Kitapta ‘Dönüşümlü Adam’ın dünyanın bas sesler üzerine kurulduğuna inandığı yazıyor. Sizce dünya hangi sesler üzerine kurulu?

Bütün frekanslar var. Hepsinin etkisi farklı.

*Bugünkü müzikte ne öne çıkıyor?

Sound çok değişti ve tamamen teknolojik bir sound hakim oldu müziğe.

*Bugünkü Türkiye nasıl bir ses üzerine kurulu?

Kakafonik. Aslında tek sesli. Tek bir ses var, değişik sesler, renk yelpazeleri yok.

(Kitabın çizimlerini de yapan Aptülika’dan bir Murat Beşer çalışması)

 

 

 

 

 

 

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr